blank
Fikret Gökçe tarafından
08 Nisan, 2019 07:32 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:12
A+ A-

YIKIM    ( KARABÜK )  

Yıkım, önce Cumhuriyetimizin 50. yılı nedeniyle ağabeyimiz, demir yumruklu ustamız Rahmetli Hüseyin ÖNDÜL ve oğlu, sevgili kardeşim Aydın’la birlikte yaptıkları Atatürk ve Cumhuriyet anıtının kaldırılmasıyla başladı. Yenişehir’de Demir-Çelik Fabrikalarını tümüyle gören alandaki bu anıtta, konkav (içbükey) bir duvarın ortasında büyük bir Atatürk maskı yer alıyor ve iki yanında milli mücadeleyi konu alan rölyefler bulunuyordu. Söktüler ve yıktılar. Şimdi nerededir bilmiyorum. Nankörlük bununla sınırlı değildi ; çalıştığım yıllarda Kuvvet Santralı önünde yıllarca öylece duran bir büst kaidesi vardı. Üzerindeki plakada; “Bu fabrikanın temeli Başvekil İsmet İnönü tarafından atılmıştır. 3 Nisan 1937 “ yazılıydı. Ama büst yoktu. Yıllar sonra İSMET PAŞA’nın büstü  atılmış olduğu hurdaların arasında bulunmuştu. Yıkım, sonra “ Fatma’yla “ devam etti. Fatma’yı  9 Eylül 1939’da Belenköylü Fatma YAZICI ateşlemişti. Ulusal Kurtuluş Savaşı vermiş, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini kazanmış, yorgun ve yoksul ama dimdik, onurlu Atatürk Türkiyesi’nin ilk yüksek fırınıydı Fatma.. Vali Sayın Can DİREKÇİ zamanında 2006 yılbaşı gecesi Yücel Huzur Evi’nde yaşlı büyüklerimiz ziyaret ediliyor ve onlara saygı sunuluyor, elleri öpülüyordu. Valinin başkanlığında bütün yetkililer oradaydı. Ben de oradaydım. Mardinli olduğunu öğrendiğim yanımda oturan kişi Yüksek Fırınlar müdürüymüş. O sırada 4 üncü yüksek fırınla ilgili çalışmalar gündemdeydi. Sohbet sırasında Demir-Çelik’te 33 yıl çalıştığımı anlatmış, Fatma ile Zeynep ne durumda diye sormuştum. “ İkisini de söküp çelikhanede eriteceğiz “ deyince beynimden vurulmuşa döndüm. Ankara’ya döndüğümde canımı sıkan bu konu aklımdan çıkmıyordu. O yıllarda kadın ve töre cinayetleri çoğalmıştı. “ KARABÜK’ÜN İKİ KIZINA TÖRE CİNAYETİ “ başlıklı bir makale yazdım . Yazım gazetelerde yayınlandıktan sonra Kardemir yetkilileri aradı ve  böyle yazı yazılır mı diye bana sitem ettiler. Ben de onlara “bu yapılır mı, bir tarih böyle yok edilir mi, gidin bakın yurtdışına böyle eserler nasıl korunuyor, nasıl müze haline getiriliyor, Karabük’te yer mi yok, Fatma’yı niçin bir açık hava müzesi haline getirmediniz ? “ diyerek yanıt vermiştim. Sonradan öğrendim ki; erittikleri Fatma’nın sekiz ayağından ikisini hurdalıkta bulmuşlar onlardan bir müze oluşturacaklarmış (!) Son yıllarda Karabük’te büyük bir değişim yaşanıyor. Cumhuriyet kentinin sahip olduğu geçmişe ait ne varsa silinmeye çalışılıyor, yıkılıyor, yok ediliyor. Demir-Çelik Fabrikalarının kuruluşuyla başlayan ekonomik gelişmeye koşut, sosyal ve kültürel yaşam biçimi çok gerilerde kaldı. Çok farklı kültürlerden gelen insanların yöre halkıyla bir arada yaşayarak paylaştıkları ve yeni bir Karabük kültürü yarattıkları bütünlük, Yenişehir ve Site Sinemalarında film, tiyatro ve konser gösterimleriyle yarışırcasına yaşanan rekabet, Amasra Deniz Kampları, Havuzlu Bahçe ve burada yapılan toplu sünnet düğünleri, kulüplerde büyüyen dostluklar,  Cumhuriyet baloları, yılbaşı ve bayramlarda fabrika içinde bile düzenlenen eğlence geceleri ve 3 Nisanlardaki görkemli kutlamalar neredeyse unutuluyor. Var edenler sağolsun, ESKİ KARABÜK VE KARABÜKLÜLER diye adlandırılan internet sitesinde, o dönemleri yaşayanlar bilgi, belge ve fotoğraflarıyla o günleri özlemle yad ediyor ve anımsatıyorlar. Özellikle son yıllarda yaşanan  kentin kimlik değiştirme çabalarını da eleştiriyorlar. Bu kimlik değiştirme çabaları niçin yapılıyor bilmiyorum ama gerçek şu ki; Karabük başkalaşıyor.  ELLİEVLER, YÜZEVLER, DEREEVLER, YETMİŞEVLER, ÜÇ BLOKTAN OLUŞAN, TEKNİKER VE SANAT OKULLARINI, MEZUNLAR PANSİYONUNU VE TEKNİK RESİMHANELERİ İÇİNDE BARINDIRAN İŞÇİ SARAYI, DAHA 15 YILLIK BİR GEÇMİŞİ BİLE OLMAYAN VİLAYET BİNASI, BELEDİYE, YENİŞEHİR İLKOKULU VE DAHA İLÇEYKEN ÜLKEMİZE KAZANDIRDIĞIMIZ, 16 EYLÜL 1981’DE EĞİTİME BAŞLAYAN, ANKARA VE İSTANBUL’DA BİLE OLMAYAN ENGELLİLERE YÖNELİK STANDART VE NORMLARA SAHİP ZİHİNSEL ENGELLİLER OKULU DA İLK YÜKSEK FIRINIMIZ FATMA GİBİ BU YIKIMDAN NASİBİNİ ALDI. Devletimiz görev verdiği yetkililerden esirgemiyor, bilgileri, görgüleri artsın diye yabancı ülkelere gönderiyor. Bakınız Paris, Viyana, Berlin, Londra v.b. şehirlerde böyle bir uygulama görebiliyor musunuz?  Birkaç yıl önce gittiğim Almanya’nın Ruhr havzasında kömür üretimine son verilen bir maden ocağına girdim. Adamlar müze haline getirmişler Para ödeyerek girdiğiniz ocakta kömür çıkarılıyorcasına bütün aktiviteleri bizzat yaşıyorsunuz. Ekte fotoğrafı görülen işçilerin barındıkları lojmanları bile yıkmamışlar, aynen koruyorlar. Duyduğumda çok üzüldüm. Yenişehir’de Atatürk anıtının bulunduğu tören alanına vilayet binası yapılacakmış. O alanın Karabüklüler için çok büyük anlam ve önemi var. Zemin etüdü için sondaj çalışmalarına başlanmış bile. Sayın Valimiz Fuat GÜREL’in daha önce kaymakamlık yaptığı Milas ve Etimesgut’ta yaşayan arkadaşlarımdan  çok sevilen ve çalışkan bir idareci olduğunu öğrendim. Kişiliğine ve bu özelliklerine güvenerek rica ediyorum, halkın istemediği böyle bir girişime izin vermeyiniz Sayın Valim, YAP-BOZ gibi, yıkıp yok etme alışkanlığına da lütfen son veriniz. Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak. Müh.