Karabük Postası tarafından
15 Eylül, 2023 10:11 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Eşinden habersiz ev satan adama kötü haber

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan satmasını boşanma sebebi saydı. Eşin rızası olmadan yapılan ev satışının ’güven sarsıcı’ olay olarak nitelendiren Yüksek mahkeme, bu tür durumlarda kişilik haklarına saldırıda bulunulan mağdur kadına manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.

Yaklaşık 30 yıllık evli olan çiftin arası; kocanın evini satarak, ilk evliliğinden olan oğluna ev almasıyla açıldı. Aile Mahkemesi’ne boşanma davası açan B.K., önceki evliliklerinden olan çocuğuna daire vermesiyle eşinin de kendi adına daire istediğini, bu talebi gerçekleşmeyince evi terk ettiğini öne sürdü. Eve geri dönmesi için noterden ihtar çektiğini, gönderdiği parayı almasına rağmen eve dönmediğini dile getirdi. Davalı - davacı kadın ise iddiaların asılsız olduğu, adeta evi terke zorlayan davacı erkek olduğu, bağımsız konut temin etmediği gibi eve dön ihtarını da bağımsız olmayan bu konuta yaptığını söyledi, Toplam 100 bin TL tazminat talep eden kadın, boşanma davasının kabulünü istedi. Tarafları dinleyen Mahkeme, davacı - karşı davalı erkeğin boşanma davasının kabülüne hükmetti. Kararı kadın, istinafa götürünce devreye Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 4. Hukuk Dairesi girdi. BAM kararında; "Erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı anlaşıldığından bu vakıanın davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin gerektiğini, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek gerekçenin düzeltilmesine karar verilmiştir." denildi. Davacı - karşı davalı koca kararı temyiz edince dava dosyası Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin önüne geldi. Emsal nitelikteki kararda şöyle denildi: "Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yukarıda da belirtildiği üzere; erkeğe ’kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı’ vakıasının kusur olarak yüklenildiği, kadından habersiz yapılan bu eylemin ekonomik anlamda güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu kusurun kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası şartları kadın yararına oluşmuştur. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince kadının yararına uygun miktarda manevî tazminat hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile manevî tazminatın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir." (İHA)
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Berkay Doğan tarafından
27 Mayıs, 2025 13:39 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

AK Parti’den 27 Mayıs Darbesine Ortak Tepki, Karabük’ten Demokrasi Vurgusu

Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden olan ve Türk milletinin vicdanında derin yaralar açan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 65 yıl geçti.

AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin yıl dönümü dolayısıyla 81 ilde eş zamanlı olarak basın açıklaması yapıldı. Karabük’te de açıklama AK Parti Karabük İl Başkan Yardımcısı ve İnsan Hakları Birim Başkanı Mustafa Tekelioğlu tarafından gerçekleştirildi.

Tekelioğlu, darbe zihniyetini kınamak amacıyla yaptığı açıklamada, “AK Parti olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde adalet, kalkınma ve demokrasi mücadelemizden bir an bile geri durmayacağız" dedi.

Tekelioğlu konuşmasında, 27 Mayıs’ın sadece bir darbe tarihi olmadığını belirterek, o tarihle birlikte Türkiye’de vesayet düzeninin kurulduğunu ve sonrasında gelen darbelerin zeminini oluşturduğunu ifade etti. Adnan Menderes ve yol arkadaşlarını rahmetle anan Tekelioğlu, darbe sürecindeki hukuksuzlukları ve Yassıada yargılamalarını hatırlatarak şunları kaydetti:

“27 Mayıs sadece tek bir darbe tarihi değildir. Maalesef ülkemizde darbeci zihniyetin doğuşunu ve vesayet mekanizmalarının kurgulanmasını temsil eder. O günden sonra birçok darbeci ve cuntacı cesaretini 27 Mayısçılardan almış ve 27 Mayısçıların kurguladığı düzenin içinde sivil ve demokratik siyaseti kontrol altında tutmak istemiştir.

Milletin iradesi yerine vesayet zihniyeti geçirilmiştir. Bu bakımdan 27 Mayıs siyasi tarihimizde sürekli tekrar edecek olan bir zihniyetin tohumlarını saçmıştır. Darbeye giden yolun taşlarının döşenmesinden, darbenin yapılışına; hukuksuz Yassıada yargılamalarından millî iradeye kasteden idam kararlarına kadar her yönüyle demokratik siyasetimiz üzerinde büyük yaralar bırakmıştır. Halbuki 14 Mayıs 1950’de milletin teveccühüyle iktidara gelen Adnan Menderes ve yol arkadaşları büyük bir kalkınma hamlesi başlatarak milletin gönlünde taht kurmuştu.

Evvela ezan aslına döndürülmüş ve söz artık milletin olmuştu. Büyük hizmetlerle de adeta ihya olan millet, tek parti yıllarının ne denli bir zulüm dönemi olduğunu daha çok idrak etmişti. İşte tüm bu gelişmeleri hazmedemeyenler ilk günden itibaren Demokrat Parti’yi devirmenin peşinde olmuştu.

Özellikle 1957’den sonra darbe tehditleri aleni bir hal almış ve darbe planları ayyuka çıkmıştır. Üniversite öğrencileri sokaklara dökülmüş, yalan haberlerle ve kışkırtma siyasetiyle darbe kazanı kaynatılmıştır. Darbeye giden yollar adım adım döşenmiş, milletin seçilmiş iradesine karşı her türlü kumpas kurulmuş ve darbecilerin yolu açılmıştır.

Darbenin kışkırtıcıları maalesef cuntacıları sevinçle karşılaşmıştır. Dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü darbenin başına geçen ve hemen ertesi sabah kendisini arayıp “emrinizdeyiz Paşam” diyen Cemal Gürsel’e “büyük iş başardınız asıl ben sizin emrinizdeyim” diyerek CHP’nin darbecilikle tarihi ilişkisini açıkça dile getirmiştir.

O tarihten bugüne CHP her türlü darbenin ya önünde ya arkasında ya da yanında durmuştur. Darbeciler milletin iradesini devirmekle kalmadılar. Adına mahkeme denilen Yassıada tiyatrolarını da kurarak Demokrat Partilileri haksız suçlamalarla aşağılayarak idama mahkûm ettiler. Yetmedi; bir daha millet iradesi bu ülkede muktedir olamasın diye devasa bir vesayet mekanizması inşa ettiler.

Bu vesayet mekanizması her on yılda bir demokrasimize vurulan darbelerin kolaylaştırıcısı ve devletin milletten uzaklaştırılmasının kaynağı haline geldi. On yıllar boyunca milletin seçtiği hükümetler darbe ve idam tehditleri altında görev yapmak zorunda kaldı. Milletin iradesi yok sayıldı. Maalesef, takip eden yıllarda ülkemiz bu vesayet düzeninin yarattığı darbelerle sürekli geriletilmiştir. Milletin onayıyla iş başına gelen her iktidar, karşısında bu anti-demokratik düzeni bulmuştur. Ancak bu necip millet içinden demokrasi kahramanları çıkarmaya devam etmiştir.

AK Parti hükümetleri olarak göreve geldiğimiz ilk günden bu yana bu vesayetçilerle ve cunta heveslileriyle defalarca yüzleştik ve sonuna kadar mücadele verdik. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti döneminde bu vesayet mekanizmalarını milletimizin desteğiyle teker teker çökerttik. Devlet millet kucaklaşmasını inşa ederek milletin iradesini yeniden tesis ettik. Ancak unutmamak gerekir ki vesayet çökmüş olsa da bazı adreslerde vesayetçi zihniyet hâlâ yaşıyor…

Vesayetçi ve cuntacı zihniyet; yine öğrencileri sokaklara dökenlerde, boykot çağrısı yapanlarda, sokakları yakıp yıkanlarda, tencere tava çalanlarda, kutsallara zarar verenlerde, “Ordu göreve” pankartı açanlarda, Cumhuriyet mitingleri düzenleyenlerde, darbe teşebbüsünü tankların önünden sıvışıp kahve içerek seyredenlerde tekrar tekrar tecessüm ederek hâlâ diri olduğunu bizlere her fırsatta gösteriyor.

Ancak biz de buradayız. Demokrasi için hukuk için her türlü vesayet zihniyetine karşı dik duruşumuz sürecektir. Bu ülkenin vesayetçi ve cuntacı zihniyete feda edecek bir dakikası bile yoktur. Bizler “Durmak yok, yola devam” şiarıyla çalışmaya devam edeceğiz.

27 Mayıs darbesini ve onun getirdiği karanlığı bir kez daha kınarken, AK Parti olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde adalet, kalkınma ve demokrasi mücadelemizden bir an bile olsun geri durmayacağız.”

Bizi sosyal medyadan takip edin