Türkiye bir türlü gerçek gündemine dönemiyor. Seçim sürecinde her şey konuşuldu ancak gerçek gündem unutuldu gitti. Türkiye'nin gerçek gündeminde, ekonomik kriz var. İşsizlik var. İşsizlik tam anlamıyla başa bela. Yuvalar yıkılıyor, mutsuz insanlar gün be gün artıyor. İşsizlik aynı zamanda, bütün kötülüklerin anası haline geliyor. Özellikle genç işsizliğin hızla artması insanların morallerini bozuyor. Eğitimli işsizler yaşama her gün biraz daha küsüyorlar. Ülkeyi terk etme düşüncesinde çok sayıda eğitimli gencimiz bulunuyor. Çocuk bin bir zorlukla okulunu bitirmiş. Ancak, işe girme şansını bulamıyor. Bu çocukla birlikte ailesinin de mutsuzluğuna neden oluyor. Üniversite bitirdiği halde lümpenleşen gençler çareyi başka yerlerde aramaya başlıyorlar. Bunların nedeni, elbette bu ülkenin üretemez hale getirilmesinden kaynaklanıyor. Cumhuriyetin kazanımlarının bir bir satılması da işsizliği azdıran nedenlerden. Oysa, rahmetli Ecevit zamanında kurulan İşsizlik Fonu gerçek amacına uygun kullanılabilmiş olsa belki sorun bir ölçüde çözülme noktasına getirilebilirdi. Yapılan açıklamalara göre, işsizlik oranı genelde %11.4, genç işsizlerde %20. Bu rakamlara göre, Türkiye'de 6 milyon işsiz var. Aslında gerçek rakamlar bunlar değil. Defalarca başvurdukları halde iş bulamayanlar artık kayıt olmuyorlar. Öğrenciler işsizlerden sayılmıyor. Bunlar da katılmış olsa şu anda Türkiye'deki işsiz nüfus 16 milyonu buluyor. Gelişmiş ülkelerin uyguladıkları sosyal politikalar bizde siyaseten kullanıldığından iane halinde işliyor. Başta bulunanlara yakınsanız, bu uygulamadan payınızı alabiliyorsunuz. Yani, adaletten, haktan, hukuktan bahsetmek mümkün değil. İşsizlik Fonunda biriken paralar da başka fasıllarda kullanıldığı için amaç dışı harcama kalemleri oluşuyor. İşsizlik Fonu'ndaki kaynak az buz bir kaynak değil. Birçok derde çare olabilir. İş-Kur vasıtasıyla dönem dönem yapılan 6 aylık işçi alımlarında ise, ne yazık ki, üretime yönelik hiçbir şey. Yandaşları korumak, kollamak ve elde tutmaktan başka hiçbir amaç güdülmüyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak gençler dururken, beyleri çalışan (memur-işçi) hanımlar dairelerde sabahtan akşama pinekleyecek şekilde işe alınıyorlar. Oysa, üretime dönük yatırımların yapılmasıyla istihdam daha da kalıcı bir şekilde artırılabilir. Geçtiğimiz yıllarda binlerce kişi İŞ-Kur tarafından kısa dönemli geçici olarak kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörde istihdam edilmiş. Bunlara ödenen paralar ile yeni yatırımlar yapmak mümkünken, bu yolun seçilmesi günü kurtarmak ve birilerinin oylarını kazanmaktan başka bir şey değildir. İşsizlik başa beladır. Devlet, işsiz bireylerine iş bulmak zorundadır. Ancak, hızlı bir özelleştirme yapan hükümetler, işsizliği azaltmak yerine artırma başarısını göstermişlerdir. Her konuda olduğu gibi bu alanda da pansuman tedbirler uygulanmaktadır. Sosyal Yardımlaş Vakıflarından verilen yardımlarla insanlar tembelleştirilmekte ve bu iane politikalarıyla yoksullar oy deposu haline getirilmektedirler. Bu yardımlardan yararlanan gerçek ihtiyaç sahipleri olmakla birlikte asalak bir kitle de oluşturulmaktadır. Türkiye, gerçek gündemine dönebilse ve bu konular hakkıyla tartışılabilse belki çözüm yolunda adımlar da atılabilir.