26. Bölge Kastamonu-Karabük-Çankırı Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ümran Pelenkoğlu Eczacılar Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı. Pelenkoğlu yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bugün 14 Mayıs Eczacılık Günü. 1839 yılında Mekteb-i Tıbbiye içerisinde bağımsız bir eczacılık sınıfının açıldığı ve ilk dersin verildiği günden bu yana tam 176 yıl geçti. Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odalarımız, Eczacı Kooperatiflerimiz, geleceğin eczacılarını yetiştiren Eczacılık Fakültelerimiz ve tüm meslektaşlarımız ile birlikte ülkemizde modern ve bilimsel eczacılığın 176’ıncı yılını kutlamanın gururu içerisindeyiz. Bizler; tarihsel mirası, toplumsal misyonu ve gelecek vizyonu ile sağlıklı yaşam hakkını temel düstur edinmiş böylesine kutsal bir mesleğin mensubu olmanın onurunu ve sorumluluğunu taşıyoruz. Eczacıların meslek örgütü olarak 14 Mayısların uzun bir süredir sağlık, ilaç ve eczacılık sorunlarının tartışıldığı, söz konusu sorunlara çözüm önerilerinin ortak akılla üretildiği ve toplumla bütünleştiğimiz günler olması için ciddi uğraş veriyoruz. 1968’den 2009’a Eczacılık Günü, 2009’dan bu yana Eczacılık Haftası olarak kutladığımız 14 Mayıs’ın ana temasını bu yıl “Eczane Ekonomileri” olarak belirledik. 12-18 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz Eczacılık Haftası’nda; uzun süredir eczane ekonomilerimizde yaşanan darboğaz hakkında hem sağlık politikalarının belirleyicileri olan siyasal otorite ve karar alıcı kurumlar nezdinde hem de ilaç ve eczacılık hizmetlerinin yararlanıcısı olarak yolu her zaman eczaneye düşen yurttaşlarımız nezdinde farkındalık yaratmak istiyoruz. BUGÜN HER İKİ ECZACIDAN BİRİ ZOR DURUMDA! Türkiye’de 2004 yılında yürürlüğe giren İlaç Fiyat Kararnamesi, 2005 yılında sosyal sigorta ve güvenlik kurumlarının tek çatı altında toplanmasıyla tek alıcının Sosyal Güvenlik Kurumu haline gelmesi ve 2009’dan bu yana uygulanan global bütçe yöntemi, ilaç ve eczacılık alanında yıllar geçtikçe daha da belirginleşen ve somutlaşan olumsuz etkiler yaratmıştır. İlaç harcamalarında tasarruf adına uygulamaya konulan düzenlemelerin bu söz konusu düzenlemelerin ilaç fiyatlarında yarattığı düşüşler nedeniyle eczane ekonomileri artık geniş ölçekli kayıplar yaşar hale gelmiştir. Sağlığa ayrılan payın görece düşük olduğu bir ülke olan Türkiye’de ilaca ayrılan pay bunun belirli bir yüzdesini geçmeyecek şekilde ayarlamaya çalışılınca ilaç fiyatları sürekli baskılanmakta, Türkiye şu anda Avrupa ülkelerinin en ucuz ilacını bulundurmaktadır. Altını özenle çizmek isteriz ki bizler, ilacın bulanabilir ve alınabilir olması taraftarıyız. Hem kamu ekonomisinin korunması hem de ilaca erişim hakkı bakımından bunun gerekli olduğunu düşünmekte, yıllardır bu politikanın savunuculuğunu yapmaktayız. Ancak ilaç fiyatlarının sürekli olarak düşmesi, geliri sadece buna bağlı olan eczacıları ekonomik olarak zora sokmuş, bunun yanı sıra bazı ilaçların piyasada bulunamamasına neden olmuştur. Günübirlik tedavi, kanser ilaçların hastanelerden verilmeye başlanması, bazı ilaçların ruhsat alamaması gibi uygulamalar nedeniyle, eczane pazarı da gün geçtikçe daralmaktadır. Fiyatlar düştükçe eczacıların gelirleri de düşmekte, ancak buna karşın giderler artmaktadır. Eczacının her geçen gün artan eczane işletim masraflarını karşılayamayacak boyutlara ulaşması nitelikli bir ilaç hizmetinin sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Türk Eczacıları Birliği’nin Aralık 2014’de 8520 eczacı ile gerçekleştirdiği Eczacı ve Eczane Profili Araştırması’nın sonuçları bu tespitlerimizi doğrulamaktadır. Bu araştırmamızda elde ettiğimiz verilere göre; eczanelerimizin % 63,8’i gibi büyük bir çoğunluğu “düşük cirolu eczane” kategorisi içerisine girmektedir. Söz konusu oranlama çerçevesinde BUGÜN HER İKİ ECZACIDAN BİRİNİN ZOR DURUMDA olduğu bariz biçimde görülmektedir. ECZACINIZA İYİ BAKIN! Eczanelerimiz bugün 73.500 kişiyi istihdam etmektedir. Ülkemizde 250.000 civarında kişinin ekmek kapısıdır. Birinci basamak sağlık kuruluşu olan eczanelerin varlıklarını sürdürebilmeleri ve nitelikli bir sağlık hizmet sunumu için politika yapıcıların uzun süredir uyguladıkları ilaç fiyatlandırma ve geri ödeme politikalarının eczaneleri nasıl bir noktaya sürüklediğini artık görmeleri ve acilen önlem almaları gerekmektedir. Salt maliyet odaklı yaklaşımların halk sağlığına tehdit oluşturduğu ve halkın ilaca erişim hakkını zedelediği açıktır. İlacın bulunabilirliğini, alınabilirliğini ve ilaçta kaliteyi önceleyen bir ulusal ilaç politikası geliştirmek, sağlığın kılcal damarı olan eczaneleri ekonomik yönden düzlüğe çıkaracak önlemlerin eczacı meslek örgütlerinin katıldığı bir mekanizma içerisinde hayata geçirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Türkiye’de 10 yıldan fazla süredir uygulanan sağlık reformlarının amaçlarından biri de sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması olarak tanımlanmıştır. En yaygın sağlık hizmet sunucusu olan eczanelerin en az yarısının bin bir güçlükle yaşamını sürdüğü, eczacıların eczane maliyetleriyle boğuşur hale geldiği bir aşamada sağlık hizmetlerinin kalitesinden bahsedilemez. Eczacıların ve eczanelerin sorunlarının çözülmesi, sağlık alanında daha etkin bir rol üstlenmelerini ve ülke insanına verecekleri hizmetin kalitesindeki artışı beraberinde getirecektir. Bütün bu nedenlerle bizler, bu 14 Mayıs’tan gelecek 14 Mayıslara eczacılarımızın kalabilmesi için; Sayıları 42’ye çıkan eczacılık fakültelerine artık yenilerinin eklenmemesi, var olanların birleştirilmesi, Yasamıza bağlı çıkartılan yönetmeliğin tam olarak uygulanması, Kamuda, özellikle de hastanelerde eczacılara yeni istihdam alanları açılması, Eczacı kâr oranlarının artırılması ve buna ilaveten kutu bası sabit bir kâr eklenmesi, SGK protokollerinde var olan reçete başı hizmet bedelinin arttırılması, Eczacılara verdikleri ek hizmetler için meslek hakkı ödenmesi, SGK ıskontolarının toplam ciro üzerinden değil, SGK cirosu üzerinden yapılması, Stok zararlarının 60 günlük geçiş süreci içinde ödenmesi, Kamu eczacılarının özlük haklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep ediyoruz. Eczacılığın, hastalarımızın ve çocuklarımızın geleceği için eczacınıza iyi bakın”