Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ MUCİZE: CUMHURİYET…

Köşe Yazıları Yayın: 25.10.2016 08:34

‘’Cumhuriyet karşıtları kıs, kıs güldüler! Bu yeni devlet, bu deneysiz yöneticiler ne bu büyük sorunları çözebilirdi, ne bu dev düşmanları yenebilirdi. Haklı gibi görünüyorlardı. Ama bir şeyi unutmuşlardı: Yurtseverlik. Onun yenemeyeceği ne vardı?’’ (Turgut Özakman, Cumhuriyet – Türk Mucizesi-2009)

Yazımın girişinde tırnak içerisine almış olduğum cümleler; çok değerli yazar, yakinen tanıdığım, Turgut Özakman ustanın Türkiye üçlemesi adını vermiş olduğu ‘’Cumhuriyet-Türk Mucizesi’’ isimli kitabının ilk cildinin son cümleleriydi…

Türk Milletinin tarih sayfalarına yazmış olduğu öylesine gerçekler vardır ki; bu gerçekler, insanlık tarihine damgasını vurmuş, dünya coğrafyasını şekillendirmiştir.

4000 yıllık tarihi geçmişimize bakıldığında böylesine asil, soy geçmişi yüksek, insanlık tarihine yön vermiş başka bir milletin varlığından söz edebilmek mümkün değildir.

Yüzyıllar boyunca üç kıtada at oynatmış, kılıç sallamış, medeniyet ufukları açmış ecdadımızın bize bıraktığı en önemli miras; yurtseverliğimiz ve vatanımıza olan sevdamızdır.

Türk Milletinin vatan topraklarına, birbirlerine, bayrağına, milli ve ulvi değerlerine olan bağlılığı asırlar boyunca değişmeden, hiçbir nedenin, hiçbir milletin önünde eğilip bükülmeden, bugünde aynen devam etmektedir.

İşte bu nedenlerden dolayıdır ki, Türk Milletinin, bundan yaklaşık bir asır önce tarihe damgasını vurmuş olduğu mucizevi gerçeğin adıdır Cumhuriyet.

Şimdi 93 yıl öncesinin Türkiye’sine gidelim, Turgut Özakman hocamızın kaleme almış olduğu Cumhuriyet-Türk Mucizesi kitabının sayfalarını arayalım, 29 Ekim 1923 tarihinde saat 18.00’de Çorum Milletvekili İsmail Eker Bey’in başkanlığında Ankara’da toplanan vekillerin, T.B.M.M salonunda yaptıkları görüşmeye kulak verelim:

‘’ Cumhuriyetle ilgili birinci madde saat 19.37’de sürekli alkışlar, sevinç çığlıkları arasında kabul edildi. Kanunun tümünün oya sunulması aşamasına gelinmişti. Başkan da heyecanlıydı. Titreyen bir sesle dedi ki:

‘’Kanunun tümünü kabul edenler lütfen el kaldırsın.’’ Başkan cumhuriyet rejimini oya sunuyordu. Bütün eller havaya kalktı.

‘’Oy birliği ile kabul edilmiştir.’’ Saat 20.30’du.

Öyle bir alkış patladı ki şiddetinden pencere camları zangırdadı. Yalnız milletvekilleri değil dinleyiciler, gazeteciler, Meclis memurları da alkışlıyor, onlarda milletvekilleri gibi kucaklaşıyorlardı. Ağlayanlar vardı. Haber dışarıda bekleyen kalabalığa ulaşmıştı. Onlarda alkışlamaya ve bağırmaya başladılar.

‘’Yaşasın cumhuriyet!!!’’

Toplar yeri göğü inleterek Türkiye Cumhuriyeti’nin doğumunu duyurdular.

İçeride Cumhurbaşkanı seçimine geçilmişti.

Seçime 158 milletvekili katılmış, M. Kemal Paşa oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçilmişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Gazi M. Kemal Paşa yoğun alkışlar, başarı dilekleri ve dualar arasında kürsüye geldi.

Saat 20.45’ti…

Ve Gazi Mustafa Kemal Paşa Konuşmasını şöyle tamamladı:

‘’…Yüzyıllardır haksızlığa ve zulme uğrayan milletimizin son yıllarda gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış, milletimiz hakkında olumsuz görüşler ileri sürenlerin ne kadar gafil görünüşe aldanan insanlar olduklarını pek güzel ispat etti. Milletimiz liyakatini, yeni rejim sayesinde, uygarlık âlemine daha kolaylıkla gösterecektir. Hep birlikte ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.’’

Çökmüş, çağdışı bir devletten yepyeni, tam bağımsız, dünya devletleri ile eşit haklara sahip, saygın bir halk devleti, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu…’’

Rahmetli Turgut Hocamızın 2009 yılında kaleme almış olduğu Cumhuriyet-Türk Mucizesi kitabından alıntı yapmış olduğum bu gerçek, devletimizin kuruluş tarihinin altın sayfalarında yerini almıştır.

93 yıldan bugüne gelişen, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade etmiş olduğu gibi; ‘’muasır medeniyetler seviyesine’’ ulaşmaya çalışan ülkemiz; bugüne kadar ne elde ettiyse; bunu 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet mucizesine borçludur.

Yakın tarihimiz incelendiğinde; ülkemizin bu çağdaş uygarlık yolunun önünü kesebilmek adına dışarıdan ve içeriden pek çok ihanet odaklarının işbirliği içerisinde olduğu, bu şer odaklarının milletimizin birlik ve beraberliğine, vatanımızın toprak bütünlüğüne nasıl kast ettikleri hepimizce malumdur.

 Ülkemiz:

 P.K.K. terör örgütünün yıllardan beri milletimize yaşatmış olduğu bitmez tükenmez melanetlerine,  hemen yanı başımızda süregelen Ortadoğu karmaşasını/savaşlarının vatan topraklarımıza yansımalarına,

 Ama hepsinden daha tehlikelisi, o salya sümüklü meczubun yönetimindeki FETÖ’ nün 15 Temmuz 2016’da devletimizi ele geçirmek amacıyla Türk Milletine yaşattığı o alçak, kalleş, kahpe saldırısına karşı koymuşsa eğer;

 Bunu büyük Türk Milletinin devletine olan sadakatine, vatanımıza, bayrağımıza olan sevdasına, bir ve beraber olmamıza borçludur…

Devletimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık savaşımızdan sonra, Osmanlı Devletinin küllerinden çıkardığı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundaki en önemli güven kaynağı da, milletimizin ta kendisidir.

Günümüzün Türkiye’sinde yaşadığımız onca olaya rağmen yıkılmaz bir kale gibi duran Cumhuriyetimize her şeyimizi borçlu olduğumuzu unutmamamız, geçmişimizle bugünü mukayese ederken; yaşanan gerçekleri çarpıtmadan tarihe sadakatle bağlı kalmamız gerekir..!

Bugünlerde devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Türk Milletine olan inanç ve güvenle yoktan var ettikleri Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluş manifestosu Lozan’ı, Misak-ı Milli’yi sorgulamaya açanların; bu mucizevi gerçekleri, tarihe yazılı belgelerini göz ardı etmeden, konularını saptırmadan yorumlamaları gerekir.

 Çünkü tarih; vicdanımıza kazınan olayların hafızası, gerçekler ise zamanın vicdanıdır.

 Büyük Türk Milletinin adının ilk kez duyulduğu tarih sahnesinden bugüne; yaşanan her ne varsa bizimdir, atalarımızın emaneti, milletçe önem vereceğimiz, ders alacağımız gerçeklerimizdir.

 Orta Asya’da yaşayan ecdadımızın tarih sayfalarına yazdıkları da bizim, 600 yıl boyunca üç kıt’a da medeniyet izleri bırakan Osmanlı İmparatorluğu da bizim; böylesine önemli geçmişe sahip bir milletin tarih sayfasından silinmesine karşı koyarak, bağımsızlık savaşımıza önderlik eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurmuş olduğu asırlık çınar Türkiye Cumhuriyeti devleti de bizimdir. Bizi bize ve tüm dünyaya anlatan bu muhteşem tarihin bir tarafını görüp, parlatıp; diğer tarafını görmemek, karalamak, en azından tarihimize yapılan en büyük haksızlıktır.

Tabii ki, tarihe damgasını vuran mucizevi gerçekler de sorgulanmalıdır! Ama o tarihte yaşananları unutmadan, o sürecin dünya gerçeklerini göz ardı etmeden…

Cumhuriyetimizin 93’ncü kuruluşunun büyük bir coşku içerisinde kutlanması gereğinin, gerçeğinin altını kalın bir çizgi ile çizerken;

Ülkemizin bugünlerde yaşadığı olağanüstü durumu unutmadan; halen uygulanmakta olan OHAL tedbirlerini de göz ardı etmeden, Cumhuriyet coşkusunun ülkemizin her yöresinde kutlamak; milletçe bize düşen en büyük görevdir, bu güzel vatan topraklarını bize emanet eden atalarımıza olan borcumuzdur.

 Unutulmasın ki; Bugün ülkemizde ne varsa, neyimiz varsa bunu borçlu olduğumuz tek bir gerçek vardır, o da: Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde, Büyük Türk Milletinin gerçekleştirdiği Cumhuriyet Mucizesidir. Cumhuriyetimizin 93’ncü kuruluş yıldönümü kutlu olsun.

 Vatan, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu gerçekleştirenlere minnettardır.

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

www.biyografi.info/kisi-atillacilingir

29 Ekim 2016

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Gümüşhane’de badem çağlası bereketi

Gündem Yayın: 06.05.2024 20:00
İhlas Haber Ajansı
Gümüşhane’de badem çağlası bereketi

Gümüşhane kent merkezinin simge zirvelerinden Kuşakkaya’nın eteklerindeki hazine arazilerine 1962 yılında dönemin Belediye Başkanı merhum Sebahattin Aytaç’ın girişimleriyle dikilen badem ağaçları her yıl meyve vermesine rağmen toplanmadığı için dalında çürüyor.

O zamanlar çorak olan bölgeyi ağaçlandırmak için dikilen badem ağaçları yıllardan beri sezonun ilk meyvesi olarak Gümüşhane dağlarını süslüyor. Çiçek açtığındaki görüntüsüyle eşsiz bir manzara sunan bölgede her yıl bugünlerde çağlalar yenilebilir hale geliyor.

Manavlarda 100 TL, Gümüşhane’de bedava

Tamamen doğal şartlarda ilaç ve gübresiz olarak kendiliğinden büyüyen binlerce ağacın olduğu alanda kimsenin toplamaması nedeniyle çağlalar her yıl dalında çürürken, Çamlıca Mahallesi sakinleri vatandaşları manavlarda kilogramı 100 TL’den satılan badem çağlasını ücretsiz olarak toplamaya davet etti.

Hasat yalnızca 20 gün sürüyor

Bahar mevsiminde yalnızca 20 gün görülebilen ve sezonun ilk meyvesi olan badem çağlası Çamlıca ve Karaer Mahallesi’nin yüksek kesimlerine 1962 yılında dönemin Belediye Başkanı merhum Sebahattin Aytaç’ın girişimleriyle başta askeri birlikler olmak üzere çok sayıda vatandaşın katkısıyla dikilmişti.

Şifa deposu çağla

İçeriğinde bol miktarda fosfor, azot ve potasyum bulunmasının yanında bağışıklık sistemini güçlendiren, yüksek dozda C ve E vitamini ile selenyum içermesi nedeniyle çok sayıda hastalığa karşı koruyucu olduğu biliniyor.

An itibariyle Gümüşhane’deki manavlarda kilogramı 100 TL’den satılan badem çağlasının Bayraktepe ve civarındaki binlerce ağaçta ücretsiz olarak toplanabileceğini kaydeden Çamlıca Mahallesi sakinlerinden Ali Ateş, vatandaşları çağla toplamaya davet etti.

“Dalları bütün Gümüşhane’ye yetecek bir şekilde bademle dolu”

Çamlıca Mahallesi Bayraktepe mevkisinde Kuşakkaya Dağı’nın eteklerinde Gümüşhane’yi ayaklarının altına aldıkları bir manzara eşliğinde badem topladıklarını kaydeden Ateş, “Gümüşhane’de 1962 yılında o günkü belediye başkanı rahmetli Sebahattin Aytaç tarafından dikilen badem ağaçları 60 yılın sonunda bugün bütün Gümüşhane’nin dağlarını sardı. Bu badem ağaçları bu sene de çiçeklerin donmaması sebebiyle dalları bütün Gümüşhane’ye yetecek bir şekilde bademle dolu” dedi.

“Kilosu 100 liradan satılan badem ağacı burada bedava”

Gümüşhane halkını çarşıdan, pazardan alacakları bademler yerine hafta sonlarını da değerlendirerek taze bir şekilde badem toplamak için bölgeye davet eden Ateş, “Gümüşhane’nin üst kesimlerindeki bu bölgeyi taşlık alandan, çoraklıktan kurtarmak için o günkü askeri birliklerin de yardımıyla merhum Sebahattin Aytaç tarafından yönlendirilerek bu bademler dikildi. Şu anda büyük büyük ağaçlar oldular ve üzerleri gerçekten müthiş derecede güzel bademlerle dolu. Onun için Gümüşhane halkını buralardan badem toplamaya davet ediyorum. Gelsinler taze ve güzel bademlerden yesinler. Bulunduğumuz bölge Gümüşhane’nin üst kesimlerinde ve Gümüşhane’yi ayaklarının altına alacak bir şekilde bir ortamda bulunuyoruz. Buraya dikilen badem ağaçları mevsimin ilk ürünleri. Yani bugün tezgahlarda daha birkaç gün önce kilosu 100 liradan satılan badem ağacı şu anda bedava. Onun için hem burada gelsinler pikniklerini yapsınlar hem de gelsin bademlerini toplasınlar. Müsait olan herkesi buraya davet ediyorum” diye konuştu.