Gerede Çayı’nın korunması ve temizlenmesi amacıyla kurulan Gerede Çayı Temiz Aksın Platformu (GEÇTAP), bugün Karabük Yenişehir Büyük Kulüp’te basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda Eskipazar Ekonomik Kalkınma Derneği Başkanı ve GEÇTAP Koordinatörü Mehmet Emin Aslan, platformun çalışmaları hakkında detaylı bilgi verdi.
Gerede Çayı, bölgenin ekosistemi ve yerel halk için büyük önem taşıyor. Bu çay, Karabük ve çevresindeki tarım alanlarının sulanmasında, yerel fauna ve flora için yaşam alanı sağlanmasında ve içme suyu kaynaklarının beslenmesinde kritik bir rol oynuyor. Ancak son yıllarda, sanayi atıkları, tarımsal ilaçlar ve atık su deşarjları gibi çevresel sorunlar nedeniyle Gerede Çayı’nın su kalitesi ciddi şekilde bozulmuş olduğu gündemdeki yerini koruyor.
Koordinatör Aslan, konuşmasında: “Bugün sizlerle paylaşmak istediğimiz konu, Gerede’den Filyos’a kadar aynı havzada yaşayan halkın karşı karşıya olduğu ortak bir sorundur. Bu çevre kirliliği ve zehirlenme tehlikesidir. Bugün buluşmamızın nedeni, İmdat! Zehirleniyoruz! Çığlıklarımızı yetkililere ve kamuoyuna, yerelden en güçlü şekilde sizlerin aracılığıyla duyurmaktır. Filyos Nehir Havzası boyunca yaşayan Gerede, Çerkeş, Eskipazar, Karabük, Yenice, Devrek ve Zonguldak halkı olarak aynı gemideyiz ve hep birlikte bu ortak sorunu çözmek için mücadelemizi daha da güçlendirerek sürdürmek zorundayız. Anayasamızın 56. maddesi "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." hükmünü içermektedir.”
TBMM ve Yerel Yönetimlere Çağrı
Aslan: “Gerede Çayı'na her gün arıtılmadan dejarj edilen 15.000 ton kirli endüstriyel atık hepimizin temiz bir çevrede yaşama hakkını açıkça ihlal ediyor. Bozulan doğal denge, kütü koku, balık ölümleri, tükenen tarımsal sulama, ölen büyükbaş hayvanlar, halk sağlığını tehdit eden kimyasal içerikler sadece bugünümüzü değil torunlarımızı yani geleceğimizi tehdit ediyor. Maalesef sonunu herkes biliyor ama her nedense neşter atılmıyor, bir türlü önlenemiyor. Bu nedenle, Filyos havzasının önemli bir kolu olan Gerede Çayı, artık hayat veren bir su kaynağı olmaktan çıkmış, maalesef zehir taşıyan bir açık kanalizasyona dönüşmüştür. Yedi Sivil Toplum Kuruluşu (STK)’ndan oluşan "Gerede Çayı Temiz Aksın Platformu" olarak bugün mücadelemizin 644. günündeyiz. Mücadeleye dahil oldukça, tehlikenin boyutlarını ve her geçen gün nasıl daha geri dönülemez bir tehdit haline geldiğini yakından gözlemliyoruz. Bir havzanın insanına kast etmek için oturup düşünseniz ancak bu kadar kötülük üretebilirsiniz. Bugün, buz dağının görünmeyen derinliklerini de ortaya koyarak hep birlikte bu mücadeleyi başlatmak istiyoruz. İlimizin siyasetçilerini ve Sivil Toplum Kuruluşlarını bu konuya odaklanmaya davet ediyoruz. Dahası, TBMM'de bir Araştırma Komisyonunun kurulmasını ve bu konuda harekete geçilmesini talep ediyoruz. Durumun bu kadar vahim ve içler acısı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bolu İli Aladağ'dan doğup, Köroğlu Dağları'nın eteklerinden de beslenen yıllık 243 milyon metreküp akış gücüyle Filyos Havzası'na doğru akan, akarken başka çayların da karışması (sırası ile Ulusu Çayı, Gerede Çayı, Soğanlı Çayı, Yenice Çayı, Devrek Çayı ve Filyos Irmağı) ve geçtiği her yere hayat veren bu güzelim çay, maalesef (Ankara'ya su alındıktan sonra) Gerede Umut Köy ve Yağdaş Köyü'nden itibaren aşağı havzalar ve bölge halkı için bir ölüm nehrine dönüşüyor.”
İl Müdürü Görevden Alınmalı
Aslan, sözlerine şöyle devam etti:
“1- Gerede Umut Köy yakınlarında Işıklı Regülatörü ile suyun yüzde 94'ü Ankara'ya aktarılıyor.
2- Geriye kalan çok az miktarda suyun üzerine de Gerede Yağdaş Köyü’nde Gerede Karma OSB ve Deri OSB'den tonlarca kirli endüstriyel atık su arıtılmadan boşaltılıyor. Sonuç itibarı ile bizlere kalan da su değil zehirli fabrika atıkları oluyor.
3- Deri OSB'de kirletici fabrikalar her geçen gün çoğalıyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü Eyleminde Basın Açıklamamızda 38 fabrika mevcut iken şu an bu sayı 72'ye ulaşmıştır.
4- Deri OSB de Platformumuzun da odaklamasına rağmen, 730 gün gecikme ile tamamlanabilen 6.000 m3/gün kapasiteli yeni arıtma tesisi yetersizdir. Zaten bugün itibarı ile arıtma da yapmamaktadır. İkinci arıtma tesisinin inşası için Bakanlıkla yaptığımız toplantıda programlara dahil edilmesine rağmen henüz hiçbir adım atılmamıştır.
5- Karma OSB'de her biri Deri OSB kadar kirlilik üreten 2 adet jelatin fabrikası ve başka fabrikalar hala arıtma sistemlerini aktif hale getirmemiştir. Ayrıca, kararlara yazılmasına rağmen Karma OSB için ortak bir arıtma tesisi kurulmamıştır. Üretimleri durdurulmak yerine mükafat gibi cezalar kesilerek devam ettirilmektedir.
6- 2024 yılı sonu devreye girmesi planlanan 53 milyon metreküp rezerve sahip Tekke Barajı’ndan OSB’lere günde 8.600 ton yeni temiz su kaynaklan tahsis edilmiştir ve bu durum her geçen gün arıtmasız üretimin artması anlamına gelmektedir.
- Deri Üretiminde krom tuzları, liflerin arındırılması ve beyazlatılması için güçlü alkali ve asitler, bakteriyel büyümeyi engellemek için formaldehit gibi zehirli maddeler ile boyama için ağır metaller kullanılmaktadır. Bu içerikteki oksijensiz atık sular hem Karma hem de Deri OSB'den 24 saat Gerede Çayına verilmektedir.
Sonuç olarak, Anayasanın 56. maddesi ve 2872 Sayılı Çevre Kanunu'na dayanarak, Bolu Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü derhal görevini yapmalı ve sorunu diğer illeri de kurtaracak şekilde çözme yoluna girmelidir. Yoksa İl Müdürü görevden alınmalıdır.”
Hukuki Süreç Devam Ediyor
Aslan: “Platformunuz, 664 gündür TBMM, Bakan, Milletvekilleri, Genel Müdür, Vali, Kaymakam, İl Müdürleri, OSB Yönetim Kurulu Başkanı, OSB Müdürü ile diyalog kurarak mücadelesini devam ettirmiş. Kirlilik tüm boyutları ile artarak devam ettiği için 4 Kasım'dan itibaren yeni bir eksene geçilmiş ve idare mahkemesine dava açılmıştır.” dedi.
"Herkesi Bu Haklı Mücadeleye Davet Ediyoruz"
Aslan: “Şimdi kamuoyunun daha çok ses vermesine ve suyuna sahip çıkmasına ihtiyacımız var. Bu amaçla da farkındalık toplantıları yapmaya başlıyoruz. İlkini gurbette yaşayan yöre derneklerinden biri ile Kocaeli'de gerçekleştirdik. Herkesi bu haklı ve onurlu mücadelede omuz omuza olmaya davet ediyoruz. Hepimiz bu mücadeleyi daha da ileriye götürme kararlılığı içine girerek hukuk mücadelemiz dahil tüm alanları harekete geçirebileceğimizi değerlendiriyoruz. Karabük'te bu önemli sorunun tartışılacağı, farkındalığın artırılacağı ve çözüm önerilerinin ortaya konacağı panel ya da çalıştay şeklinde ortak bir çalışmaya da ihtiyaç olduğunu ifade ederken tekrar katılımınız için teşekkür eder, selam ve saygılarımı sunarım.” ifadelerinde bulundu.
Gerede’nin Akçaşar (Akçaşehir) Köyü sakinlerinden Mustafa Halıcı konuşmasında eline aldığı atık su dolu pet şişeyi göstererek şunları kaydetti. Halıcı: “Köyümde tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorum. Köyümüz pis akan dereye 15-20 metre yakınlığında yer alıyor. Özellikle Gerede’nin pis sudan etkilenen tüm köylüleri temsilen ben buradayım. Onların sözcüsü olarak geldim. Köyümüzde sebze ve meyve sulayamaz, üretim yapamaz, hayvan bakamaz haldeyiz. Eğer bu gösterdiğim pis sudan anaç bir inek su içerse yavrusunu atıyor. Eğer bu pis sudan herhangi bir meyveyi ben sularsam, o meyve kuruyor. Herhangi bir bitkiyi sularsam, o bitki kuruyor. Yani gün be gün aslında biz bilinçli ya da bilinçsiz zehirleniyoruz. En son tarlaya yazdık, imdat zehirleniyoruz! diye. Adana’dan Hatay’a kadar tüm Türkiye’de yerel basında yer aldı. Bakan bey elinde İzmit Körfezi’nde olan kirli suyu alarak burada balık yaşar mı? diye soruyor. Ben de Sayın Bakan’a soruyorum, bu suyun olduğu yerde insan yaşar mı? Şu pisliği görüp de vicdanı sızlamayan kimse yoktur. Sizlere soruyorum: Mavi vatan, eğer bu vatansa, vatanın durumu nedir? Eğer bu suyu kirletmek vatana ihanetse, bunu yapanlar çevre teröristi değil midir? Ben köyde duramaz isem, üretim yapamaz isem eti, sütü ve buğdayı yurt dışından alırsam, biz bu ülkenin sınırlarında ve hukukuna bağlıyız. Tarlaya yazdık belki uydudan görüp, insafa gelirler diye düşündük. Yani en son biz kafayı çizdik, külliye önünde kendimizi yakacağız, bizi değerli hocalarımız durduruyor. Bu kadar zulüm olmaz. Köyümde 4 kanser vakası var. Bana yaşam hakkı tanımıyorlar. Sadece benim köyüm de değil, 288 km alanı kirleterek geliyor. Başka bir ülkeye mi sorayım. Bana üret diyorsun köyümde duramıyorum. Ne yapmamız lazım? İnanın kokudan duramıyoruz. Gerede’de 1800’lü yıllardan beri dericilik sektörü var. Gerede’de bugün arıtma merkezleri düzgün çalışmadıkça, sanayilerin atıkları bölgede temiz su bırakmayacak. Vatanın suyu, havası, toprağı ve insanı zehirleniyor. Kanunlar burada işlemiyorsa, bunu köylüler yapıyor deniliyorsa ve bu konuda hiçbir şey elden gelmiyorsa bizim ne yapmamız gerekiyor? Görmeyen gözleriniz, duymayan kulaklarınız için ne yapmalıyız? Yalvarıyorum çözün artık bunu! Köyleri boşaltalım bizi de başka yerlere sevk edin o zaman, başka ne diyebilirim, lütfen derdimize derman bulun!”
Ardından GEÇTAP Koordinatörü Mehmet Emin Aslan, Karabük’ün damadı Bakan Murat Kurum’u bölgeye davet ederek, konunun meclis araştırma komisyonuna dahil edilmesini talep etti.