Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
27 Ağustos, 2024 12:45 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

El ve ayaklarda ani mavi-mor renk değişimlerine dikkat

Romatoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, Raynaud Sendromu’nun (RB) en önemli belirtisinin, el ve/veya ayak parmak uçlarında bazen soğuğa maruz kalındığında bazen de stresle birlikte oluşan mavi-mor renk değişikliği olduğunu söyledi.
Bazen stresli günlerde bazen de soğuk havalarda el ve/veya ayak parmak uçlarında oluşan mavi-mor renk değişikliklerin Raynaud Fenomeni (sendromu) belirtisi olabileceğini söyleyen Liv Hospital Samsun’dan Romatoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, önemli uyarılarda bulundu. Isı değişikliklerine ve strese bağlı olarak ortaya çıkan Raynaud Fenomeni’nin toplumda yüzde 3-5 gibi oranında görüldüğünü belirten Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, “Raynaud Sendromu’nun (RB) en önemli belirtisi, el ve/veya ayak parmak uçlarında bazen soğuğa maruz kalındığında bazen de stresle birlikte oluşan mavi-mor renk değişikliğidir. Hastalık kan damarlarında daralma sonucu ortaya çıkar. Normalde deriye giden kan damarları, soğuk havalarda ısı kaybını azaltmak için daralır. Ancak Raynaud hastalığında bu süreç uzar. Bir süre sonra kanlanmanın bozulmasına bağlı olarak damarlarda oksijen seviyesi düşer ve deride mavi-mor renk değişikliği olur. Bu mavi-mor renk değişikliğini takiben damarlarda bir genişleme meydana gelir. Ardından parmak uçları yeniden pembe-kırmızı hale döner” diye konuştu.

En sık genç kadınlarda ortaya çıkıyor
Raynaud hastalığının bazen tek başına oluşabileceğini ve beraberinde herhangi bir yandaş hastalık olmayabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, buna birincil-primer RB (PRB) adını verildiğini vurguladı. Raynaud hastalığının başka bir hastalığın bir ön belirtisi şeklinde veya hastalığın seyri sırasında da ortaya çıkabildiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, buna da ikincil-sekonder RB (SRB) adını verildiğini belirtti. Raynaud hastalığının en sık genç kadınlarda gördüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, “PRB’nin genetik bir yönü de vardır. PRB olanların yakınlarında da benzer belirtiler olabilir. PRB’de tedaviye cevap genellikle iyidir, önemli bir probleme yol açmaz” dedi.

Romatizmalı hastalıklarla birlikte görülebilir
İkincil Raynaud sendromunun (SRB) sıklıkla sistemik skleroz (skleroderma), SLE, Sjögren sendromu, anti-fosfolipid sendrom, poli-dermatomyozit, romatoid artrit gibi iltihaplı romatizmalı hastalıkların seyri sırasında da ortaya çıkabileceğini dile getiren Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, “SRB, bunun dışında vücut savunma sisteminden kaynaklanan başka sistemlere ait hastalıklara da eşlik edebilir. Bazı hastalarda kulak kepçesi, burun, yüz, diz, meme uçları da etkilenebilir. Nadiren tüm kol ve bacakta da RB görülebilir. Parmaklarda renk değişiminin yanı sıra iğnelenme, uyuşma, ağrı olabilir. Eğer damarların daralma dönemi uzun sürerse dokular için tehlikeli olabilir. Kanlanma bozukluğuna bağlı parmak uçlarında yaralar gelişebilir” diye konuştu.
Raynaud sendromunun tanısının hastanın tipik yakınmaları (parmaklarda soğuk ve stresle gelişen mavi-mor renk değişikliği, soğukluk, ağrı) ve hastanın muayenesi ile konulduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, şüphelenilen vakalarda değişik görüntüleme yöntemleri kullanılabileceğini ve benzer yakınmalara neden olan diğer sebeplerin dışlanması gerektiğinin altını çizdi.

Sigara ve soğuktan uzak durmalılar
Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, Raynaud sendromu tanısı konmuş bir hastanın yaşantısında nelere dikkat etmesi gerektiği hakkında ise şu önerilerde bulundu:
“Hastalar vücutlarını soğuktan korumalı ve buna göre kıyafet seçmelidir. Soğuk havalarda mutlaka eldiven ve yün çorap giymeliler. Sigaradan uzak durmalılar. Sigaradaki nikotin ve benzeri kimyasallar damarların daralmasına neden olarak Raynaud hastalığını kötüleştirir. Damar daralmasına yol açan ilaçların da olumsuz etkileri olabilir. Bu nedenle tedavi seçimleri buna göre yapılmalıdır. Örneğin, bazı nezle-grip, migren ilaçları ve psikiyatrinin kullandığı bazı ilaçlar damar daralmasına yol açabilir. Stresin de damar daraltıcı etkisi olduğu unutulmamalıdır.”

Tedavide altta yatan hastalığın olup olmadığı önemli
RB’nin ilaç tedavisinde belirtinin birincil (primer) veya ikincil (sekonder) başka hastalık ile birlikte) olup olmadığı önem taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, “Tedavi planı altta başka bir hastalığın olup olmadığı değerlendirilerek yapılır. SRB’nde eşlik eden hastalığın tedavisi ön planda yapılır. Bunun yanında damar genişletici diğer tedaviler hastanın durumuna göre değerlendirilir. Ayrıca hastanın kullandığı başka ilaçlar varsa, bunların RB’ne etkileri değerlendirilerek gerekirse buna göre düzenleme yapılmaktadır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
İlyas Erbay tarafından
12 Haziran, 2025 11:43 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

BU BASİT BİR KAZA OLAMAZ!

“1 ton toryum’dan elde edilecek enerji, 1 milyon ton petrol’den elde edilecek enerjiye eş değer” Bu sözler, uçak kazasında yitirdiğimiz değerli bilim insanı, Prof.Dr. Engin Arık hanıma ait.
2007 yılındaki o şüpheli uçak kazasını hatırlayacaksınız. Üzerinden tam 18 yıl geçti! Engin hocanın hayalini Çin gerçekleştirdi.

İstanbul – Isparta seferini yapan yolcu uçağımız Keçiborlu Tünektepe mevkiinde düşmüştü. Meydana gelen kazada bilim insanlarımız; Prof. Dr. Engin Arık, Prof. Dr. Fatma Şenel Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet, Arş. Gör. Özgen Berkol Doğan, Arş. Gör. Mustafa Fidan ve Engin Abat şehit olmuştu. Aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.

Bu basit bir uçak kazası değildi. ABD, İsrail ve Fetö’nün parmağı olduğuna dair kuvvetli bulgular olduğu söyleniyor. Bunlar basında çok kez dillendirildi.
Yakın tarihimizde aydınlatılmayan bir çok şüpheli ölüm olayı var. Bu da onlardan biri.
Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Isparta'da, 30 Kasım 2007'de, Prof. Dr. Engin Arık ve beraberindeki akademisyenlerle birlikte toplamda 57 kişinin hayatını kaybettiği uçağın, yüzde 99 oranla düşürüldüğünü iddia ediyor. Sultansoy, "O uçak düşürülmeseydi, Türkiye bugün CERN'de asil üye olurdu. Türkiye toryum yarışında dünyada liderler arasında olurdu. Türk Hızlandırıcı Kompleksi ve Türk Bilim Kenti kurulurdu" diyor.

Muhtemelen Türkiye’nin dünyanın enerji devi olmasını istemeyen malûm güçler her zamanki gibi yine iş başında idi. Güçlü bir devlet olmanın yolu, enerji sorununu çözmekten geçiyor. İnsan yaşamı için enerji olmazsa olmazımız. Tabi ki, gelecekte daha çok enerjiye ihtiyacımız olacak. O zaman alternatif enerji kaynaklarına, güneşe, pil ve hızlı şarj teknolojilerine, güneş panellerinin hücrelerine, inventor sistemlerine yatırım yapmalıyız. Sahip olduğumuz zengin maden yataklarımızı doğru ve verimli kullanmalıyız. Ortaya koyacağımız teknolojilerle biz de pazarda “varız” demeliyiz….Tüm bunlar için de, tabii ki, eğitim şart…

Sanayi Devrimi, İngiltere’de başlayıp Avrupa ve Amerika’ya yayılarak, tüm dünyaya enerjinin, uygarlıkların devamı için vazgeçilmez bir unsur olduğunu, güçlü bir devlet olmanın yolunun enerji sorununu çözmekten geçtiğini göstermiştir. Eğer bir devlet enerji sorununu çözebiliyorsa, ekonomik anlamda belli bir gücü elde etmiş demektir. Ekonomik anlamda güçlü olan ülkeler de dünya siyasetine yön veren ülkeler olacaktır. Ülkemiz enerji konusunda çok şanslı. Türkiye kendine ebediyen yetecek bir toryum rezervine sahip. Dünya toryum rezervi toplam bir milyon 780 bin tondur. Bunun 790 bin tonu ülkemizde.

Evet, kesinlikle, geleceğin enerjisi Toryumdur. simgesi Th, atom sayısı 90, atom ağırlığı 232,038, yoğunluğu 16,12 olan, oldukça sert, havada bozulmayan, kurşun renginde, akkor derecede kıvılcım çıkararak oksitlenen, atom enerjisi kaynağı olarak kullanılan ışın etkin bir elementtir.

Türkiye’de 2022’nin başında Isparta Aksu’da, 20 bin tonluk toryum rezervi keşfedildi. Bu keşif, Türkiye’yi, dünyada toryum rezervi konusunda ikinciliğe taşıdı. Bu rezerv ve toryum Türkiye için çok önemli. Dünyada 6,35 milyon ton toryum kaynağı bulunuyor.

Toryum reaktörlerinin geleneksel nükleer reaktörlerden daha güvenli ve çevre dostu olduğu belirtiliyor ve enerji üretmek için uranyum yerine toryum kullanıyorlar. Öte yandan toryumun uranyumdan daha bol ve erişilebilir bir element olduğu ve rezervlerinin de çok daha fazla olduğuna dikkat çekiliyor. Çin geniş toryum rezervine sahip Çin, toryum reaktörü teknolojisini aktif olarak geliştiren birkaç ülkeden biri. Çin, ülkenin 20 bin yıldan fazla ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar geniş toryum rezervlerine sahip. Bir başka deyişle Çin’deki toryum rezervi, ülkeye 20 bin yıl elektrik üretebilecek.

Çin ilk toryum nükleer reaktörünü geçtiğimiz yıl Haziran ayında faaliyete geçirmişti. 2 MW lık bu reaktör, Çin’de toryum reaktörü teknolojisinin geliştirilmesinde ilk adımdır. Ülke yetkilileri, toryum reaktörlerinin gelecekte ana enerji kaynağı haline geleceğini ve bunun da fosil yakıt tüketimini azaltarak karbondioksit emisyonlarını düşüreceğini umuyorlar. Dünyamızın geleceği için de temiz enerji çok önemli.

Engin Arık ve ekibi hayatta olsaydı, projelerini bitirebilseydi, belki de çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Ülkemize hizmet eden bilim insanlarımızın unutulmaması için Prof. Dr. Engin Arık ve arkadaşlarının şüpheli ölümünün, araştırılması, tartışılması gerekir.

İlyas Erbay

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.