Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler, Siyasi Tarih Uzmanı Doç. Dr. Abdulgani Bozkurt, İsrail’in arz-ı mevud politikası olduğunu hatırlatarak, "Bu politika kapsamında 22 tane vilayetimiz, İsrail’in hedefi içerisinde. Bu yüzden İsrail bizim için varoluşsal bir düşman. Varoluşsal düşmanı elimine etmek için bölgedeki arz-ı mevud içerisinde yer alan bütün ülkelerin iş birliği yapması kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor” dedi.
Ortadoğu’daki duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan Uluslararası İlişkiler, Siyasi Tarih Uzmanı Doç. Dr. Abdulgani Bozkurt, “İran’la Türkiye bölgesel anlamda bir rakip olabilirler birbirlerine, oysa İsrail’e baktığımız zaman bölgesel rakibin ötesinde ontolojik yani varoluşsal bir düşman niteliğinde. Türkiye, Orta Doğu coğrafyasına sırtını dönse, dese ki ’benim artık Orta Doğu’yla bir işim kalmadı’, İran’la da bir problemi kalmaz. Çünkü Osmanlı’yı da göz önüne aldığımızda en az sınır problemi yaşadığımız ülke belki de İran. Dolayısıyla sırtını dönen bir Türkiye için İran problem olmaktan çıkabilir. Oysa sırtını Orta Doğu’ya dönse bile Türkiye arada bir tekrar arkasını kontrol etmek zorunda. Çünkü İsrail’in arz-ı mevud politikası var. Bu politika kapsamında 22 tane vilayetimiz İsrail’in hedefi içerisinde. Bu yüzden İsrail bizim için varoluşsal bir düşman. Varoluşsal düşmanı elimine etmek için bölgedeki arz-ı mevud içerisinde yer alan bütün ülkelerin iş birliği yapması kaçınılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor” diye konuştu.
"Fırat ile Nil arasında kalan bütün ülkelere dönük bir işgal planı var"
Arz-ı mevud politikasına dikkat çeken Bozkurt, İsrail’in Suriye, Irak, Suudi Arabistan’ın bir kısmı, Ürdün, Filistin, Mısır ve Türkiye için işgal politikasının olduğunun altını çizerek, “Arz-ı mevud aslında siyasal bir tasavvura işaret ediyor fakat teopolitik bir yaklaşım. Tahrif edilmiş kaynaklara göre Fırat ve Nil nehirlerinin arası Yahudilerin, yani İsrail’in olacak. Dolayısıyla bu çerçevede inançları gereği, bu bölge arasında kalan bütün ülkelere dönük bir işgal planı var. Bugün gelinen noktada aslında İsrail’in en seküler siyasetçileri bile oldukça dini referanslara dayanan arz-ı mevud politikasını dillendirmekten çekinmiyorlar. Bu coğrafya içerisinde kısaca saymak gerekirse Suriye, Lübnan, Irak, Suudi Arabistan’ın bir kısmı, Ürdün, Filistin, Mısır ve Türkiye yer alıyor. Dolayısıyla bölgenin istikrarını ve güvenliğini bozacak bir yaklaşıma karşı bölge ülkelerinin de ittifak yapması gerekliliği ortaya çıkıyor. Türkiye’de Elazığ’a kadar uzanan bir coğrafya içerisinde Hatay, Gaziantep, Mardin, bütün Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni sayabiliriz İsrail’in hedefi içerisinde” ifadelerini kullandı.
"Dünyanın en büyük terör örgütü İsrail’dir"
İsrail’in bir terör örgütü olduğunu ve diğer terör örgütlerinin sadece İsrail’e hizmet etmek için var olduğunu söyleyen Bozkurt, "Aslında bölgede hiçbir terör örgütünün devlet kurmasına asla ihtimal vermiyorum. Çünkü, bölgenin ve hatta dünyanın en büyük terör örgütü İsrail’dir. İsrail’in dışında kalan bütün terör örgütleri, en büyük terör örgütü olan İsrail’in varlığını ve güvenliğini korumak içindir. O yüzden bölgede PKK, PYD, IŞİD bütün bunlar İsrail’in güvenliği için varlar. Kimisini CIA destekler, kimisini Rusya destekler. Zaman mekan bağlamına göre değişir. Burada temel sorun şu; Lübnan’dan sonra ne olacak? Çünkü Lübnan oldukça girift, kaotik bir cephe haline dönüşecek. Muhtemelen Lübnan cephesini kazandıktan sonra İsrail’in Türkiye’ye çok yakın bir komşu haline geldiğini göreceğiz. Özellikle Esad rejimi kendi varlığını tehlikede görürse rejiminin devam etmesi için Batı’yla bile yakınlaşabilir. Gerek Batı’yla yakınlaşsın, gerek Lübnan’dan sonra İsrail Suriye rejimini yıksın, her halükarda İsrail devletiyle bizim güneyimizde yer alan PKK ve PYD terör örgütlerinin coğrafi açıdan buluşmasına şahitlik edeceğiz. İsrail belki arz-ı mevudun bir parçası olan Türkiye’ye doğrudan saldırı gerçekleştirmeyecek ama hemen aşağıda 80-100 bin kişiden oluştuğu tahmin edilen terör örgütlerini özellikle silah ve mühimmat anlamında desteklemek suretiyle Türkiye’yi meşgul etmek isteyecektir. Çünkü Türkiye terör örgütleriyle ne kadar fazla meşgul olursa bölgesel bir güç olma özelliğini o kadar kaybetmeye başlar ve diğer meselelerle daha az ilgilenir. Benim görebildiğim kadarıyla İsrail’in temel stratejisi bu olacak” dedi.
Hamas tarafından başlatılan Aksa Tufanı’nın İsrail Devleti’nin yıkılışı için bir başlangıç olduğunu düşündüğünü dile getiren Bozkurt, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aksa Tufanı’nın İsrail Devleti’nin yıkılışının başlangıcı olacağını düşünüyorum. Muhtemel bir cephe genişlemesinde artık Türkiye’nin kaçınılmaz olarak devreye gireceğini kestirmek zor değil. Gerek Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları, gerek Türkiye’deki diğer siyasetçilerin açıklamaları önce Gazze, sonrasında Lübnan’ın aslında Anadolu müdafaasının ileri safhası, hattı olduğu yönündedir. Bu ileri hat çökerse artık İsrail anavatana gelmiş olacak, bu nedenle İsrail’in ileri hatta karşılanması için gerekli aksiyonun alınacağını düşünüyorum."