Ramazan Öztürk tarafından
12 Ekim, 2023 11:32 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 28.12.2023 11:57
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

AK Parti Karabük İl Başkanlığından İsrail’e Tepki

AK Parti Karabük  İl Başkanlığı tarafından İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı abluka ile ilgili basın açıklaması düzenlendi. Açıklamada konuşan AK Parti Karabük  İl Başkanı  Ferhat Salt, abluka uygulamalarının savaş ahlakına uymadığını belirterek,  “Gazze Şeridi’ndeki ablukanın sonlandırılması ve Gazze halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası toplumun çabalarını artırması gerekmektedir” dedi.

AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaya ilişkin 81 il teşkilatında eş zamanlı basın açıklaması gerçekleştirildi. AK Parti Karabük İl Başkanlığında  düzenlenen basın açıklamasında AK Parti  İl Başkanı Ferhat Salt açıklamalarda bulundu.

AK Parti Karabük İl Başkanı Ferhat Salt, yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“İsrail’in, 10 Ekim 2023’te ilan ettiği abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları sonucunda, çocuk, genç, yaşlı ve kadın erkek 700’ü aşkın kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Dünya, İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden ablukanın altında yaşayan masum sivillerin acılarını görmektedir. İsrail’in Gazze’ye uyguladığı bu abluka, uzun yıllardır devam eden bir insan hakları ihlali ve insani krizin sonucu oluşmuştur. Gazze halkı, yıllardır temel haklarından mahrum bırakılmış ve yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşmektedir. İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan insanlar, temel ihtiyaçlara erişimlerinin sınırlanması, elektrik ve su kesintileri gibi ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Ayrıca, Gazze’de ibadethaneler, hastaneler, okullar, hepsi acımasızca vurulmaktadır. Bu durum, masum sivillerin hayatlarını tehdit etmektedir. Ateşe benzin dökmenin, hele hele sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef almanın kimseye bir faydası olmayacaktır. Gazze Şeridi’ndeki ablukanın sonlandırılması ve Gazze halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası toplumun çabalarını artırması gerekmektedir. Gazze halkı, barış ve adalet isteğiyle direnişini sürdürmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın da girişimleriyle uluslararası toplum, Gazze’deki insanların temel haklarına saygı gösterilmesi ve onların daha iyi bir geleceğe sahip olmaları için gereken adımları atmaya davet edilmektedir. 1967 sınırları temelinde bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu konuda geç kaldığımız her gün, maalesef bölgemiz çatışma, kan ve gözyaşı girdabından kurtulamayacaktır. Sivil yerleşimleri hedef almayı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı vardır. Abluka uygulamaları savaş ahlakına uymamaktadır. Abluka savaş değil katliamdır. Sivilleri cezalandırmak kimseye kazandırmaz. Masumlar ölmesin, daha fazla kan akmasın.

Bölgede etkili tüm aktörleri, barışın tesisi için sorumluluk almaya çağırıyoruz.

Biz var olan gücümüz ve çıktığı kadar avazımızla Daha Adil Bir Dünyanın Mümkün olduğuna dair inancımızı tüm meydanlarda söylemeye devam edeceğiz.” (Ramazan Öztürk)

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
22 Ocak, 2025 11:36 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

AYAĞINA SIKMAK

MUSTAFA AKAY

Yaklaşık 200 yıldır demokratikleşme yolunda düşe kalka ilerlemeye çalışıyoruz. Bu çabalar zaman zaman sekteye uğruyor zaman zaman da özgürlüklerle buluşuyor.


Ancak, son dönemde, hızla demokrasiden uzaklaşılan bir süreç içindeyiz.
Bir ülke için hava kadar, su kadar, ekmek kadar gerekli olan demokrasimiz, baskıcı bir yöne doğru evrildi, evrilmeye de devam ediyor.


Tanzimat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet dönemlerinde başlayan demokrasi denemelerinde ne yazık ki, tam anlamıyla başarılı olunamadı.
Tam anlamıyla demokratikleşme hareketleri Cumhuriyet’le başladı. Büyük Devlet Adamı İsmet İnönü tarafından da çok partili düzene geçilmesi en önemli aşamalardan birisi oldu.
Çalkantılı geçen yıllar içinde demokrasimiz, askeri ve sivil darbelerle kesintiye uğradı, yara aldı.
Demokrat Parti İktidarında, özgürlüklerden kopuldu ve toplum üzerinde baskılar kuruldu. Bu dönemde, Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı tutuklandı. Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızdan, demokrasinin mimarı İsmet İnönü’ye karşı çok saygısız davranışlar ortaya kondu, saldırılar yapıldı. CHP’nin mallarına el konuldu. Birçok kurum ve kuruluş kapatıldı. Ardından 27 Mayıs darbesi , 12 Mart ve 12 Eylül deneyimleri yaşandı.


Bunlar hiç ders olmadı yönetenlere. Son dönemlerde de sivil darbe dediğimiz örneklerle karşılaştık.
Halkın oyuyla işbaşına gelenler, toplumu baskılamak amacıyla, sivil darbelere yöneldiler.
Sivil darbe çabaları ise son zamanlarda iyice azdı. Muhalif kim varsa, tepesine binildi. Özgürlükler kısıtlandı. Farklı görüşlere tahammül edilemez hale gelindi.


Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diyen teğmenlere soruşturma açılırken, Bebek Katili APO’ya meclise gelip konuşması önerisi getirildi.


Gündem, fırfır döner bir halde. Gündemin fırfır dönmesindeki en büyük etkenlerden birisinin, Türkiye’nin yönetilemediğini gizlemek ve temel sorunların gözden kaçırılması için yapay hale getirilmesi çabalarıdır.
Ne yazık ki, Türkiye’miz yönetilemiyor. Halkın refahını artırmak, huzuru perçinlemek için çalışılması gereken yerde, yaşanan sıkıntıları perdelemek amacıyla yapay gündemlerle insanlar uyutulmak isteniyor.
Gerçek bir demokraside; baskı, sindirme, yıldırma, korkutma, tehdit olmaz. Ne yazık ki, ülkemiz içinde bulunduğumuz dönemde bunların hepsini yaşıyor.
Belediyeler silkeleniyor, yöneticileri ya tutuklanıyor ya da haklarında soruşturma açılıyor. Turpun büyüğü heybede tehdidi yapılıyor.


Enflasyonu düşüremeyen, emeklisine adam gibi maaş veremeyen, asgari ücrete gereği gibi zam yapamayan bir yönetim işin kolayını gündemi değiştirmekte buluyor.
Ancak, bunları yaparken de hata üzerine hataya düşüyor. Tam anlamıyla bir şaşkın durumun içine düşüyor.
Baskıyla, sindirmeyle, korkutmayla insanları susturabileceğin sanan bu anlayış, geçmişten ders almıyor. Çünkü, bu yöntemlerin hepsi geçmişte denendi ve direnenler kazandı. Hepsinin ardından yeni kahramanlar ortaya çıktı.


Şaşkın ördek kıçtan dalarmış örneğinde olduğu gibi, yeni kahramanları yönetenler kendi elleriyle yaratıyorlar.
Şimdilerde, yaptığı bir konuşma nedeniyle, tutuklanan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da buna bir örnek. Ümit Özdağ’ı kahraman yapma yolunda tutuklama bilerek ya da bilmeyerek devreye sokuluyor.
Ümit Özdağ’ın tutuklanması, muhalefetin istese dahi yapamayacağı birleştirmeyi sağlıyor. Muhalefetin birliğini ortaya çıkarıyor.


Toplumun geniş bir kesiminde, “Hepimiz Özdağ’ız” söylemi gelişiyor.
Kısacası, şaşkın iktidar, kendi eliyle muhalefeti birleştiriyor.
Bu demokrasimiz adına önemli bir gelişmedir.


İktidar, kendi ayağına sıkarak, sonunu hazırlama yolunda emin adımlarla yürüyor.
Siyasetin dilinin böylesine sivrilmesi, küfre dönüşmesi, muhalefet üzerinde baskılar ve gerginlikle sürdürülebilir değildir. Bu geri tepip, yapanları yaralayacak bir unsurdur. Baskı dönemlerinde muhalefetin dayanışması da çok önemli bir hale gelir. Gidişi hızlandıracak bir etkendir.
Daha doğrusu, tek adam rejimini sürdürmek, birilerini tekrar seçtirmek için ortaya konulan bu çabalar beyhudedir.


Yani, yolun sonu gözükmektedir.
BU ACIYA CAN DAYANMAZ
Bolu’da, içimizi yakan, canımızı acıtan bir facia yaşadık. İlkel ölümler ülkesi diyebileceğimiz Türkiye’mizde her gün bu tür ölümlere tanık oluyoruz.
Acımız, büyüktür. Türk Ulus’unun başı sağ olsun.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.