Karabük Postası tarafından
29 Ağustos, 2014 09:27 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Tıklanma Sayısı: 109
Yorum Sayısı: 0

BEÜ Hastanesi’nin Yeni Yoğun Bakım Ünitesi Hizmete Girdi

ZONGULDAK Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde inşası tamamlanan tam donanımlı iki yeni yoğun bakım ünitesine hasta kabulüne başlandı. Sadece Zonguldak ili çevresinin değil Batı Karadeniz Bölgesinin önemli bir ihtiyacı olan yoğun bakım yatağı gereksiniminin karşılanabilmesi amacı ile gerçekleştirilen proje ile 2 yeni yoğun bakım ünitesi hizmet vermeye başladı. 3. Basamak yoğun bakım koşullarına sahip tek kişilik izolasyonlu kabin sistemi ile merkezi monitör ve kamera takibi gibi güncel teknolojinin kullanıldığı tam donanımlı 20 yoğun bakım yatağı hizmete sunuldu. Yeni açılan yoğun bakımlar ile daha önce faaliyet gösteren ve içerisinde Yeni Doğan ve Çocuk Yoğun Bakımlar, Solunumsal Yoğun Bakım, Kalp Damar Cerrahisi Yoğun Bakımın da olduğu 70 yataklık kapasite böylece 90 yatağa çıkarılmış oldu. Konu ile ilgili açıklama yapan Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer, “Üniversitemiz sağlık alanında insan odaklı yatırımlarına bölgesel ihtiyaçları da gözeterek devam etmektedir. Bu amaçla Batı Karadeniz Bölgesine hizmet veren bir sağlık üssü konumundaki Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezimizde 3. Basamak yoğun bakım yatağı sayısının artırılması ve bu hizmetin çağdaş teknolojik ve bilimsel gelişmeler doğrultusunda üst düzeyde verilmesi amacıyla 2 yeni yoğun bakım servisi hizmete girmiş durumdadır. Çoğu zaman tam doluluk oranları ile çalışan yoğun bakımların ihtiyaç duyan her hastaya anında hizmet verilebilmesi için sayıca artmasının yanında ünitelerin yapılanmaları ve donanımlarının son teknoloji ile desteklenmesi insan hayatına ve sağlığına duyduğumuz saygının bir gereğidir. Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak çağın gerektirdiği imkânlar kullanılarak her türlü yoğun bakım sağlık hizmetinin verilebildiği, kabin sistemli geniş odalar ile yoğun bakım standartlarını üst düzeye taşırken, halkımıza en iyi sağlık hizmetini verme çabamız istek ve gayretle artarak devam edecektir” dedi. Rektör Özer, yoğun bakım ünitelerinin hizmete alınmasında emek veren Başhekimliğe, hemşirelik hizmetleri müdürlüğüne, özveri ile hizmet veren öğretim üyelerine, asistanlara ve yardımcı sağlık personeline teşekkür etti.

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
06 Ocak, 2025 11:13 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Tıklanma Sayısı: 24
Yorum Sayısı: 0

SİYASETTE EN KOLAY MALZEME DİN

MUSTAFA AKAY

Çok partili sisteme geçildikten sonra ülkemizde, din en çok kullanılan bir unsur oldu. Çünkü, kolay bir malzeme idi. Yüzyıllarca hurafelere mahkûm edilmiş toplum, geçmişten gelen alışkanlıklarından kolay kurtulamadı.


Din ve inanç özgürlüğü bir toplumun temel taşlarından birisidir. İsteyen istediğine inanır, istemediğine inanmaz. Bu aynı zamanda laikliğin de özünü oluşturur. Kaba tabirle laiklik “devlet işiyle dini ayırmak” olarak da anlatılsa, özünde din, inanç ve vicdan özgürlüğü vardır. Laiklik, bir ulusun birleştirici gücüdür. Ayrışmayı önler, birlik ve beraberliği tesis etmeye çaba gösterir. Ulus devletlerin en büyük şansıdır.
Laikliğin, dine karşı olduğu Atatürk döneminden beri ileri sürülür. İlk mecliste de bu konu çok tartışılmıştır. Mecliste bulunan din âlimleri de laikliğe karşı çıkan tavır takınmışlardır. Yüce Atatürk, bunlardan birsinin laikliği anlamadığını söylemesi üzerine, “Laiklik adam olmaktır Hocam” diyerek yerine oturtmuştur.
Evet, laiklik adam olmaktır. İnsan olmaktır. Uygar olmaktır.


Gerici ve bölücü takımı laikliğe hep karşı çıkmışlardır. Çünkü, onların malzemesi din kullanıldığında çok daha kolaydır. Dinine ve inancına sağlam bir şekilde bağlı olanları kandırmak, yoldan çıkarmak ve sonuçta da oylarını almak için çok fazla çabaya gerek yoktur.


Onun için, dinin arkasına sığınarak siyaset yapanlar, bu alanda istismarı hep ön plana çıkarmışlardır. İrticaya kadar uzanacak bir yol, dini istismarla açılmıştır.


Dini istismar edenlerin en büyük mottolarından birisi “Din elden gidiyor” şeklindedir. Dini bütün gözükerek, saf ve inançlı insanları kandırmanın en büyük yollarından birisi budur.


Türk Halkı, inancına sağlam iken bu tür yobazlar yüzünden yolundan sapmalar göstermiştir. Bol bol cami yapmakla Müslüman olduklarını topluma gösterme çabalarında bilimi hep ikinci plana atmışlardır. Günümüzde teknolojinin en yenilerini kullanarak, dini istismarlar sürdürülmektedir. Şeyhler, şıklar, mollalar halkı hem beyin hem de maddi olarak sömürmektedirler. Halka, yoksulluğun kutsallığını anlatırlarken kendileri varlık içinde yüzmektedirler.


Seçimlerde, en kolay malzemelerden bir tanesi ise karısındakini “dinsiz” olarak yaftalamaktır.
Halkımız, görünürde inançlı gibi ancak, perde arkasında her türlü ahlaksızlığı yapan, haram yiyen, yolsuzluk, hırsızlık yapan bu tür siyasetçilere zaman zaman inanmakta ve tercihini ona göre yapabilmektedir. Elbette, sonuç hüsrandır.


Bunların alnı secdeye değiyor, çalmazlar, çırpmazlar, yetim hakkı yemezler denilenlerin yıllardır, ne haltlar karıştırdıklarını görüyoruz. Bunların tümü her şeyi paradan ibaret görürler. Dinin emrettiği hiçbir kuralı uygulamazlar. İsraf, hırsızlık en büyük hastalıklarının başında gelir. Materyalistlerden de bile maddecidirler. Her şey bizim olsun isterler. Komşusu açken, tok yatan bizden değildiri çoktan unutmuşlardır. Halka cenneti vaat edelerken, kendileri dünyanın cennetinde bir eli yağda bir eli balda yaşam sürerler.
Malzemeleri kolay olduğu için seçimleri de kazanırlar. Ancak, halkın gönencinin artması yolunda değil, yandaşların somurmaları için çalışırlar.


Kısacası, söyledikleriyle yaptıklarında büyük bir çelişki vardır. Tam anlamıyla takiye yaparlar,
Onun için de Atatürk’ü, Cumhuriyeti, laikliği sevmezler. Sevmezler ne kelime, bunlara düşmandırlar.
Geri kalmış ülkelerde siyasetin ana malzemelerinden olan din ticaretinin önündeki set, laikliktir.
Laiklik, din, inanç ve vicdan özgürlüğüdür. Kimseyi kimseye boğdurmaz. Gelişmiş ülkelerin kalkınma nedenlerinden birisisidir laiklik.


Türk Halkı, laikliğe sıkı sıkıya sarılmalıdır. Özellikle, kadınlarımız laikliğin kendilerinin koruma zırhı olduğunun bilincine varmalıdırlar.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.