Öyle bir suskunluk ki, korkudan değil; alışkanlıktan, menfaatten, işbirliğinden doğan bir suskunluk. Körlük sadece bir görme kaybı değil bu topraklarda; vicdanın tembelleşmesidir, ruhun kararmasıdır, ahlaki pusulanın sapmasıdır.
Ve bazıları nankördür. İşine gelmediği için ne görür, ne duyar, ne de hisseder. Onlar için dün övülen bugün yerilir; dün yuhalanan, bugün baş tacı edilir. İlkesizliğin, omurgasızlığın kol gezdiği bu şehirde sadakat, sadece çıkarla ölçülür. Rüzgâr nereden eserse, başlar o yöne eğilir. Duruş, artık bir erdem değil; ticari bir hesap meselesidir.
Karabük’te siyaset, çoktan bir fikir mücadelesi olmaktan çıktı. Dosya pazarlıklarıyla yürüyen, kulis dedikodularıyla şekillenen, kirli ittifaklarla serpilen bir tiyatro sahnesine döndü. İktidarda olanların bir kısmı, muhalefeti, kazananı, kaybedeni de aynı sofrada buluşuyor. Bu sofrada tabaklar büyük, çatal kaşıklar gümüş; ama lokmalar düşündürücü…
Gazetecilik mi dediniz?
Ne yazık…
Kalemler, eskisi gibi halk için değil; artık patronlar için oynuyor. Manşetler değil; mesajlar satılıyor. Reklamlar haberlerin yerini almış, gerçekler ise sansür perdesi ardında boğulmuş.
Eleştirmesi gerekenler, öve öve bir hal olmuş. Kamuoyunu bilgilendirmesi gerekenler, algı operasyonlarına başlamış. Bir yandan “bağımsız basın” nidaları atılırken, diğer yandan kalemler çıkar odaklarının cebinden beslenir hal almış, sermayenin esiri olmuş..!
Sivil toplum kuruluşları desen, neyin sivili kaldı ki?
Ya bir siyasi partinin arka bahçesi, ya bir belediyenin gölgesi… Kimse toplum için değil; herkes kendi cemaati, kendi derneği, kendi çıkar çevresi için uğraşıyor. Oysa bir şehrin vicdanı olması gereken STK’lar, şimdilerde sadece törenlerde o kırmızı kurdeleleri kesmekle meşgul.
Ve bütün bu yapı… Siyasetçisi, gazetecisi, sivil toplumcusu ve onların ardında sıraya girmiş isimler… Birbirine iliklerine kadar bağlı, menfaat çatışışının altında birleşmişler. Çünkü menfaatleri kiralayanlar yüreklerini de satmıştır.
Bu körlüğe, bu nankörlüğe, bu kirli düzene sessiz kalırsan; bil ki sen de zamanla görmez olursun. Zira gerçekleri görmek, sadece gözle değil; yürekle olur.
Vesselam…