blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
23 Temmuz, 2024 12:07 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Bartın’da boğulmalar arttı, vali uyardı

Bartın’da aşırı sıcaklar ve plajlarda yaşanan yoğunluklarla birlikte boğulma vakalarının artması üzerine Vali Nurtaç Arslan, yayımladığı görüntülü mesaj ile vatandaşları uyardı. Hafta sonunda 67 kişinin boğulma tehlikesi geçirdiğini ve 1 kişinin boğularak hayatını hatırlatan Vali Arslan, plajlarda önlem ve uyarılara riayet edilmesini istedi.
Mevsim normallerinin üzerinde seyir eden hava sıcaklığı üzerine Bartın’daki sahil ve plajlarda yoğunluk arttı. Hafta sonunda aşırı kalabalığın yaşandığı plajlarda boğulma vakaları da arttı. Hafta sonunda 67 kişinin boğulma vakasının yaşandığı Bartın’da Vali Nurtaç Arslan yayımladığı videolu mesaj ile insanları uyardı.
Karadeniz’de fırtına, dalga ve çeken akıntıların yaşandığını hatırlatan Vali Arslan, böyle durumlarda alınan önlemlere uyulması için çağrıda bulunarak, "Tüm ülkemizde olduğu gibi ilimizde de mevsim normalleri üzerinde seyreden hava sıcaklıklarına bağlı olarak vatandaşlarımızın hem keyifli vakit geçirme hem de serinleme ihtiyacı ile birlikte deniz, göl ve Nehir gibi su kaynaklarının olduğu kesimlerimizde özellikle hafta sonları büyük bir yoğunluk yaşanmaktadır. Denizlerimizde fırtına, dalga ve özellikle de çeken akıntının etkili olduğu zamanlarda tatilcilerimiz, plajlarımızda alınan önlemlere yapılan uyarılara riayet etmedikleri için boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Maalesef yapılan uyarılara ve alınan önlemlere rağmen geçtiğimiz hafta sonu ilimizde altmış yedi vatandaşımız boğulma tehlikesi yaşamış bir vatandaşımız hayatını Kaybetmiştir" dedi.

Vatandaşların dikkat etmesi gerekenler
Kamu kurum ve kuruluşlarının aldığı önlemlere uyulmasını isteyen Vali Arslan, mesajında vatandaşların dikkat etmesi gerekenler konusunda da hatırlatma yaptı. Arslan, "Bu tür trajik olayların önüne geçmek, tatilimizin hüzne dönüşmesini önlemek için hepimize bazı görev ve sorumluluklar düşmektedir. Öncelikle güvenli yüzme alanlarının belirlenmesi ve bu alanlarda cankurtaran hizmetlerinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Valiliğimiz koordinesinde kolluk birimlerimiz, il özel idaremiz ve belediyelerimizce bu konuda gerekli adımları atarak halkımızın güvenliğini en üst düzeyde sağlamaktayız. Vatandaşlarımızın da tatil süreleri boyunca herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmamaları için can Bulunduğu plajları tercih etmeleri çocuklarını denizde sürekli gözetim altında tutmaları ve tehlikeli bölgelerde yüzmelerine izin vermemeleri plajlardaki uyarı levhalarına ve yapılan sözlü uyarılara dikkat etmeleri hava şartlarını göz önünde bulundurmaları, valiliğimiz sosyal medya hesaplarından ve yerel basından yapılan uyarıları da dikkate almaları büyük önem arz etmektedir" şeklinde konuştu

Boğulanların çoğu misafirler
Arslan, Bartın’daki plaj ve denizlerde boğulma tehlikesi geçirenlerin önemli bir bölümünün il dışından gelenler olduğunu da ifade ederek, "Ilimizde yaşanan boğulma vakalarının büyük bölümü ilimiz dışından gelen misafirlerimizin yaşadığı görülmektedir. Denize girmeden gitmeme anlayışı boğulma tehlikelerinin sayılarını arttırdığı gibi vahim sonuçları da beraberinde getirmektedir. Bu konuda misafirlerimizin daha dikkatli olmalarını istirham ediyorum" ifadelerini kullandı
112 çağrısı
Arslan, uyarı mesajının son bölümünde ise boğulma tehlikesine şahit olanların yapması gerekenler konusunda ise, "Herhangi bir boğulma tehlikesine tanık olan vatandaşlarımızın cankurtaranlarımızdan yardım istememiz ve yüz on iki acil çağrı merkezini aramaları gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Unutmayalım ki alacağımız basit bir önlem bir hayatı kurtarabilir. Tüm misafirlerimizin ve hemşerilerimizin bu uyarılarımızı kendi can güvenlikleri için dikkat almalarını rica ediyor sağlıklı ve mutlu tatiller diliyorum" diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Atilla Çilingir tarafından
06 Ekim, 2025 10:25 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

FİLİSTİN’İ,  KUDÜS’Ü TANIYANLAR;  NEDEN KKTC’Yİ TANIMAZ?

ABD Başkanı Trump; 2017 yılında İslam âlemini hiçe sayarak, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklayınca!

Türkiye’nin dönem başkanlığını yaptığı bu süreçte, İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkeler de,  ülkemizin liderliğinde bu kabul edilmez duruma anında karşılık verdiler:

     Doğu Kudüs’ü Filistin Devletinin Başkenti olarak tanıdıklarını ilan ettiler.

      Türkiye’nin liderliğinde yapılan iş birlikteliğiyle, bu emperyalist İmparatorluğa verilen yanıt, ülkemiz adına önemli bir başarı olarak tarihte yerini almış; İslam ülkeleri adına da güçlü bir moral kaynağı yaratmıştı…

      İşte tam da bu noktada; bu coğrafyada neredeyse bir asırdan beri çözülmesi gereken önemli bir konu daha akla gelmektedir:

    Kıbrıs adasında yaşanan de-facto durum ne olacaktır?

     Akdeniz’in orta yerinden; dünyanın enerji coğrafyası Ortadoğu’yu kontrol eden Kıbrıs’ın kaderi değişeli neredeyse yarım asır olmuş; adanın güneyinde ayrı, kuzeyinde ayrı iki devlet yaşamaktadır.

     Kıbrıs’ın Güneyinde yaşayanlar Ortodoks, Kuzeyinde yaşayanlar Müslümandır. Her dönemde GKRY’ni koruyup kollayan Hristiyan âlemi Rum tarafını yasal hükümetmiş gibi tanımakta ama adanın kuzeyinde 42 yıldır yaşayan KKTC’yi yok saymaktadır!

    Adada biri varmış, diğeri yokmuş gibi bir durum yaşanmaktadır!

     Bu adanın bir de başkenti vardır: Adı Lefkoşa’dır.  Dünyanın bölünmüş son başkentidir!  Bu bölünmüşlük 1964’ten beri geçerlidir. 1963’ün 21 Aralığında adanın tamamında Türk köylerinin Rumlar tarafından yakılıp yıkıldığı, Türklerin kanının oluk, oluk akıtıldığı o meşum geceden sonra adına  ‘’kanlı dere’’ denen yerin hemen dibinden geçen bir hatla bölünmüş bir başkenttir burası…

     Aslında 50’li yıllardan, bugüne adada değişen bir şey yoktur!

      Rumlar adanın tamamını ele geçirmek için 21 Aralık 1963 ve 15 Temmuz 1974’te iki hamle yapmış, adada yaşayan Kıbrıs Türk Halkı ve Türk Milleti buna müsaade etmeyince; adanın Güneyi Rumlarda, Kuzeyi Türklerde kalmıştır.

      Adada her birinin yaşamı da, dili de, dini de, yönetimi de, meclisi de, halkların irade gücü de ayrı iki devlet vardır.

     Ama hala birileri bu coğrafyadaki türlü menfaatleri için, ‘çözüm dedikleri türlü oyunlarla’ bu iki halkı, bu iki ayrı devleti birleştirmenin peşindedir!

    Bu oyunlar artık durmalı, durdurulmalıdır.

    Bunu yapacak olan da yine Türkiye’nin liderliğidir, İslam ülkeleridir.

    Mademki Hristiyanlık dünyası adanın sahibi olarak Rum kesimini tanımakta; asırlardan beri yaşadığı, vatan topraklarını Kıbrıs Türk’ünün elinden koparıp almanın planlarını yapmaktadır!

     O zaman ahir çoğunluğu ile asırlardan beri Müslüman olan, günün beş vakti minarelerinden Ezan-ı Şerifin, salaların yükseldiği KKTC’yi devlet, başkentini de Kuzey Lefkoşa olarak tanımanın zamanı gelmiştir. 

      Bu konuda da öncülüğü 42 yıldan beri KKTC’yi tanıyan tek ülke olarak Türkiye yapmalı, İslam ülkelerini de bu tanınmaya davet etmelidir.

     1963’te adayı kan gölüne çeviren Rum tarafını Hristiyan âlemi adanın yasal sahibi olarak tanımakla kalmamış; onları AB’ye üye de yapmıştır!

  Bu adaletsizliğin, hukuk tanımazlığın yanı sıra; adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıs Türk Halkı hala Rum tarafının uyguladığı insanlık dışı ekonomik ve siyasi ambargolarla boğuşmakta, insan hakları ellerinden alınmaya devam etmektedir!

  KKTC’de yaşayan Kıbrıs Türk Halkı Müslüman kimliği ile tıpkı Kudüs’te olduğu gibi İslam âleminin de temsilcisidirler.

  Kudüs tabii ki önemlidir, Kudüs İslam âleminin simgesidir. Filistin Devleti de, Filistin Halkı da özgürce yaşamalı; Kudüs sonsuza dek İslam’ın elinde kalmalıdır.

 İşte tam da bu noktada sorulması gereken soru şudur:

 Ya Kıbrıs Türk’ünün yaşam hakkı ne olacaktır? Hak ve hukuk sadece Rum tarafının mıdır?

  Rumları adanın yasal hükümeti olarak tanıyan Hristiyan âlemine mensup ülkelere, İslam ülkelerinin vereceği bir cevap olmalıdır!

   Ey İslam Ülkeleri:  Görün artık bu gerçeği.

  Hani GKRY’de mevcut 39 Büyükelçilik arasında sizin de elçiliklerinizin bulunduğu yerin kuzeyinde de bir devlet var.

  Adı:  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.

  Filistin’i devlet, Doğu Kudüs’ü de başkenti olarak tanıdığınıza göre;  bu devleti de, devletin başkenti olarak Kuzey Lefkoşa’yı da tanımanızın zamanı gelmedi mi?

  Bu ikircikli durum niye?

  Yoksa bu tanımaya küresel güçlerle birleşen bölgesel menfaatleriniz mi mani?

  Nerede kaldı sizin din kardeşliğiniz?

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

05 Ekim 2025

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.