Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

 19 MAYIS 1919 BAĞIMSIZLIĞIMIZA ATILAN İLK ADIM

Köşe Yazıları Yayın: 17.05.2018 07:59

‘’Bandırma vapurunun yaşlı kaptanı;

–  Ne aksi, bu denizi pek tanımam, pusulamız da biraz bozuk, der.

 Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı yanıt da o kadar çarpıcı olur!

–  Mümkün olduğu kadar kıyıları takip et. Çünkü bundan sonra benim tek istediğim, Anadolu’nun bir kara parçasına ayak basmaktan ibarettir.’’ Güneş ufuktan yakın bir süre sonra doğacaktır artık…

15 Mayıs 1919’da Yunan orduları İzmir’e ayak basıp da, işgali başlattıklarında; insanlarımızın boynu bükük, umutları sönüktür.

Kurtlar, kuşlar, suskun; dağların başı dumanlı, özgürce akan sular bile sessizliğe bürünmüş,  yemyeşil ovaları hüzün sarmış, servi boylu ağaçlar iki büklümdür…

Ama o yılmaz, umudunu asla kaybetmez. Bağımsızlık benim, milletimin karakteridir der. İşte bu inançla milletin kararan bahtını aydınlatmak üzere açılır Karadeniz’e, Mustafa Kemal.

Tehlikelerle dolu, sıkıntılı bir yolculuk sonrasında, gün doğuşuyla varılır Samsun’a…

Tarih: 19 Mayıs 1919’u göstermektedir. Görünüşte diğerlerinden farklı olmayan bir günü yaşamaya hazırlanıyordur Samsun…

İzmir’in işgali üzerine duyulan tepkinin getirdiği gerginlik, Rum Pontus çetelerinin her gün yarattığı tedirginlik, halkın bakışlarından okunan yorgunluk bir bakışta fark ediliyordu.

Eğer Samsun’u üç kelime ile anlatmak gerekse şu söylenebilirdi;

Yorgun, kızgın, bezgin…

Aslında bu üç kelime, düşman çizmeleriyle kirletilen vatan topraklarımızın işgalinden büyük bir ıstırap duyan herkes için geçerliydi.

Ama o ne yorgundu, ne de bezgin. Sadece kızgındı, memleketi bu hale getirenlere çok kızgın…

Mustafa Kemal Paşanın Anadolu karasına ayak basmasıyla birlikte sadece kendisinin değil; milletimizin de yeni hayatı, yeniden yazılan kaderimiz o gün başlayacaktır.

O hem kendisi, hem de yurdumuz için büyük önem taşıyan bu özgürlük yolculuğuna kırkına yaklaşmış olgunluğu, kendine güvenen bir savaşçı olarak çıkmıştı.  Onunla birlikte kader arkadaşlığı yapan kurmaylarına gelince; hepsinin ortak nitelikleri, ülkelerine karşı besledikleri köklü, derin sevgiydi.

Mustafa Kemal’in yurt sevgisi ise iki kaynaktan geliyordu: Bir yandan gençliğinden beri ülkesinin kaderi karşısında duyduğu övünç, bir yandan da yurdun; beceriksiz yöneticiler, yabancılar elinde gitgide çökmesinden doğan utanç duygusu…

Bu sevgisi; uğruna çarpıştığı, daha da çarpışacağı vatan toprağına, Rumeli’nin ovalarına, dağlarına, Anadolu’nun geniş düzlüklerine karşı beslediği bağlılıkla daha derinleşmişti.

Kendisiyle bir arada savaşmış olan insanları yakından tanımasının da bunda büyük payı vardı. Onun içindir ki, bağımsızlık meşalesiyle aydınlanan bu yolculuğun yegâne güven, inanç kaynağı, Anadolu’nun yiğit insanlarıydı.

Mustafa Kemal’in ilk işi; Türk Milletine karşı işlenen haksızlığın onarılmasını isteyen telgraflarla sorumluluk bölgesindeki halkı uyarmak oldu.

Samsun’un içinde de, halkta bir direnme duygusu uyandırmak amacıyla Büyük Cami’de mitingler düzenledi. Askeri alanda, Anadolu ve Trakya’da kalmış birliklerle hemen ilişki kurdu. Siyaset alanında ise; çeşitli Müdafaa-i Hukuk grupları arasında bağlantı sağlamaya girişti, kendisine verilen emre uyup da bunları dağıtacak yerde, yenilerini kurmaya başladı.

Bu gelişmeler karşısında İstanbul Hükümeti ama özellikle İngilizler telaşa düşmüşler, Damat Ferit hükümeti Müfettiş Paşa’nın geri çağrılmasını kararlaştırmıştı.  Ama o devrime giden ilk adımı çoktan atmış, Anadolu yaylalarına doğru tırmanmaya başlamıştı…

Mustafa Kemal ve arkadaşları eski otomobiliyle, olgunlaşmaya başlayan mısır, buğday tarlaları, yeni yeşeren orman kümeleri arasında, yükseklere doğru çıkarlarken; aşağıda Yeşilırmak kıyılara doğru, kıvrılıp bükülerek akmaktaydı…

Türklere mi, Rumlara mı ait oldukları minarelerinden, ya da çan kulelerinden belli olan, kerpiç duvarlı, çökmeye yüz tutmuş köylerden geçtiler.

Yolculukları sırasında arabaları birkaç kez bozulur. En nihayetinde Mustafa Kemal arabadan indi ve arkadaşlarıyla yola yaya olarak devam ederler.

Hedef Havzaydı…  Dağların temiz havası ciğerlerine doluyor, bereketli toprağın kokusunu derinden hissediyorlardı. İşte vatan buydu ve tertemiz kalmalıydı. Sonra çevrelerindeki özgürlük havasına uydular, bir şarkı mırıldanmaya başladılar:

‘’Dağ başını duman almış,/Gümüş dere durmaz akar;/Güneş ufuktan şimdi doğar,/Yürüyelim arkadaşlar;/Sesimizi yer, gök, su dinlesin,/Sert adımlarla her yer inlesin, inlesin…’’

Samsun’dan doğan özgürlük güneşi, bağımsızlığımıza atılan ilk adımı aydınlatmış; bu kutsal yürüyüşü; sadece ‘yer gök, su’ değil, tüm işgal güçleri, vatana ihanet içinde olan işbirlikçileri de görmeye, dinlemeye başlamışlardı.   Ama en çok da Mustafa Kemal Paşa’ya inanmış, vatanına sevdalı Türk Milleti…

En nihayetinde;  ‘’İzmir’in dağlarında çiçekler de açacak, altın gümüş ova sırmalar da saçacaktı…’’

99 yıl önce Samsunda atılan o ilk adım, bugün asırlık dev bir çınar olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu, özgürce yaşamımıza neden olan devrimleri de getirmiştir.

 Ne mutlu bize ki, böylesine büyük bir dâhinin önderliğinde bağımsızlığa kavuşan bir millet olabilmenin gururunu taşıyoruz. O ilk adım atılmasaydı, devrimler başarılmasaydı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, bu günleri yaşayabilecek miydik acaba?

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Atıl arazi seraya dönüştürüldü, öğrenciler tarımsal üretime başladı

Dünya Yayın: 02.05.2024 08:48
İhlas Haber Ajansı

Kastamonu’da Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan projeyle öğrenciler, atıl vaziyetteki alanı temizleyerek sera üretimine başladı.
Kastamonu’da Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Kastamonu Orman ve Tarım İl Müdürlüğü ile Kastamonu İl Özel İdaresi’nin destekleriyle “Yeni Nesil Permakültür Tarım Yöntemiyle Ata Tohumuna Sahip Çıkıyor” projesi başlatıldı. Proje çerçevesinde Kastamonu’da merkez Kuzyaka İlkokulu ve Ortaokulu yanında bulunan atıl vaziyetteki alan, okul idaresi, öğretmen, veli ve öğrenciler tarafından temizlendi. Daha sonra proje ekibi, öğrencilerin velilerinden ata tohumu salatalık, biber, patlıcan, marul, salatalık, patates gibi tohumlar topladı. Toplanan tohumlar öğretmen ve öğrenciler tarafından hem seraya hem de oluşturulan bahçeliğe dikildi. Ayrıca sera ve bahçede tamamen organik kompostlar kullanılarak ata tohumları yetiştirildi. Yetiştirilen ata tohumları, hasat yapıldıktan sonra tekrar öğrencilerin ailelerine verilecek.
Projeyle hem öğrencilerin organik beslenmeleri hem de ata tohumuna sahip çıkmaları amaçlanıyor. Kuzyaka İlkokulu ve Ortaokulu’nda hayata geçirilen proje alanını ziyaret eden Kastamonu Milli Eğitim Müdürü Hasan Gümüş, proje çerçevesinde yetiştirilecek ata tohumlarının diğer okullara da dağıtılmasını hedeflediklerini söyledi.
“Öğrencilerimizi toprakla bir araya getirmek, stresi de en aza indirmek istiyoruz”
Tarımın önemine dikkat çeken Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Gümüş, “Bilindiği üzere tarım artık stratejik bir unsur. Biz de öğrencilerimizi mutlaka teknolojiyle buluşturuyoruz ama teknoloji ile buluştururken aynı zamanda dünyanın en önemli stratejik unsuru olan tarımı da ihmal etmemeleri için projeler hazırlıyoruz. Bugün de burada ‘termal kültür’ dediğimiz tamamen organik doğal bir şekilde sebzelerin ve meyvelerin yetiştirildiği bir alan oluşturdu öğretmenlerimiz. Bu alanın oluşturulması ile beraber öğrencilerimiz domatesin, salatalığın, biberin, fasulyenin, marulun nasıl yetiştirildiğini öğrenirken, aynı zamanda eğlenerek öğrenme faaliyeti gerçekleştiriyorlar. Dijital dünya içerisinde öğrencilerimiz ve velilerimiz dijital unsurlarla daha çok baş başa oluyorlar. Hem bu dijital unsurların zararlı etkilerinden korumak daha çok toprakla bir araya getirmek ve kendi bünyelerinde oluşan stresi de en aza indirmesi adına bu tür faaliyetlerin önemli olduğunu düşünüyoruz. Birçok sebzenin, birçok meyvenin üretimde hem açık alanda hem de sera ortamında yapılıyor. Burada tamamen organik kompostlar kullanılıyor. Bu kompostların elde edilmesinde de atık olan evsel ürünler burada değerlendiriliyor. Evsel ürünlerden yapılan kompost gübreleme ile de buradaki ürünler ortaya çıkıyor. Bu alanın oluşturulmasında paydaş kurumlarımızın destekleri de var. Tarım ve Orman İl Müdürümüze ve tüm ekibine çok teşekkür ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de bu tür faaliyetlerin tüm okullarımızda yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Özellikle öğrencilerimizin de ata tohumlarını geleceğe taşımaları noktasında bu tür faaliyetler oldukça önem arz ediyor. Ata tohumunun geleceğe taşınmasında buradaki gençlerimiz büyük bir unsur olacaklar. Biz eğitime bütüncül olarak bakıyoruz. Eğitim-öğretim faaliyetlerini sadece akademik anlamdaki başarı değil, sosyal, sportif, kültürel ve tarımsal faaliyetlerinde eğitimin bir parçası olduğunu düşünüyoruz. Bu bütüncül anlayışla geleceğimiz olan gençleri Türkiye yüzyılında daha güçlü bir şekilde hazırlayacağız ve dünyayla rekabet edilebilir boyutunda da tüm dünyanın örnek gösterdiği gençler şeklinde yetiştireceğiz” dedi.
“Doğada var olan ahşap, taş, kaya gibi ürünler kullanılarak oluşturduğumuz alanlarda tarım yapıyoruz”
Kuzkaya Ortaokulu Özel Eğitim Öğretmeni aynı zamanda proje sorumlusu Müberra Kalafatoğlu ise, “Bu alan daha önce atıl olan bir alandı. Biz müdürümüz, müdür yardımcımız, proje ekibimiz, öğretmen arkadaşlarımızla beraber bu alanı temizleyip, düzenledik. Daha sonra yükseltilmiş bitki yatağımızı oluşturduk. Daha sonra İhsangazi Özel İdare’nin yardımıyla dağlardan yükseltilmiş bitki yatağımızın topraklarını getirdik. Yine Özel İdare’nin yardımıyla taşlar, parkeler getirip düzledik. Daha sonra Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nün yardımıyla seramızı kurduk. Sonra da velilerimiz ve öğrencilerimiz ile ektiğimiz tohum keselerimizi hazırladık, velilerimize dağıttık. Velilerimiz yıllardır kullandıkları ata tohumlarını bizlere gönderdiler. Biz de zamanı geldikçe seramızda ve yükseltilmiş bitki yatağında bu tohumları kullanarak tarım alanları oluşturduk. Yine sonbaharda kullandığımız tohumları da keselerle birlikte velilerimize göndereceğiz. Projemizin temelinde permakültür tarım yöntemi yer almaktadır. Permakültür tarım yöntemine göre dışarıdan ücret ödeyerek bir şeyler kullanmak yerine doğada var olan ahşap, taş, kaya gibi ürünler kullanılarak alanlar oluşturuluyor. Biz de permakültür felsefesinde tarımımızı yapıyoruz, ata tohumumuz çoğaltarak, çevremize, köylerimize, diğer okullarımıza, kurum ve kuruluşlarımıza dağıtmayı hedefliyoruz. Öğrencilerimize ata tohumunun önemini, hibrit tohumlar kadar verimli olmasa da, uzun vadede hastalıkların önüne geçecek bir organizasyon olduğunu anlatmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
“Atıl vaziyetteki alanın taşlarını tek tek elimizle ayıkladık”
Kuzyaka İlkokulu Müdür Yardımcısı ve Proje Sorumlusu İsmail Dereli de, “Amacımız burayı atıl durumdan, öğrencilerimizin kullanabileceği bir yaşam alanına çevirmekti. Bunu başardığımıza inanıyoruz. Kompost alanımızda ürettiğimiz gübreyle daha verimli bitki yetiştirme amacımıza ulaşmış durumdayız. Gelişmelerde çoğalarak devam ediyor. Burayı el birliğiyle yaptık. Bizler memnunuz, çocuklarımızda memnun, ayrıca güzel bir görsellikte kattık okulumuza. Marul, tere, yeşil soğan, sarımsak, fasulye, domates, salatalık, patates gibi ürünler ektik. Burasını atıl vaziyetteyken neredeyse tüm okulumuzla birlikte hep bir el vererek tek tek taşlarını ayıkladık ve temizledik. Bütün düzenlemelerini öğretmenlerimizle ve öğrencilerimizle birlikte yaptık” şekline konuştu.
“Bunları ekerken, çok mutluluk yaşadım”
Alanda üretim yapan öğrencilerden Ebrar Sirkecioğlu ise, “Birçok ürün ettik. Burayı el birliğiyle yaptık. Burası eksiden çamurlu bir alandı. Burayı yaparken, çok güzel şeyler hissettim. Bunları her geçen gün büyütüyoruz. Burası için çok uğraştık. Bunları ekerken, çok mutluluk yaşadım” ifadelerini kullandı.