Karabük Postası tarafından
03 Ağustos, 2015 15:02 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Yabancı Gençler Safranbolu’ya Hayran Kaldı

Girişimcilik Labaratuvarı isimli Avrupa Birliği projesi kapsamında 6 farklı ülkeden Safranbolu’ya gelen 49 genç Safranbolu’ya hayran kaldı.
Avrupa Birliği Bakanlığına bağlı Ulusal Ajans tarafından desteklenen Creative Youth tarafından yürütülen Düzce il Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Mustafa Kemal Orta Okulu, İsmet Paşa Orta Okulu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Düzce Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından projelendirilen Girişimcilik Labaratuvarı isimli Avrupa Birliği projesi kapsamında Türkiye başta olmak üzere Macaristan, Makedonya, Bulgaristan, Romanya, ve Yunanistan’ın yer aldığı 6 farklı ülkeden 49 genç Safranbolu ziyaretlerinde Safranbolu’ya hayran kaldıklarını dile getirdiler.
Bu kapsamda sosyal ve kültürel anlamda Kanyon, Kristal Teras ve Tarihi Çarşıda da geziler yapan gençler Safranbolu’ya daha önce gelmediklerini ancak ziyaret sırasında ne kadar muhteşem bir şehir olduğunu gördüklerini ifade ederken, Proje Sorumlularından İlyas Ayyldız, “Öncelikle Safranbolu bizim için hem önemli bir deneyim hem de geçmişimize güzel bir yolculuk oldu. Çocukların da söylediği gibi Safranbolu buraya geleni kendisine hayran bırakıyor. Ben gerek öğrenciler gerekse kendi adıma Başta Safranbolu Belediye Başkanı olmak üzere bizlerden ilgisini esirgemeyen herkese teşekkür ediyorum” dedi.

blank
blank
Tugay Kaban tarafından
07 Ocak, 2025 10:54 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Romanlar Ayırır

× Hıristiyan takvimine göre 11. Yüzyılda Avrupa’da en önemli sanat olarak gramerin yerine mantığı geçirdiler, bu değişim, bilimin edebiyat karşısında kazanacağı zaferin mütevazı bir girizgâhıydı. Peki o tarihten sonra insan aklının nasıl zımparalandığını görebiliyor muyuz? Bunu bize gösteren romanlardır.

× Hızlandıkça Azalıyorum romanının yazarı, kendisiyle röportaj yapan Bülent Ayyıldız’ın “Neden roman yazdınız?” sualine cevap verirken şöyle bir cümle kullanıyor, “Roman yazmak istememin nedeni, kendimi insan gibi hissetmememdi.” Yakın zamanda tercümesini bitirdiğim Napolyon Savaşları isimli eserde, Napolyon’un bir sözü iktibas ediliyor, “Dünyayı değiştirmek için çağrıldım!” Napolyon, Saint Helena adasında son yıllarını geçirirken, artık “tarih” denilen şeyi elinin tersiyle bir kenara itmişti ve yapması gereken tek şey olarak (kelimelerle olmasa da) tarihten daha ayırıcı bir eser vermek için çabalamaya başlamıştı: Geride bir hayat bırakmak. Bir roman misali, kendi hayatını sundu Napolyon.

× Tarih, ölülerin dirilişidir. Tarih ayırmaz! Neyi? Her şey zıddıyla kâimdir. O zaman tarih ile alâkalı bir mevzuu çözmek istiyorsak ‘roman’a bakmamız îcabediyor. Romanın tarihini yazmaya çalışanlara bakın mesela, ne gülünç hâllere düşüyorlar. Roman, dirilerin dirilişidir. Roman ayırır. Neyi? Yaşamak düşüncesini ve ölmek düşüncesini. Hem de hayat denilen musalla taşının üzerinde.

× Bugün, dünü bile yazamıyoruz. Tarih, bizi geleceğe zorla sürüklüyor! Roman, önce bugüne sarılıyor. Tarih merkezsizdir ve merkez değildir. Merkez olan ayırır. Bugünün içinde olan. Yani roman.

× Bütün doğumlar ve ölümler romanın mevzuudur. Tarihin mevzuu ise ancak doğum yahut ölüm günleridir. Siperde ölen asker romanın çerçevesindedir, tarihin çerçevesinde ise askerî konvoylar, okul anmaları ve resmî tatiller vardır.

× Yaşamak düşüncesini, ölmek düşüncesinden ayırmak ölümü unutturmak, ölmek düşüncesini de yaşamak düşüncesinden ayırmak yaşamayı unutturmak demek değildir. Her kalp iki eşit parçaya bölünmüş olarak atmaya başlar diye söylenir. Bunu görüp okuyamayacağız fakat romanları?

× #alikoçistifa

Tugay Kaban

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.