blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
08 Ocak, 2025 08:45 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Çatıdan başlayıp evi saran yangın mahalleliyi korkuttu

Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde bir konutun çatısında çıkan yangına çok sayıda itfaiye grubu sevk edildi. Alevlerin tüm konutu sardığı yangında mesken kullanılamaz hale geldi.

Olay, akşam saatlerinde Alaplı ilçesine bağlı Bektaşlı köyünde meydana geldi. Erdem K.’ye ilişkin meskenin çatısında başlayan yangın bir anda tüm meskeni sardı. Yangını fark eden mesken halkı kendini dışarı atarak çabucak acil yardım çizgisini aradı. Olay yerine çok sayıda ambulans, jandarma ve itfaiye grubu sevk edildi.

Olay yerine intikal eden Alaplı Belediyesi itfaiye grupları, yangını büyümeden ve etraf konutlara sıçramadan söndürdü. Olayda yaralanma ve can kaybı olmazken mesken kullanılamaz hale geldi.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
08 Ocak, 2025 10:19 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

SUYA SABUNA DOKUNMAK

MUSTAFA AKAY

Gazetecilik yerlerde sürünüyor. Besleme basının yerini yandaş basın aldı günümüzde. Muhalefet yapan basın yaşama iklimini bulamıyor. Bir de “Ana akım medya” denilen bir şey uydurdular.
Çay simit gazeteciliği yerini dolar gazeteciliğine bıraktı. Maaşlarını dolarla alan gazeteciler her şeye sahip oluyorlar. Onların yatları, katları, hanları, apartmanları var. Muhalefet yapan gazeteciler ise geçimlerini zor sağlar durumdalar.
Muhalefet yapabilen, eleştiri getirebilen gazete sayısı bir elin parmakları kadar yok. Yandaş denilen basın ise onlarca… Onlar şak deyince yapan, yat deyince yatan cinsten gazeteciliği yeğliyorlar.
Haber artık namus olmaktan çıktı. Bir kazanç kapısı olarak görülüyor.
Peki, neden böyle oldu?
Çünkü İstanbul’da Cağaloğlu, Ankara’da Rüzgarlı öldü.
Gazeteleri artık gazeteciler çıkarmıyor.
Holding sahipleri, inşaatçılar, hortumcular, kaçakçılar, bankacılar, mafya bozuntuları bile gazeteci oldular.
Onların gazeteci olduğu yerde gerçek gazetecilere yer kalmadı.
İhale kapmak için, iş takipçiliği yapmak için gazetecilik yapanlar türedi. Onların bir elleri yağda bir elleri balda. Gerçek gazeteciler ise ay sonunu getirebilmek için dört takla atmaktalar.
Durum bu olunca yandaş basın mensupları, karalama, iftira, yalanla sayfalarını doldurabiliyorlar. Zaman zaman bunların aynı manşeti kullandıklarını görebiliyoruz. Aynı haber değişik gazetelerde servis edilebiliyor. Bunların işleri güçleri iktidara yalakalık yapmak, parlatmak ve muhalefete laf atmaktan ibaret.
Bir de ana akım medya dedikleri var. Bunların içinden “alo Fatihler” çıkabiliyor. Bu tür gazetecilerin en büyük özellikleri de ülke yangın yerine dönmüşken, gözlerini ve kulaklarını kapatıp, seslerini kesmek. Yani, suya sabuna pek dokunmuyorlar. Dokunamıyorlar desek daha doğru olur sanırız.
Rahmetli Celal Vardar, bu tipler için “Suya dokunmazmış, Sabuna dokunmazmış, Pise bak” demişti.
Şimdilerde, suya sabuna dokunmayanlar çoğaldı. Gerçi onlar, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” noktasındalar.
Bu tiplerin birçoğu mürekkebin kokusunu tatmış, haberin heyecanını duymuş olamazlar. Öyle olmasa, bu kadar yalaka, bu kadar yaltak, bu kadar yandaş, bu kadar duyarsız kalamazlardı.
Bu meslekte haber peşinde koşarken şehit olanlar oldu. Onlar, onurlarıyla yaptılar bu mesleği. Kalemlerini kırdılar ama satmadılar.
Mahalle yanarken, ” or..pu saçlarını tararmış”. Öyle demişler atalarımız. Ne de güzel demişler. Şimdi mahalle de yanıyor, kalemler de satılıyor.
Ülke yangın yerine dönmüşken, direnen kalemlerin varlığı bir teselli olmalı millete. Direnenler yüz akıdırlar. Tarihi onlar yazacaklardır. Kimi meslektaşlarımız mapusta ama bizler dışarıda özgür değiliz.
Halk böyle iken, direnirken küçük nüansları bırakıp tam anlamıyla bir dayanışmaya girmenin zamanı gelmiştir. Çünkü ülkemiz, ipek bir halı gibi aşağımızın altından kayıp gitmektedir.
Böylesine zorlu bir süreçte, bu toplumu yine gazeteciler, yazarlar, çizerler, aydınlar aydınlatabilir.
Hiç kimsenin yakınmaya, yüksünmeye hakkı yoktur. Karanlıktan kurtulmanın yolu,” bir mum da sen yak” olmalıdır.
Aynen, Ulusal Kurtuluş Savaşımız’da olduğu gibi çoban ateşlerini çoğaltmalıyız. Bu çoban ateşleri ülkeyi aydınlığa çıkaracaktır. Bu çoban ateşlerinden birisi de Karabük Postası ve diğer internet siteleridir. Onların paraları, pulları, televizyonları, gazeteleri varsa bizim de yurt sevgisiyle çarpan kalbimiz, kırılmayan kalemimiz vardır.
Suya sabuna dokunan, gerçekleri haykıranlar olduğu sürece karanlıklar aydınlığa tez zamanda dönecektir.
Bu aralar, ülke de yaşanan yeni bir süreç macerasını da halka en iyi duyuracak olan suya sabuna dokunan gazeteciler olacaktır. Susmayan, pes etmeyen gazeteciler ve yayın organları halkı en iyi biçimde bilgilendirecekler ve tarihe not düşeceklerdir.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.