Ihlas Haber Ajansı tarafından
28 Mayıs, 2024 20:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Yaban hayatı büyük tehlike altında

Doğada video ve fotoğraf çekimi yapan, piknik veya orman alanlarında çalışan vatandaşların yaban hayvanlarını görüntüledikleri sırada korkutmaları nedeniyle üreme döneminde olan yaban hayvanlarını strese sokabiliyor.
Yaban Hayatı Uzmanı Dr. Muhsin Çoğal, İhlas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, yaban hayatının farklı türlerin popülasyonlarını düzenleyerek ekolojik dengeyi sağladığını belirtti. Geçmişte kaçak avlanma sonucu nesli yok edilmeye yakın “Anadolu Parsı” ve “kurt” gibi avcı popülasyonlarının azalmasıyla birlikte “yaban domuzu” popülasyonun arttığı aşikar olduğunu ifade eden Çoğal, şu an için “yaban domuzu” istilasının hem doğal yapıya hem de tarımsal alanlara zarar vermeye devam ettiğini söyledi.
Yaban domuzu istilası doğal yapıya zarar veriyor
Yaban hayatının önemine de değinen Çoğal, yaban hayatının farklı türlerin popülasyonlarını düzenleyerek ekolojik dengeyi sağladığını belirtti. Türkiye genelinde görülen yaban domuzunun ekolojik dengenin düzenlenmesine iyi bir örnek olabileceğini vurgulayan Çoğal, şunları kaydetti.
“Geçmişte kaçak avlanma sonucu nesli yok edilmeye yakın Anadolu Parsı ve kurt gibi avcı popülasyonlarının azalmasıyla birlikte yaban domuzu popülasyonun arttığı aşikardır. Şu an için yaban domuzu istilası hem doğal yapıya hem de tarımsal alanlara zarar vermeye devam etmektedir."
“Yaban hayatı büyük tehlike altında”
Ne yazık ki insanoğlunun kaynakların sınırsız olduğunu zannederek doğayı ve içindekileri bilinçsiz ve sürdürülebilir olmaktan uzak bir şekilde kullanmaya devam ettiğini kaydeden Çoğal, şu değerlendirmede bulundu:
“Her geçen gün doğal yaşam ve yaban hayvanlarının yaşam alanları insan nedeniyle tahrip edilmekte, parçalanmakta ve yok edilmektedir. Bitkiler ve yaban hayatı iklime karşı hassastır, dolayısıyla iklimdeki herhangi bir değişiklikten zarar göreceklerdir. Bilinçsiz ve kaçak avlanma yaban hayatı için büyük bir tehdittir. Anadolu’da geçmişte yapılan kaçak avlanma nedeniyle yaban koyunu, ceylan, alageyik ve Anadolu Parsı nesli tükenmeye yakın durumadır."
“Yabani hayvanları beslememeliyiz. Temas kurmamalıyız ve rahatsız etmemeliyiz"
Yaban hayatının korunmasının doğal çevrenin korunmasına bağlı olduğunu, yaşanan tecrübelerin insana yaban hayatının ne denli önemli olduğunu öğrettiğini ifade eden Çoğal, “Aşırı sömürü yoluyla; ormanda yetişen kuşburnu, kiraz, böğürtlen, yabani çilek, mantar, salep ve benzeri yabani bitkileri toplamamalıyız. Doğal ortamdan toplanan mantar, kestane ve benzeri ürünleri ihtiyacımızdan fazla ve kontrolsüz toplamamalıyız. Bunlarla beslenen doğal yabanıl türlerin olduğu unutulmamalıdır. Yabani türleri yakalayıp esaret altına almamalıyız. Doğada bir yavruya denk gelirsek temas kurmadan, beslemeden, ses çıkarmadan ve sessiz bir şekilde alandan uzaklaşmalıyız. Yabani hayvanları beslememeliyiz. Temas kurmamalıyız ve rahatsız etmemeliyiz. Yaban hayvanlarının yaşama alanlarına onlara büyük zararlar verebilecek başıboş evcil kedi ve köpekleri bırakmamalıyız. Petlerden aldığımız ve ülkemize ait olmayan hayvanları asla doğaya bırakmamalıyız. Bu hayvanlar doğal türlerin yaşam alanlarını işgal ederek onlara çok büyük zararlar verebilmektedir. Özellikle üreme ve yavrulama dönemlerinde yabani hayvanlar sessiz ve gizli alanlara ihtiyaç duyarlar. Bu dönemlerde doğada yapılan aktiviteler sınırlandırılmalı ve planlı yapılmalıdır. Yaban hayatı yoğun yaşam bölgelerinden çarpışma riskine karşı araba sürüşlerinde yavaş olunmalı ve dikkat edilmelidir. Bu konuda yetkili devlet Kurumları; ‘Doğa Koruma Milli Parklar’ ve ‘Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uyarılarına ve yol işaretlerine riayet edilmelidir. Ulusal ve uluslararası mevzuatlarla birçok tür koruma altındadır. Bu türlerin toplanması, avlanması yasaktır. Cezai işlemler uygulanmaktadır. Bu türleri ve yaşam alanlarını öğrenmeli ve bu alanlarda dikkatli olmalıyız” dedi.

blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
09 Nisan, 2025 20:07 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Tokat’ta üretilen narenciye üzümü fideleri 35 ile gönderiliyor

Tokat’ın Turhal ilçesine bağlı Çarıksız köyünde üretilen narenciye üzümü fideleri 35 ile gönderiliyor.
Turhal ilçesine bağlı Çarıksız köyünde, dededen kalma fide üretimi sürdürülüyor. Köyde uzun yıllardır meyve fidanı üretimi yapan Osman Şavkın ve ailesi, bu yıl da kente mahsus narenciye üzümünün fidan aşılama çalışmalarına başladı. Toplam 300 bin fidan kapasitesine sahip tesiste, Amerikan anacı üzerine Tokat narenciye üzümü aşılanıyor. Aşılama süreçleri özel makinelerde gerçekleştirilirken, fidanlar daha sonra talaşla kaplanarak 27 derece sıcaklık ve yüzde 80 nem oranına sahip özel olarak ayarlanan depolarda 21 gün bekletiliyor. Bu süreçlerin akabinde satışa hazır hale gelen fidanlar, Türkiye genelinde 35 farklı ile gönderiliyor. Toprakla buluşan fidanlardaki yapraklar kasım ayında sökümüne başlanıyor.

"Ailecek yıllardır bu işle uğraşıyoruz"
1963 yılından bu yana ailece meyve fidanı üretimi yaptıklarını belirten Osman Şavkın, "Dedemizden gelen bu mesleği yaşatmaya devam ediyoruz. Babam, amcam, kardeşim ve ben yıllardır bu işin içindeyiz. Şu anda 15 bireye istihdam sağlıyoruz. Narenciye üzümü aşılamasında Omega aşı tekniğini 15 yıldır uyguluyoruz" dedi.
Şavkın, kaliteli ve yerli üretimi desteklemek emeliyle çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, Tokat narenciye üzümünü yurt dışına da yaygınlaştırmayı hedeflediklerini söyledi.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.