ÜÇ MAYMUNU OYNAMAK
MUSTAFA AKAY
Üç maymunu oynamak diye bir deyim var güzel dilimizde. Bu deyim, kurnaz, kaypak, gerçeklerden kaçan, sinsi, korkak ve çıkarcı insanlar için için kullanılıyor.
Siyasetçilerin büyük bölümü bu tanımın içine giriyor. Sivil toplum örgütlerinde görev alanları da kapsıyor bu deyim.
Günümüzde, üç maymunu oynayanlar arasına ne yazık ki, meslektaşlarımız da girdiler.
Ülkede, ortalığı birbirine katan bir olay karşısında, omurgasız siyasetçi, üç maymunu oynamaya yatabiliyor. Sivil toplum ve sendikal alanda işlevi olanların bazılarının da bu çapsız oyunu oynadıklarına tanık oluyoruz.
Ortalığın yangın yerine döndüğü bazı ortamlarda da gazetecilerimizin büyük bölümünün, görmediklerini, duymadıklarını üzülerek gözlüyoruz.
Yaşanan olumsuz olaylarda, gözünü, kulağını, ağzını kapatıp, bu ünlü oyunu oynayanlar ülkeye öylesine büyük kötülük yapıyorlar ki, toplumdaki yozlaşma ve çürümenin nedenlerinden birisi haline geliyorlar.
Yandaş ve yalakalığı ilke edinenlerden başkasını de beklemek saf dillik olur.
Ünlü gazeteci Sedat Simavi, yıllar önce genç gazetecilere, "
Kalemini kır ama, sakın satma" öğüdünde bulunurken, sanki bugünleri görerek, konuşmuş.
Gerçek gazeteci, kalemini kırar ama kesinlikle satmaz. Kalemini başkasına kiralamaz.
Ne yazık ki, ülkemizde gerek ulusal basında, gerekse yerel basında bu ilke göz ardı edilir duruma gelmiştir.
Kalemler, satılan, kiralanan ve güç odaklarına yalakalık yaparak kazanç sağlama unsuru olmuştur.
Babıali'nin çay simit gazeteciliği, günümüzde; yerini dolar, kat, yat gazeteciliğine bırakmıştır.
Yazılan ısmarlama haberler ve yorumlar, yağ yakan, gerçekleri gizleyen şekle büründüğü için, kalem sahiplerini varsıllar arasına katmaktadır. Yani, artık kalemler satılmaktadır.
Satılık kalemlerin, elbette birincil düşünceleri, "
ben bu işten ne kazanırım" olmaktadır.
Ülkede ya da küçük bir beldede huzuru bozan bir olay yaşandığında, gözler, kulaklar ve ağızlar kapanmaktadır. Kimisi, bunu siyasi baskıdan yapabilmektedirler. Kimileri de hatır gönül, arkadaşlık, dostluk ilişkilerinden kaynaklı böyle davranabilmektedirler.
Oysa, gazeteciliğin temel ilkesi, hep gerçekleri yazmak olmalıdır.
Siyasilere aklımız ermez. Gazeteci dostlarımızdan isteğimiz, görmeleri, duymaları ve konuşmaları yönünde olacaktır.
Gazeteci, susmaz. Susarsa, gazeteci olmaz. Gazeteci, parayla haber yapmaz. Yaparsa, herhangi bir esnaftan farkı kalmaz. Gazeteci, ce-sur olur.
Ülke çıkarını birinci planda tutar ve haksız istemleri elinin tersiyle iter.
Gerçeklere gözünü kapatıp, kulaklarını tıkayıp, ağzını kilitleyip başını derde sokmamayı amaçlayan , gerçekleri irdelemeden, soruşturmadan ve konuşmadan kaçınan gazeteci, kurnazlıkla aradan sıyrılma kolaylığına kaçarsa, o meslekte işi olmayandır.