Evladı dağa kaçırılan anne: ‘Demirtaş’ı cezaevinden çıkaracaklardı. Şimdi çıkarsınlar da görelim’

Karabük Postası tarafından
31 Mayıs, 2023 14:39 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden çıkarılması vaadine tepki gösteren acılı anne Ayten Koçhan, “Demirtaş’ı cezaevinden çıkaracaklardı. Şimdi çıkarsınlar da görelim. Evlatlarımızı getirip teslim etsinler sonra onu çıkartsınlar” dedi.

Muş'ta, çocuklarının terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırılmasında HDP'yi sorumlu tutan ailelerin evlat nöbeti 100. haftada da devam etti. HDP Muş İl Başkanlığı önündeki evlat nöbetini sürdüren aileler, Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden çıkarılması vaadine tepki gösterdi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle eylem yapan aileler, çocuklarına seslenerek ‘teslim ol' çağrısında bulundu. Çocuklarının fotoğraflarını ellerinden düşürmeyen gözü yaşlı aileler, duygu dolu anlar yaşattı. blank Oğlunun 8 yıl önce kandırılarak dağa çıkarıldığını söyleyen anne Ayten Koçhan, 100 haftadır nöbetlerine devam ettiklerini belirterek, “Ben Ersin'in annesiyim. Ben evladım için buradayım. Ben ciğerim için buradayım. 100 haftadır bizler buradayız. 200 hafta daha buraya gelirim. Evladım gelene kadar buradayım. Biz çocuklarımızı istiyoruz. HDP ve PKK yılanın başıdır. Seçimden önce ‘Selahattin Demirtaş'ı hapisten çıkaracağız' diyorlardı, şimdi çıkarsınlar. Evlatlarımızı getirip bize versinler, ondan sonra onu oradan çıkarsınlar. Bizler nasıl evlat hasreti ile yanıyoruz, onlar da öyle evlat hasreti ile yansınlar. Kaç yıldır bu eylemimize devam ediyoruz, boynumuz bükük evimize gidiyoruz. 8 senedir evlat hasreti yaşıyoruz. Evlatlarımızı PKK ve HDP'den istiyoruz” dedi. blank Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesinin çocukları için umut olduğunu dile getiren Koçhan, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan varsa biz de varız. İyi ki o var. O başımızda olmazsa halimiz perişan. Yeni dönem inşallah çocuklarımız için bir umut olur ve çocuklarımız dönüp teslim olurlar” ifadelerini kullandı. “Biz evlatlarımızı onlara yedirmeyeceğiz” Oğluna seslenen ve ‘teslim ol' çağrısı yapan Halit Altun da, “8 yıldır bu hasreti çekiyorum, 8 gün değil. Onlar da kendi koltuklarında oturmuşlar keyiflerini yapıyorlar. Biz evlatlarımızı onlara yedirmeyeceğiz. Bu işin peşini bırakmayacağız. Var olduğumuz müddetçe, bu dava var olduğu müddetçe biz davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Oğlum Muhsin'e sesleniyorum. Yıllardır senin hasretini çekiyoruz; eğer hayatta isen annene ve babana dön. O kesimin bize faydası olmaz. Sizi Amerika'ya asker yapmışlar. Bizi birbirimize düşürüyorlar. Bunun bilincinde olun. Annen şu an yatalak durumda. Memleketine, toprağına dön. Sana namus sözü veriyorum, cezan ne varsa ben çekeceğim. Yeter ki gel devletin şefkatine, Cumhurbaşkanımızın şefkatine teslim ol” şeklinde konuştu. (İHA)
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Okuyucudan Gelenler tarafından
15 Mayıs, 2025 15:01 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük’ün Sessiz Tükenişi

Oscar Wilde,* “İnsanın kendiyle yüzleşmeye yüzü yoksa başkalarının hatalarıyla oyalanır durur”* der.

Karabük’ün bugün yaşadığı durumun tam tanımı budur bu söz. Çünkü bu şehirde kimse aynaya bakmıyor. Herkes suçu bir başkasına atmakla meşgul. Herkes konuşuyor ama kimse sorumluluk almıyor. Herkes bir şeymiş gibi davranıyor ama gerçekte kimse elini taşın altına koymuyor.

Bir zamanlar sanayinin gururu olan Karabük, bugün geçmişine yaslanarak geleceğini tüketen bir şehir hâline geldi. Fabrikaları olan ama işsiz gençlerle dolu, STK’ları olan ama halktan kopuk, siyasetçileri olan ama vizyondan yoksun, sermayesi olan ama yatırıma ve kalkınmaya kapalı bir şehir…

Kardemir Üretir Ama Şehri Büyütmez

Kardemir hâlâ çelik üretmeye devam ediyor. Ama bu çelik artık Karabük’ün omurgası değil. Çünkü Karabük’ün omurgası çoktan eğildi.
Kardemir, yıllardır kentle arasına mesafe koymuş durumda. Ne sosyal sorumlulukta var, ne gençlere umut olacak projelerde. Ne çalışanının sosyal refahını konuşuyoruz ne de şehrin kültürüne yaptığı katkıyı.
Kardemir, bu şehrin bağrından çıktı ama artık bu şehirle gönül bağı kalmadı. Şehri büyütmek gibi bir derdi olmayan bir dev, sadece kendi çevresini doyurur. Olan yine Karabük halkına olur.

Koltuk İçin Değil, Şehir İçin Sorumluluk Gerek

Karabük siyaseti uzun zamandır kendi kısır döngüsüne hapsolmuş durumda. Vizyon üretmek yerine var olan sorunları yönetmeye çalışıyor. Hesap soran yok, hesap veren hiç yok.
Yerel ve ulusal temsilciler, halktan uzak, halkın sorunlarından bihaber. Ankara’dan randevu alıp poz vermeyi icraat zanneden bir siyaset tarzı hâkim.
Kentsel dönüşüm duruyor, üniversite-şehir ilişkisi kopuk, gençlik çaresiz, sokaklar sessiz… Ama siyaset bu sessizliği hâlâ bir başarı sanıyor.
Karabük artık günü kurtaran değil, geleceği kuran siyasetçilere ihtiyaç duyuyor.

Sadece Servet Biriktirmekle Şehir Kalkınmaz

Karabük’te iş adamı sayısı çok, ama kent için taş üstüne taş koyan iş insanı sayısı yok denecek kadar az.
Sermaye büyüyor ama şehir küçülüyor. Herkes kendi şirketini büyütmenin peşinde, ama Karabük’ün geleceğine dair tek bir stratejik hamle yok. Ne yeni istihdam alanı var, ne teknoloji yatırımı, ne sosyal yatırım.
Şehirle birlikte büyümek değil, şehirden kopuk büyümek tercih ediliyor. Oysa şehirle bağı olmayan sermaye, ilk fırsatta bavulunu toplar, gider.

Tabela Var, Tavır Yok

Karabük’te STK’lar ya protokolün gölgesine sığınmış ya da derin bir sessizliğe gömülmüş.
Toplumu temsil etmek yerine etkisiz birer göstergeye dönüşmüş durumdalar. Halkın sorunlarını gündeme getirmek yerine, siyasetle uyumlu olmaya çalışıyorlar.
Yılda birkaç etkinlik, birkaç ziyaret, birkaç sosyal medya paylaşımıyla topluma fayda sağlandığını düşünen yapılarla karşı karşıyayız.
Gerçek sivil toplumun olmadığı yerde halkın sesi kısılır, vicdan susturulur.

Gidiyorlar, Çünkü Umutları Kalmadı

Karabük’ün gençleri üniversiteyi bitirir bitirmez gidiyor. Çünkü dönebilecekleri bir iklim yok.
Ne kültürel hayat var ne iş alanı. Ne yatırım var ne de yönlendirme.
Bu şehir, gençliğini her geçen yıl daha fazla kaybediyor. Ve kimse bu sessiz göçün farkında değilmiş gibi davranıyor.
Oysa bir şehir, gençleriyle nefes alır. Onlar gidince, şehir sadece yaşlı bir anıya dönüşür.

Yüzleşme Zamanı

Karabük artık susmamalı.
Bu şehir, hatayı başkasında aramaktan vazgeçmeli. Her kurum, her birey aynaya bakmalı.
Siyasetçi hesap vermeyi öğrenmeli, iş insanı topluma katkı sağlamayı görev bilmeli, STK’lar cesur olmalı, halk taleplerine sahip çıkmalı.
Çünkü artık zaman daralıyor. Ve bu şehir, kaderini bekleyen değil, kaderini kuran insanlar istiyor.

Eğer Karabük ayağa kalkacaksa, bu yüzleşmeyle başlayacak.
Ve bu yüzleşmeden kaçan herkes, bu şehrin çöküşüne ortak olacak.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.