blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
26 Eylül, 2024 12:52 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Bilek güreşini bırakmak üzereyken antrenörünün desteğiyle dünya sahnesine çıktı

Gümüşhaneli milli bilek güreşi sporcusu Muhammet Yasir Dalma, bırakmak üzere olduğu spor dalında antrenörünün desteğiyle birlikte defalarca Avrupa ve dünya şampiyonu, son olarak da Moldova’da düzenlenen Dünya Bilek Güreşi Şampiyonası’nda dünya 3.’sü oldu.
Gümüşhaneli 17 yaşındaki milli bilek güreşi sporcusu Muhammet Yasir Dalma, genç yaşına rağmen bilek güreşi şampiyonalarında adından söz ettirmeye devam ediyor. Ortaokul yıllarında milli takım antrenörü Davut Altuntaş tarafından keşfedilen ve bu süreçte birçok kez sporu bırakmak istemesine rağmen Altuntaş tarafından tekrar bilek güreşine yönlendirilen genç sporcu, 5 yıllık süreçte 3 Türkiye şampiyonluğu, 3 Avrupa şampiyonluğu ve 2 de dünya şampiyonluğu elde ederek madalya kazandı. Son olarak Moldova’da düzenlenen Dünya Bilek Güreşi Şampiyonası’nda 18 yaş altı 70 kilogram erkekler sağ kol kategorisinde dünya 3.’sü olan Muhammed Yasir Dalma’nın hedefi, önümüzdeki yıllarda yapılacak turnuvalarda şampiyon olup Türk bayrağını dalgalandırmak.

Muhammet Yasir Dalma: “Gezip eğlenmek daha cazip geliyordu ama Davut hocamız bana inandı”
Küçük yaşlarda okulunda yapılan seçmeler sonucunda bilek güreşi sporuna başladığını belirten Muhammet Yasir Dalma, “Bilek güreşi sporuna ortaokuldayken antrenörümüz Davut Altuntaş sayesinde başladım. Okulumuza gelerek seçme yaptılar, antrenörümüz de bendeki yeteneği keşfetti ve bu spora başladım. Ben de Davut hocadan eğitim alacağım için heyecanla başlamıştım. Onun sayesinde hala bu spora devam ediyorum. İlk başlarda antrenmanlar biraz zor geliyordu, çocuk olduğumuz için gezip eğlenmek daha cazip geliyordu. O süreçte Davut hocamız beni bilek güreşi sporuna tekrar döndürmek için çok uğraştı. Çok fazla emeği var üzerimde. 5 yıllık bu süreç içerisinde 3 tane Türkiye şampiyonluğu, 2 tane dünya şampiyonluğu, 3 tane de Avrupa şampiyonluğu aldım. Son olarak 2024’te Moldova’da düzenlenen dünya şampiyonasında da 3. oldum. Bu süreç içerisinde bayrağımızı hep kürsüde dalgalandırdık. Ben de son şampiyonada İstiklal Marşı’mızı okutmak isterdim ama bir dahaki sefere yine dünya şampiyonu olup İstiklal Marşı’mızı ve Türk bayrağını orada dalgalandırmak istiyorum” dedi.

Davut Altuntaş: “Başaracağına inandık ve destek çıktık”
Uzun yıllar boyunca başarılı milli sporcular yetiştirerek bilek güreşinde Gümüşhane’nin adından söz ettiren milli takım antrenörü Davut Altuntaş, “Yasir ile biz 5 sene önce bilek güreşine başlanmıştık. İlk olarak Ordu ilinde Gençler Türkiye Şampiyonası yapılmıştı. O dönem bilek güreşine yeni başladığı için başarılı olamamıştı. Ama biz kendisinin bu konuda yetenekli ve azimli olduğunu gördük. İlk başlarda kendisi bırakmak istemişti ama biz başaracağına inandığımızdan dolayı kendisine destek çıktık. Çalışmalarımızı aralıksız sürdürdük ve antrenmanların sonucunda Yasir hem Avrupa şampiyonu oldu, dünya şampiyonu oldu ve bu sene Moldova’da düzenlenen dünya şampiyonasında 3. oldu. Gümüşhane olarak 2011 yılından beri hem ulusal hem de uluslararası arenada söz sahibiyiz. Şu anda Gümüşhane’de bu dalda 46 tane milli sporcumuz var. Son yıllarda da dünya ve Avrupa’da katıldığımız şampiyonalarda da Gümüşhane olarak ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyoruz. Son katıldığımız dünya şampiyonasında da 3 tane dünya şampiyonluğu 3 tane de dünya üçüncülüğü aldık. Toplamda 6 madalyayla döndük” diye konuştu.

EN BÜYÜK YENİLGİM EN BÜYÜK ZAFERİM
blank
Mustafa AKAY tarafından
25 Aralık, 2024 11:50 tarihinde yayınlandı
A+ A-

EN BÜYÜK YENİLGİM EN BÜYÜK ZAFERİM

MUSTAFA AKAY

Öylesine büyük bir kişilikti ki; yitirdiği seçim sonrasında, "En büyük yenilgim, en büyük zaferimdir." demişti.
Bu öylesine söylenmiş bir laf değildi. Çok partili sistemi getirip, yitirdiği seçim sonrasında etmişti, bu özdeyiş tadındaki sözleri.

Özdeyişleri, küçük beyinler değil, ancak büyük adamlar edebilir.
İSMET İNÖNÜ… Büyük deha… Garp Cephesi'nde Türkiye'nin makus talihini yenerek askeri dehasını gösteren adam. Lozan'da diplomatik zekasını dünyaya kabul ettiren büyük kişilik.
Türkiye'ye çok partili sistemi getiren demokrasi kahramanı.
Yıl 1939. Daha üç beş günlük Cumhurbaşkanı. Kendisini ziyaret eden ABD Büyükelçisi'ni kabulünde yaptığı konuşma ile demokrasiye geçişin işaretini şu sözleriyle veriyor. " En büyük dileğim TBMM'de bir muhalefet lideri olarak siyaset yapmaktır"
Birinci Dünya Savaşı cehennemini yaşamış bir kişi olarak ne yazık ki, 2. Dünya Savaşı'na da tanıklık etme zorunda kaldığından bu amacını gerçekleştirmede biraz zamana gereksinimi ortaya çıktı.
En büyük eseri olarak da çok partili sisteme geçişle, Köy Enstitüleri'ni gösteriyordu.
Bugünlerde yaşadıklarımız, O'nun en büyük eserim dediği kurumların önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
O çok partili sisteme geçerek ülkeye demokrasiyi getirme çabasını gösterirken, şimdilerde birileri O'nun kurduğu demokrasiden padişahlığa geçme özlemini haykırıyorlar.
O demokrasiye geçişi sağladı. Ama siyasi rakipleri yaşamı cepheden cepheye koşarak geçmiş olan bu büyük dehaya asker kaçağı yaftasını bile vurdular. Şimdi onların torunları da ağababalarından aşağı kalmayıp, çıtayı biraz daha yükselterek faşist damgasını yapıştırmaya çalışıyorlar.
Faşist dedikleri o büyük deha, 19 Mayıs 1945'te yaptığı tarihi konuşmasında çok partili sisteme geçişin muştusunu veriyordu.
Demokrasiyi tramvaya benzetenlerin O'nu anlamaları ve algılamaları elbette mümkün değildir.
O'nun Türkiye'yi savaşa sokmama becerisini kavrayamayanlar bugünlerde kardeş ülkelere savaş çığırtkanlığını olağan sayabilirler. Ama O savaşı yaşamış ve zorluklarını görmüş bir kişi olarak uzak dururken, ülkesini ve insanlarını korumayı hedefliyordu. Şimdi savaş çığırtkanlığı yapanlar ise başta ABD'de olmak üzere bir yerlerin emirlerini yerine getirmenin hoşnutluğunu yaşıyorlar.
Yanmış, yıkılmış bir ülkeden çağdaş ve modern bir devlete gidiş o imkanlarla kolay olabilir miydi?
Onlar, o zorlukları aşarak ülkeyi bu konuma getirmişlerdi.
Onların yarattığı kurumlar, bugünlerde yıkıla yıkıla, satıla satıla halen bitmiyorsa, bu temelin sağlam atıldığının bir göstergesidir.
Kendi eliyle, iktidarını teslim eden adama faşist diyenlerin kafalarının sakat olduğunu bilmemiz gerekir.
Eksik tarihsel bilgilileriyle yurdu kurtaranlara savaş ilan ederek, o günlerden medet umanlar ruhen de fiziken de hasta insanlardır.
Yedi düvelin gücünün yetmediği bu büyük insanlara bugünlerde yapılan çirkin saldırılar bir şey kaybettirmez. Aksine, onları tarih önünde daha güçlü konuma getirir. Ya onlara yel değirmenlerine saldıran Donkişot gibi saldıranlar tarihte yerlerini nasıl alacaklardır?
Gerektiğinde dünyanın egemen güçlerine nezih diliyle mesajlarını gönderip, "Yeni bir dünya kurulur Türkiye'de orada yerini alır" diyebilen bir dâhiyle, danışmanlarının yazdıklarını camdan okuyan sözde liderler bir tutulabilir mi?
O ki, ölüm döşeğinde bile ülkede olup bitenleri soruyordu. Öylesine ilgiliydi, ülkesiyle. Ülkesini ve insanlarını seviyordu. İnsan haklarına saygılıydı. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla birlikte yeşermesi için sonuna kadar çabasını gösterdi.
Yanında yetiştirdiği Bülent Ecevit ile karşı karşıya kaldığında yarışma olanağını verdi. Girdiği son kurultayda, Genel Başkan seçilen Bülent Ecevit salona girerken, ayağa kalktı ve önünü ilikleyerek selamladı. Demokrasiyi içselleştirememiş bir insan olsaydı, böyle mi yapardı? Şu sözleri demokrasiyi özümsememiş bir insan söyleyebilir mi? "Yeni Genel Başkanın başarılı olması için elbirliği ile çalışılması gerekir"
Elbette, İsmet İnönü'yü sevmeyenler, ona kin duyanlar olacaktır.
Din ticareti yapanlar, dini siyasete alet edenler, elbette O'na kin duyacaklardır. Çünkü O irticaya karşı sonuna değin mücadele etmiş ve dini bir afyon gibi kullanarak yurttaşların kanını emenlerle savaşmıştır.
Elbette, hırsızlar, yolsuzlar namussuzlar O'na kin duyacaklardır.
Onun için de halen O'nu kötülemekten medet umacaklardır.
İsmet İnönü halen ışık tutmaya devam ediyor.
Ne diyor; "Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur" Var mı lafa bir şey eklemek isteyen. Namuslular, yurtseverler neden sesiniz yükselmez? Neden, bu talana karşı cesur olunmaz?
Ama yine O'nun deyişiyle hiç endişe etmeye gerek yok. Bu vatan, her karış toprağa kan dökülerek kurtarıldı. Kolay kolay yıkılmaz.
Gün, namusluların cesaretlerini ortaya koyma ve sorumluluklarını yerine getirme günüdür.
Ne diyor, sevgili paşamız: "Hiçbir şey için aşırı endişe etmeyiniz. Bakarsınız yarın ya deve ya deveci ya da üstündeki hacı ölebilir"
Saygı, minnet ve şükran duygularımızla.

Görüş Bildir

blank

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.