Ihlas Haber Ajansı tarafından
26 Haziran, 2024 20:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 6dk
Yorum Sayısı: 0

Zonguldak, Karabük ve Bartın’dan 7 ürün Slow Food’un Ark of Taste Ağı’na girdi

Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinden 7 yerel gastronomi ürünü, Ark of Taste Ağı’na dahil edildi.
Slow Food hareketi çerçevesinde Zonguldak, Karabük ve Bartın illerinden toplam 12 yerel gastronomi ürününün Ark of Taste Ağı’na dahil edilmesi için başvuruda bulunuldu. Çaycuma manda yoğurdu, Karadeniz Ereğli Osmanlı çileği, Alaplı fındığı, Yenice ıhlamur balı, Safranbolu çavuş üzümü, Bartın ağda tatlısı, Bartın kestane balı Ark of Taste Ağı’na dahil edilirken, Zonguldak malay yemeği, Safranbolu safranı, Safranbolu maniye domatesi ve Bartın incir dondurma tatlısının değerlendirme süreci devam ediyor. Yerel gastronomi değerlerinin uluslararası ağlarda tanıtılması amacıyla yürütülen bu çalışmalar, Zonguldak, Karabük ve Bartın’ın zengin gastronomi mirasının korunmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlayacak. Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) uhdesinde gerçekleştirilen bu çalışmalar, bölgedeki yerel ürünlerin daha geniş kitlelere tanıtılmasını ve yerel tarım ile gastronominin desteklenmesini amaçlıyor. Değerlendirme süreci tamamlandığında diğer ürünlerin de Ark of Taste Ağı’na dahil edilmesi bekleniyor.
Slow Food, 1986 yılında İtalya’nın Roma şehrinde Carlo Petrini tarafından kurulan bir kültürel hareket olarak biliniyor. Hareket, geleneksel yerel yemek kültürlerini korumayı, yerel tarımı desteklemeyi ve endüstriyel gıdaların olumsuz etkilerine karşı durmayı amaçlıyor. Ark of Taste Ağı ise gelecekte kaybolma riski
taşıyan yerel gastronomi değerlerine yönelik bir kataloglama sistemi sunuyor.

"Bölgenin turizm ve kültürel değerlerini markalaştırıyoruz"
Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) Genel Sekreteri Dr. Lütfi Altunsu, bölgedeki kalkınma ve turizm faaliyetlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Dr. Altunsu, Safranbolu’nun UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kalıcı bir yer edindiğini ve Amasra’nın geçici miras listesinde bulunduğunu belirterek, Ajansın Zonguldak Jeopark’ının ulusal ağlara dahil edilmesine önemli derecede katkıda bulunduğunu ve uluslararası ağlara dahil olması için de çaba sarf ettiğini söyledi. Benzer şekilde Zonguldak Maden Müzesi’nin Dünya Endüstri Mirası Ağı’na dahil edilmesine katkıda bulunduklarını dile getiren Altunsu, müzenin ülkemizde bu ağa dahil olan iki noktadan biri olduğunu vurguladı. Safranbolu Yörük köyünün Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) tarafından en iyi turizm köyleri ağına dahil edildiğini ifade eden Altunsu, "Cittaslow gibi bölgemizin marka değerine yönelik çalışmalarımız var. Slow Food hareketi adı altında yerel tarımı desteklemek ve lezzet kültürünü korumak amacıyla oluşturulan Ark Of Taste Ağı’na 12 ürünümüzle başvuru yaptık ve bunların 8 tanesi ağa katılmaya uygun bulundu. Diğer ürünlerin değerlendirilmesi ise devam ediyor" diye konuştu.
Bölgedeki coğrafi işaret tescili başvuruları hakkında da bilgi veren Altunsu, Bartın’da 12, Zonguldak ve Karabük’te 8’er ürünün coğrafi işaret tescili aldığını
belirtti. Altunsu, ayrıca Safranbolu safranının Avrupa Birliği coğrafi işaret tescili aldığını ve Yenice ıhlamur balının başvurusunun da yapılacağını ekledi. Dr. Altunsu, "Ajansımızın desteğiyle bölgemizin hem yerleşkelerinin hem turizm değerlerinin ve kültürel değerlerinin markalaşması için gerekli çalışmaları, bölge planlarımız ve ulusal strateji belgelerimiz ışığında yapmaya devam edeceğiz" diyerek sözlerini tamamladı.

Manda yoğurdu dünyaya açıldı
Zonguldak yöresel ürünlerini tanıtmak amacıyla Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı ile birlikte çalışmalar yürüten Aynur Çakar, Zonguldak’ın değerli ürünlerinden olan manda yoğurdunu tanıtmak için büyük bir çaba gösterdiklerini belirtti. Çakar, "Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı ile beraber 7 vilayetimizi tır eşliğinde manda yoğurdu olmak üzere Zonguldak’ın bütün yöresel ürünlerini tanıtmıştık. Çok güzel de dönüşler almıştık" dedi.
Çakar, manda yoğurdunun sağlık açısından önemli faydalar sunduğuna dikkat çekti. Bağırsak ve kolon kanseri, şeker hastalığı ve kemik hastalıkları gibi çeşitli rahatsızlıklarda kullanıldığını belirten Çakar, "Mandalar sürekli ovada gezer. Doğal beslenen hayvanların sütünden bu yoğurdu yaptığınız takdirde içerisine herhangi bir karışım katmıyoruz. Saf manda sütünden yaptığınız zaman söz konusu hastalıklarda kullanılıyor. Manda yoğurdunun laktoz oranı düşüktür. İnek yoğurdu gibi değildir. Genellikle şeker hastaları çok kullanırlar" diye konuştu.
Zonguldak ve Çaycuma’da bu ürünü tanıtmaya çalıştıklarını belirten Çakar, Türkiye genelinde başarılı tanıtımlar gerçekleştirdiklerini ve asıl hedeflerinin ürünü yurt dışına tanıtmak olduğunu ifade etti. Çakar, "Hatta bir müşterimizin oğlu Kamerun’a kadar götürdü. Oradan da bize fotoğrafını gönderdi. Amacımız yurt dışına da bu ürünü yetiştirebilmek, tüm dünyaya takdim edebilmek. Devlet ile BAKKA ile elimizden gelen ne varsa, ne katkıda bulunabileceksek biz her zaman onların yanındayız" şeklinde konuştu.

Aroması ve tadı ile Osmanlı çileği tarlada alıcı buluyor
Karadeniz Ereğli’de kestane toprağında yerli kara çilekle etkileşime girerek özgün bir çeşit olarak üretilen Osmanlı çileğinin yaygınlaştırılması çalışmaları sürüyor. Her yıl mayıs ayında hasat edilen çilek, rengi ve aromasıyla tarlada alıcı buluyor. Osmanlı Çileğini Yaygınlaştırma ve Üreticiyi Koruma Derneği Başkanı Şaban Çetinkaya, kilosu 400 liradan satılan çileğe yurt dışından da yoğun talep olduğunu anlattı. Üçköy’de kurum ve kuruluşların destekleriyle beş dönüm araziye kurulan Osmanlı Çileği Fide Üretim Merkezi’yle birlikte üründe artış yaşandığını aktaran Çetinkaya, bu yıl 4 ton çilek hasat etmeyi hedeflediklerini aktardı. Çetinkaya, “Yaptığımız çalışmalar artık kendini göstermeye başladı. Bölgemizde üretim geçtiğimiz yıllara nazaran en az ikiye katlandı. Çevredeki üretim sayısı hızla artıyor. Burada yapılan çalışmalar, halkın bilgilendirilmesi, Osmanlı çileğinin yeniden anlaşılmış olması bunda büyük etken. Dolayısıyla Osmanlı çileği için insanlar yeniden üretime başladılar. Kaymakamlığımız, Osmanlı çileği ile ilgili çilek üreticileri kursları açmaya başladı" dedi.

Alaplı fındığı Türkiye’nin gururu, dünya pazarlarının gözdesi
Türkiye’nin en kaliteli fındık türleri arasında yer alan Alaplı fındığı, sağlıklı yağlar, protein, lif, vitamin ve mineraller açısından zengin bir besin olarak yer alıyor. Antioksidan özellikleri sayesinde vücut için de birçok fayda sunan Alaplı fındığı, diğer fındık türlerine göre daha büyük boyutlu ve ince kabuklu olurken, ilçenin ekonomik açıdan en önemli gelir kaynaklarından biri olarak öne çıkıyor. Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu, Alaplı fındığının bölge ekonomisindeki önemine dikkat çekerek, "Alaplı’nın fındığı ortalama 15 bin ton olur. 15 bin ton fındık 44 bin nüfusa ekmek veriyor. İnşallah yenileme çalışmalarımız var. Bununla başarılı olabilirsek İtalya, Amerika gibi 400 kilogram hedefine ulaşmaya çalışıyoruz" dedi.
Türkoğlu, yenileme çalışmalarının başarıyla tamamlanması halinde Alaplı’nın fındık üretiminde daha da büyük bir potansiyele sahip olacağını belirtti. Bu hedef doğrultusunda Alaplı, Türkiye’nin gururu olan fındığını dünya pazarlarına daha güçlü bir şekilde sunmayı amaçlıyor.

Yenice ıhlamur balı kokusu ve aromasıyla dikkatleri üzerine çekiyor
Türkiye’nin en büyük blok ormanlarına sahip Karabük’ün Yenice ilçesinde ıhlamur ormanlarında üretilen ve doğal aroma tadı ile ün yapan ‘Yenice ıhlamur balı’ kokusuyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından acil olarak korunması gereken 100 sıcak noktadan biri olarak gösterilen ve Türkiye’nin en büyük blok ormanlarını içinde barındıran Yenice’de 297 çiftçi tarafından 22 bin kovanda ıhlamur balı üretimi yapılıyor. Yenice Kaymakamlığı öncülüğünde İl ve İlçe Tarım Müdürlüğü teknik personellerinin çalışmalarıyla, 5 yılın ardından ‘Yenice ıhlamur balı’ coğrafi işaret almaya hak kazandı. 1456 sayı ile tescillenen ıhlamur balı yüksek kalitesi, aroma ve polen bakımından zengin özellikleriyle tüketiciler tarafından oldukça rağbet görüyor.
İlçede 35 yılı aşkın bir süredir profesyonel olarak arıcılık yapan İsmet Karakırık, 5 yıllık uzun çalışmalar sonunda ’Yenice ıhlamur balı’nın kabul edilerek coğrafi işaretle tescillendiğini belirtti. Ihlamur balının aromasıyla, kokusuyla çok güzel bir bal olduğunu aktaran Karakırık, “Kahvaltılık balıdır. Kestane balı gibi değildir. Kestane balı da çok güzel baldır ama ilaç niyetinde bir baldır. Ihlamur balı kahvaltılık ve devamlı yenilebilecek baldır. Çoluk çocuğun gelişiminde, sağlığında, akciğer solunum yolunda ve çok büyük katkısı vardır" dedi.

“Pazarda en çok değer gören çavuş uzümü”
"Çoban çavuşu", "pembe çavuş" ve "misket çavuşu" gibi çeşitleri de bulunan ve ince kabuğu, az çekirdek sayısı, orta iri şekliyle dikkat çeken çavuş üzümü, Safranbolu Kaymakamlığı öncülüğünde İl ve İlçe Tarım Müdürlüğü teknik personelinin çalışmalarıyla coğrafi işaretle tescillendi. İlçede 15 yıldır üzüm yetiştiriciliği yapan Emine Özkan, 3 dönümden fazla bir alanda üretim yaptıklarını belirtti. Çavuş üzümünün diğer erkenci üzümlerden daha geç olgunlaştığını ifade eden Özkan, “Çavuş üzümünü diğerlerinden ayıran ince kabuklu, hoş kokulu olmasıdır. Safranbolu Yazıköy köyünde daha iyi yetişir. Bu yöreye ait olduğundan dolayı 1-2 yıl önce tescillendi” dedi.

"Kestane balının şifasını keşfettik"
Bartın’ın Amasra ilçesinde yaşayan 67 yaşındaki Reşat Arslan, arıcılıkla uğraşarak emeklilik hayatını sürdürüyor. Arslan, 1999 yılında emekli olduktan sonra kendini boşlukta hissettiğini belirterek, babasından kalan arılarla ilgilenmeye başladığını ifade etti. "Genç yaşta emekli oldum ve babamın bize emanet ettiği arılarla uğraşmaya devam ettim" diyen Arslan, Bartın kestane balının antioksidan özelliklerine dikkat çekti. Arslan, bu konuda birçok üniversitenin araştırmalar yaptığını ve halen çalışmaların sürdüğünü belirtti. En son Kastamonu Üniversitesi’nin bir çalışma başlattığını belirten Arslan, 2021 yılında Bartın Valiliği’nin önderliğinde BAKKA projesi kapsamında kestane balının analiz sonuçlarının yapıldığını ve çok iyi sonuçlar elde edildiğini vurguladı. "Kestane balı kahvaltılık olarak değil, ilaç amaçlı kullanılıyor. KOAH, akciğer hastalarına, romatizmal hastalıklara iyi geldiği söyleniyor. Yaranıza sürün, yara iyileşir" diyen Arslan, elde edilen olumlu sonuçlar sonrasında patent enstitüsüne müracaat ettiklerini ve işlemlerin devam ettiğini söyledi. Reşat Arslan, kestane balının şifalı etkilerinin daha fazla kişi tarafından bilinmesi ve kullanılmasını hedeflediğini belirterek, arıcılık çalışmalarını sürdüreceğini ifade etti.

Bartın ağda tatlısı 150 yıldır üretiliyor
Bartın’a özgü bir tatlı olan ve 150 yıldır üretilen ’Bartın ağda tatlısı’na Türk Patent Kurumunca coğrafi işaret tescil belgesi verildi. Çöven kökü, şeker, limon tuzu ve su kullanılarak üretilen beyaz renkli ve macun kıvamındaki ‘Bartın ağda tatlısı’ için Bartın Belediyesinin Türk Patent Kurumuna gerçekleştirdiği coğrafi işaret tescil belgesi başvurusu onaylanarak, Bartın adına 2020 yılında tescillendi. Bartın’a özgü bir tatlı türü olan ağda tatlısının lezzeti çöven kökünden geliyor. Çöven kökü, su, şeker ve limon tuzu dışında hiçbir katkı maddesi ya da renklendirici kullanılmaksızın üretilen ağda tatlısı, lezzeti kadar doğallığıyla da dikkat çekiyor. Geçmişte ağda tatlısının yapımı ile uğraşan ve geçimlerini ağda tatlısı yapıp satarak kazanan ailelerin yaşadığı mahalle Ağdacı köyü olarak isimlendiriliyor. Köyde yaşayan ailelerden bazıları geçmişte olduğu gibi günümüzde de ağda tatlısı yapıp satarak geçimlerini sağlıyor. Bartın’ın Ağdacı köyünde yaşayan 52 yaşındaki Yaşar Bulut, eşinin babası ve dedesinden el aldığı ağda tatlısı üretimini 3’üncü kuşak olarak sürdürüyor.

blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
07 Nisan, 2025 20:45 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 5dk
Yorum Sayısı: 0

Karadeniz’de batan Kafkametler’in sahibi 3 sanık hakim karşısında

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde fırtına nedeniyle batan Kafkametler’in donatanı (sahibi) 1’i tutuklu 3 kişi, birinci duruşmada hakim karşısına çıktı.
Karadeniz Ereğli ilçesinde 19 Kasım 2023’te Karadeniz’de batan Kafkametler Gemisinin mürettebatlarından 5’inin cansız vücuduna ulaşılırken, Kaptan Cemal Turan, 3’üncü Kaptan Berke Çamurtaş, Başmühendis Veli Özel, 2’nci Makinist Göksel Özel, Usta Gemici Satılmış Uslu, Gemici Mustafa Nacar ve Yağcı Ömer Hebip’in cansız vücutlarına ulaşılamamıştı. 5 denizcinin cansız vücuduna ulaşılan, 7 denizcinin ise hala kayıp olduğu faciada uzman raporunda şirketin "tali kusurlu" olduğu belirtilmişti. Karadeniz Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanarak Karadeniz Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede sanıklar Saffet, Gökhan ve Kayacan Ö. hakkında farklı ayrı "taksirle birden fazla kişinin vefatına neden olma" cürmünden 2 yıldan 15 yıla kadar mahpus cezası talep edilmişti. Karadeniz Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen birinci duruşmada, geminin donatanları olan Kafkametler Şirketi’nin yönetim kurulu üyeleri Saffet Ö., Samet Ö. ve Kayacan Ö., SEGBİS aracılığı ile hakim karşısına çıktı.

"Gemi İstanbul’a gelseydi bu elim kaza vuku bulmayacaktı"
Tutuklu sanık Saffet Ö., suçlamaları kabul etmedi. Kaptan Cemal Turan’ın basiretsiz bir karar aldığını öne süren Saffet Ö., "(Olayın yaşanması) Kaptanın basiretsiz bir kararı. Biz müdahil olamıyoruz. Geminin bakım ve tamiriyle ilgileniyorum. Ben olmadığım vakit atanmış kişi Aytekin D. ilgileniyor. Eksik olan bir şey olsa gemi yola çıkmaz, gemi devamlı denetleme görüyor. Aytekin D, gemi kaptanına İstanbul’a devam etmesi noktasında tavsiye etmiş. Kaptanın kararı yanlış bir tavır olmuş. Ereğli’ye gideceğine İstanbul’a gelseydi bu elim kaza vuku bulmayacaktı. Gemi kaptanı Cemal Turan, Aytekin D.’nin tavsiyesine uymamış, uymak zorunda da değil. Gerisi kaptanın kararına kalmış. Ben suçlamaları kabul etmiyorum, beraatımı istiyorum" şeklinde konuştu.
Şirketin yönetim kurulu üyesi Kayacan Ö. ise Kafkametler gemisinin 2022 yılında ağır bakımlarının yapıldığını tabir ederek, "Türk bayraklı tek bir gemimiz vardı. Kelam konusu olayda batan gemidir. Rastgele bir eksik yoktu, bakımlarını yaptık, evraklarını aldık. Eksik olsa esasen yük taşınmasına müsaade verilmez. Her limanda gerekli görüldüğünde denetleme yapılıyor. Kimilerinde ise rapor tutuluyor" tabirlerine yer verdi.
Olayın yaşandığı gün ilgili kurumlara bilgi verdikten sonra Karadeniz Ereğli ilçesine yola çıktıklarını anlatan Kayacan Ö., "Yola çıktıktan sonra 3-4 saatte Ereğli’ye geldik. O saatte olay teyit edildi. Devlet kendi grubunu kurarak arama kurtarmalar yaptı. Biz de bilgi olarak yardımcı olmaya çalıştık. Bu olaydan ötürü üzgünüz. İçlerinde 10-15 yıllık tanıdıklarımız var. Birlikte ekmeği bölüştüğümüz beşerler vardı. Bu türlü bir şeyin olmasını istemedik" dedi.
Tutuksuz sanık G.Ö. de geminin askeri mendireğe çarptığını öğrendikten sonra daima birlikte şirkette toplandıklarını, yaşanan olaydan ötürü üzgün olduklarını belirtti.
Rusya’dan yola çıkan geminin rotasının İstanbul Boğazı’nı geçerek İzmir’e inerek yükünü boşaltacağını, rotasının bu istikamette olduğuna dikkat çeken sanık avukatı, geminin kaptanının Karasu önlerine geldiğinde önlerinde 6 saatlik yol varken şirketin Boğaz’a gitme tavsiyesine uymadığı tarafındaki tezleri yineledi. Sanık avukatı, 2004 yılında bir kaza yaşandığına atıfta bulunarak, bu sebeple boğaz geçişi kapalı bile olsa kıyı emniyetinin küçük gemileri boğaz içine aldığının altını çizdi. Sanık avukatı ayrıyeten, harika hava koşullarında olayın meydana geldiğini kelamlarına ekledi.

"Gemide daima bakım yapılmadığını düşünüyorum"
Kazadan bir gün evvel gemi çalışanı olan babası Tamer Özer ile görüştüklerini anlatan Atınç Özer, "Kastamonu açıklarındaymışlar. İstanbul Boğazı kapalı olursa Karasu yahut Ereğli’ye gideceklerini bana söyledi. Son seferiydi, İzmir’de yükü indirdikten sonra işi bırakacaktı. Gemi Zonguldak’ta bir sefer arıza vermiş. Gemide daima bakım yapılmadığını düşünüyorum. Geminin girmesine müsaade vermeyen Karasu ve Ereğli Limanı yetkilileri ile Ereğli pilot sorumlularından şikayetçiyim" halinde konuştu.
Eşinin 15 yıldır gemide çalıştığını söyleyen Nuran Özer ise geminin ısıtma sisteminde bile arıza olduğunu hatırlatarak, "Karasu’ya gittiklerini, havanın makûs olduğunu söyledi. Son seferiydi. Geminin kalorifer tesisatı çalışmıyordu. Meskenden giderken ısıtıcı alıp gitmişti" dedi.
Duruşmada ayrıyeten daha evvel ortaya atılan geminin yakınında mayın patladığı tezleri da tartışıldı. Tamer Özer’in oğlu Alper Özer, geminin hasar gördüğünü, derme çatma bakımlar yapıldığını, tesisatın yapılamadığını ve babasının konutundan ısıtıcı götürdüğünü kelamlarına ekledi.

"Babamın fütursuzca karar aldığını söyleyenlerden şikayetçiyim"
Babası hakkındaki savlara reaksiyon gösteren gemi kaptanı Cemal Turan’ın kızı Hasret Çakar, babasının 40 yıllık denizcilik deneyimi olduğunu söyleyerek, "Babamın hatası yoktur. Babamın fütursuzca karar aldığını söyleyenlerden şikayetçiyim. Rusya’ya gitmeden evvel bir hafta Tuzla Tersanesi’nde arıza için modül bekledi" sözlerini kullandı.
Cemal Turan’ın başka kızı Meltem Akkuş da, "Karasu Limanı’nda da alay edercesine gemiyi alamayacaklarını söyleyip, ’Ereğli’de bahtınızı deneyin’ denmiş. Ereğli’de de iki gemi çarpışması olduğu için limana alınmamışlar. Kaza yapan gemiye kimse yardıma gitmemiş. Şirket sahipleri bizimle bağlantıya geçmedi. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" dedi.
Gemi kaptanı Cemal Turan’ın Fransa’da yaşanan bir fırtınada gemisini inançlı alana taşıdığı gerekçesiyle ödül aldığını ve gazetelerde haber konusu olduğunu anlatan oğlu Bora Turan ise, "Irgattaki arıza nedeniyle çapa toplanmadı. Toplanmış olsaydı gemiyi limana sokardı. Olay sonrası biz geminin battığını İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’dan öğrendik" tabirlerini kullandı.

"Gelinime ’Mustafa’yı niçin arıyorsun? Arama öldü’ dedi"
Gemici Mustafa Nacar’ın babası Mehmet Nacar, bir gün evvel oğluyla konuştuğunu, kendisine dalgaların geminin üzerinden aştığını söylediğini anlattı. Baba Nacar, "İzmir’e gideceklerini, İstanbul’da tersanede bakım yapılacağını söyledi. Oğlum birinci kere bu gemiye katıldı. Ereğli’den birinci defa gemiye bindiler ve burada gemi battı. A.D. bizimle irtibat kurmadı, 3 aylık gelinime, ’Mustafa’yı niçin arıyorsun? Arama öldü’ biçiminde kelamlar söyledi. Bizim de bu halde haberimiz oldu" dedi.

"Geminin battığını haberlerde gördük"
Geminin 3. Kaptanı Berke Çamurtaş’ın babası Güngör Çamurtaş, haberlerde olayı görünce ilçeye hareket ettiklerini söyledi. Çamurtaş ayrıyeten, şirket yetkililerinin başsağlığında bile bulunmadığını kelamlarına ekledi.

"54 yıllık hayatımda bu türlü bir fırtına görmedim"
Kafkametler Şirketi’nde 4 yıldır karada yetkilendirilmiş kişi olarak misyon yapan Aytekin D., mahkemede şahit olarak dinlendi. Hava durumunun berbat olduğunu öğrenince geminin kaptanı Cemal Turan’a ulaştığını anlatan Aytekin D., şunları söyledi:
"Havanın makus olduğunu, İstanbul’a gelmesini tavsiye ettim. İstanbul’a gelirseniz acente olarak devreye gireceğimi, yardımcı olacağımı söyledim. Karasu’ya kadar gelmişken ’Ne gerekiyorsa yaparız.’ dedim. Bunun üzerine emniyetli görmediğini söyleyerek, Ereğli’ye döneceğini söyledi. Yaşı benden büyük olduğu için ’tamam ağabey.’ dedim. ’Orada da birebir durumla müsabaka, gerekirse sorabilirsiniz.’ dedim. Son konuşmamız bu formdaydı. Gemi 18 Kasım’da dış limana demirlemiş iletisi geldi. 19 Kasım sabahı aradım demir taraması yaptığını söyledi. Daha sonra da irtibat sağlayamadık. Ereğli’ye geldik. 54 yıllık hayatımda bu türlü bir fırtına görmedim. Bozhane limanı çok berbattı, görüş arası sıfırdı. Gemide daha evvelden bir arıza yoktu. Arıza olsa gemiye aslında kalkış müsaadesi verilmez."

"(Mayın patlaması) Gemide hasar olsa aslında oradan göndermezlerdi"
Ukrayna’da geminin yakınında mayın patladığında hasar oluşup oluşmadığı istikametindeki soruya cevap veren Aytekin D., "Gemi kaptanı beni aradı kıç tarafında bir patlama olduğunu söyledi. Geminin durumunu bildirdik. Çabucak Ukrayna kıyı güvenlik takımları geldi. Kontrol yaptılar, denetim ettiler. Kaptan bir hasar yok dedi. Gemide hasar olsa esasen oradan göndermezlerdi. Geminin ağır bakımları yapıldı. Gemide ufak tefek arızalar olabilir, bu arızalar mühendis tarafından giderilir. Büyük arıza olsa zati yola çıkılmaz. Rastgele bir arıza olursa ufak tefek onlar kendileri yapıp kayıt tutarlar" formunda konuştu.

"Her şeyi çalışır vaziyette kendisine teslim ettim"
Cemal Turan’dan evvel geminin kaptanlığını yapan İbrahim G. de mahkemede şahit olarak dinlendi. İbrahim G., "Yakınımızda 30-40 metrede mayın patladı. Kıyı güvenlik geldi kontrol yaptı. Her tarafının denetimleri yapıldı. O denli bir arıza olmuş olsa esasen müsaade vermezler. Benden sonra geminin kaptanı olan Cemal Turan’a gemiyi teslim ettiğimde her şey çalışıyordu, çalışır vaziyette kendisine teslim ettim" dedi.
Sanık Saffet Ö.’nin sabit ikametgah ile tahliyesini isteyen sanık avukatı, eksper raporunun ön rapor biçiminde olduğunu öne sürerek itirazda bulundu. Tutuklu sanık Saffet Ö.’nün tutukluluk halinin devamını talep eden cumhuriyet savcısı da, mütalaasında evraktaki eksikliklerin giderilmesini talep etti.

Tutuklu sanığa oy çokluğuyla tahliye kararı
Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Saffet Ö. hakkında oy çokluğuyla isimli denetim kararları uygulanarak yurt dışına çıkış yasağıyla tahliyesine karar verdi. Sanıkların vazife ve sorumluluklarının tespit edilmesi, evrak kapsamında bulunan bütün bilgi ve dokümanların incelenerek kusurlu olup olmadıkları; kusurlu olmalarının tespiti durumunda da asli ya da tali kusurlu olup olmadıkları tarafında rapor düzenlenmesine karar verildi. Duruşma, 7 Temmuz tarihine ertelendi.
Mahkeme sonrası gazetecilere açıklamalarda bulunan mağdur avukatı Hasan Ali Tan, üç sanık hakkında tutukluluk talep ederken tutuklu sanığın da tahliye edilmesine reaksiyon gösterdi. Tan, "Batan gemide adalet arayışına devam edeceğiz" formunda konuştu.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.