blank
Fikret Gökçe tarafından
11 Ağustos, 2023 12:53 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+ A-

YERLİ VE MİLLİ BU UÇAKLARI YÜZ YIL ÖNCE BİZ YAPIYORDUK.,(2)

Biz Türklerin uçmaya ve havacılığa olan ilgisi kurduğu devletlerin armasında kartal sembolünün kullanılmasıyla başlamıştır. Oğuz Türklerinin, Selçukluların bayrak ve armalarında hep kartal sembolleri kullanılmıştır. Hatta Selçuklu Devleti’nin ilk büyük Türk komutanları, “ Tuğrul, Çağrı ve Beygu gibi av kartallarının adlarını sahiplenmişlerdir. Dünyada bilinen ilk uçucu Horasanlı bir Türk olan Farabi Cevheridir ve ilk uçuşunu 1002 yılında Nişabur’daki Ulu Caminin kubbesinden yapmıştır. Daha sonra IV. Murat zamanında, 1602 yılında Hazar-ı Fen Ahmet Çelebi sırtına taktığı kartal kanatlarıyla Galata Kulesinden yükselerek Üsküdar’daki Doğancılar meydanına ulaştı.1663 yılında ise, Lagari Hasan Çelebi kendi yaptığı bir roket ile havalandı ve Sinan Paşa köşkü önünde denize indi. blank Büyük Atatürk'ün 15 Ağustos 1925 günü yaptığı konuşma Türk Havacılığının gelişmesinde çok önemli bir yere sahiptir. En büyük arzusu olan çağın teknolojik gereklerine uygun, yüksek kabiliyet ve donanıma sahip uçakların üretilmesi için en önemli adım bu tarihte atılır. Alman Junkers Flugzeug Werke Aktiengesellschaft şirketi ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan anlaşma uyarınca Kayseri'de üretim yapacak tayyare fabrikası için TOMTAŞ kurulur. Bakanlar Kurulu'nun 7 Eylül 1925 tarihli kararıyla kuruluşu gerçekleşen bu Anonim Şirkete 3 milyon 361 lira kuruluş sermayesi tahsis edilir. Yüzde 51 hissesi Milli Müdafa Vekaleti'ne ait olan bu şirketin yüzde 49 hissesi Alman şirketine aittir. Türk Tayyare Cemiyeti'de (THK) 125 bin liralık bir katkıda bulunur. Havacılığımızda çığır açan bu girişimle birlikte bu alanda büyük gelişmeler yaşanır. Türk Tayyare Cemiyeti'nin kurulması ve Tayyare Piyangosu halkın büyük ilgisini çeker, heyecanlandırır. Savaşlardan yeni çıkmış yorgun ve yoksul Türk Milleti hava gücünü güçlendirmek amacıyla açılan kampanyaya büyük destek verir. Kasaba ve şehirler adeta birbirleriyle yarışırcasına bağışlar yapar. On yıl süren bu kampanya sırasında bağışlarla alınan ve bağışları yapan kasaba ve şehirlerin isimleri verilen tam 351 uçak devlete kazandırılır. Öte yandan kendi uçağımızı yapma tutkusu hızla büyümektedir. 30 Temmuz tarihli İlk bölümde anlattığımız "Çılgın Tayyareci" Vecihi HÜRKUŞ'un yaptıklarına ek olarak kamunun ve sivil kuruluşların çabalarıyla fabrikalar kurulmaya başlar. TOMTAŞ'la başlayan bu süreç Türk Havacılığını Avrupa düzeyine ulaştırır. Artık Kayseri'de, Ankara Etimesgut, Gazi ve İskitler'de, İstanbul'da kendi uçaklarımız, uçak motorlarımız ve planörlerimiz üretilmekte, Eskişehir fabrikasında bakım ve onarımları yapılmaktadır. Avrupa'da olmayan, uçakların aerodinamik testlerinin yapıldığı ilk "rüzgâr tüneli" Ankara'da inşa edilir. Türkiye'de hızla büyüyen bu gelişme başta ABD olmak üzere tüm Avrupa ülkelerini rahatsız eder, endişelendirir. Türkiye frenlenmeli, hatta durdurulmalıdır. Çünkü Atatürk Orman Çiftliğindeki fabrikada ürettiğimiz uçak motorları Mısır, Hollanda ve Bulgaristan tarafından satın alınmakta, çeşitli marka ve modellerde ürettiğimiz uçaklar rakiplerimiz olan ülkeleri ürkütmektedir. Bu uçaklardan biri komşumuz, kadim dostumuz İran Şahı'na bizzat Atatürk tarafından hediye edilmiş, Danimarka'nın satın aldığı, çift motorlu THK Fabrikası'nda 1944 yılında üretilen THK 5 A modeli bir diğer uçağımız uzun yıllar Kopenhag-Grönland Adası arasında ambulans ve posta hizmetinde kullanılmıştır. Bu mucizevi gelişme içerden ve dışımızdan gelen dayatmalar ve çıkarılan yapay zorluklarla baltalanmış, fabrikalarımız birer birer kapanmaya başlamıştır. blankElimizde kalan son uçak fabrikalarımızın kapatılmasında, 12 Temmuz 1947'de ABD ile Türkiye arasında yapılan Truman Doktrini anlaşmasıyla başlayan Marshall yardımının yanısıra Thornborg, Baker ve Dorr gibi Amerikalı iş insanları ve yetkililerin hazırladıkları raporlar çok etkili olmuştur. ABD Standart Oil (petrol şirketi) yöneticilerinden Max Weston Thornborg tarafından 1948 ve 1950 yıllarında hazırlanan raporlar sadece uçak ve havacılık sanayimizi değil, başta Karabük Demir-Çelik Fabrikaları olmak üzere bütün ağır sanayi girişimlerimizi önlemek ve sonlandırmak amaçlıdır. Bu raporlarda açık açık Karabük DÇ Fabrikalarının tasfiyesi ve uçak, makine, motor üretim projelerinin de iptali istenmektedir. Yerli ve milli endüstrinin gerekli olmadığı, ihtiyaç duyulan makine, uçak, motor gibi araçların Avrupa ve Amerika'dan satın alınabileceğinin vurgulandığı bu raporlarda " Türkiye basit tarım araçları üretmekle yetinmeli, bunların bile bir kısmı montajdan öteye gitmemelidir, Türkiye tarım ülkesi olmalıdır" denilmekteydi. Bu arada içimizdeki işbirlikçiler de boş durmamaktadır. Vecihi HÜRKUŞ'un anılarında yazdığı Yılmazlar ve Cudi isimli şirketler gibi çıkar peşinde olanlar, ABD'den uçak ithal etmek için devleti zorlamakta ve bakanlık kapılarını aşındırmaktadır. Özellikle Marshall yardımının başlamasıyla ABD, yeni propaganda yöntemlerini de denemekte, davet ettiği asker, bürokrat ve gazetecilerden oluşan heyetlere uçaklarını göstermekte, fabrikalarını gezdirmekte, yedirip içirmektedir. Ayrıca, 6'şar uçaklı filolar halinde gönderdiği savaş ve yolcu uçaklarıyla Ankara, İstanbul ve İzmir'de gösteri uçuşları yapmakta ve isteyenlere havada şehir turları düzenlemektedir. Bu arada "Küçük Amerika Olacağız" sloganıyla Amerikan sempatisi oluşturan Demokrat Parti iktidarına 137 milyon dolarla birlikte İkinci Dünya savaşında kullanılmış, savaşın izlerini taşıyan uçaklar ile askeri teçhizat hibe edilir. 1962 yılında Türkkuşu'nda paraşütçülük eğitimi aldığımız C 47 DAKOTA tipi bu uçaklarla uçmuş, atlayışlarımızı bu uçaklardan yapmıştık. Amerikan hayranlığı öyle büyümüştü ki; büyük şehirlerimizin yanı sıra Zonguldak'ta bile vilayetin arkasında, Ali Barlı apartmanlarında Türk-Amerikan Dostluk Derneği açılmıştı. Türkiye radyolarında Celal İNCE gibi tangocuların sık sık Amerika güzellemesi şarkıları tekrarlanıyordu. Bu gelişmelerden kısa bir süre önce Sovyetlerin Doğu Anadolu bölgemizden aptalca toprak talepleri, Atatürk'ün tam bağımsızlık ilkesine karşı bizi ABD'ye bağımlı kıldı. Bunun sonucunda yurdumuz ABD üsleri, füzeleri, radarları ve askerleriyle, sonra da " Barış Gönüllüleriyle" doldu. Bu arada elimizde kalan son iki fabrikamızda aynı akıbete uğradı. Etimesgut'taki, kuruluşundan itibaren 120 adet Miles Magister uçağı üreten fabrikamız önce kontrplak fabrikasına dönüştürüldü, sonra kapatıldı. Atatürk Orman Çiftliğindeki Gipsy Majör uçak motoru üreten fabrikamız ise, 1950 yılında kapatılarak MKE''ye devredildi, 1954 yılında Amerikalılara satılarak traktör fabrikasına çevrildi.blank Büyük Atatürk'ün yüksek deha ve öngörüsüyle havacılık alanında ulaştığımız başarıların, yıkan ve yok eden zihniyet tarafından dramatik bir şekilde nasıl sonlandırıldığını anlatmaya çalıştığımız bu bölüm burada sona eriyor. Gelecek bölümde TOMTAŞ'ı ve ardından kurulan Kayseri Uçak Fabrikası'nı anlatmaya çalışacağız. Esen kalınız... Görseller : 1-Mavi gözlü "Dev" mavi göklerimizdeki bir hava gösterisini izliyor 2-Zonguldaklıların bağışladıkları uçaklardan birinin devlete teslimi 3-1962 yılı Haziran ayında Türkkuşu Etimesgut Havaalanı'nda paraşüt atlayışı öncesi., (Sağ başta bu satırların yazarı F. Gökçe)