MUSTAFA AKAY Bu güzelim memleketi yaşanmaz hale getirmek için ruh hastalarının etrafı sardığını görmek insanı kahrediyor. Ünlü ozanımız Nazım, Davet Şiirinde, " Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşcesine/ bu hasret bizim" derken, sevgiye, güzelliğe vurgu yapmıştı. Ne yazık ki, yıllar içinde Türkiye'de cinnet geçiren insanların ülkesi haline geldi. Kardeşlik çağrıları boşta kaldı geçen süre içinde. Kim kimi öldürmeyi planlar, kim kime kin duyar belli olmaz oldu. Artan narkotik suçlar, ortalarda deli dana gibi dolaşan insanları piyasaya sürdü. Bir bakmışsınız bir gün adı gibi Narin olan kızlarımızın yaşamına kast ediliyor, bir bakmışsınız daha yaşamının baharında, ülkeye hizmet etmek için çırpınan Şeyda Yılmaz'a sıkılıyor kurşunlar. Altı yaşındaki kızını evlendiren babalar mı dersiniz? Kızını tacize göz yumanlar mı? Trafik kazaları, iş cinayetleri, kan davaları hızla Türkiye'yi medeni olmaktan uzaklaştıran olaylar Bu olaylarla ilgili yazıyı rakama boğmaya gerek yok. Televizyon ve gazete haberlerinde bunları sık sık işliyorlar. Bunlardan yola çıkarsak diyebiliriz ki, Türkiye'de yaşamak pahalı, ölüm ise çok ucuz. Türkiye'de insanların kazançları giderlerinden kat be kat fazla olunca yaşamak da güçleşiyor. Akşam üzerleri pazardan meyve ve sebze toplayan yaşlı insanlar için yaşamanın pahalı olduğunu bilmemek için ahmak olmak gerekir. Çocukların büyütülmesi, okutulması için çok zorlu bir savaşım vermek gerekiyor. Ölümler ise basitleşti. Bir maganda kurşunu, insanları yaşamdan kopartmaya yetiyor. Trafik canavarları da insan canını almaya susamışlar gibi her gün yeni yeni kazalara neden oluyorlar. İnsanları suç makinelerine karşı korumak isteyen kahraman polis ve jandarmamız da bu zorbalıklardan payını alıyor bu arada. Çocuğunu bu tür olaylardan kurtarmaya çalışan ana babaların işi zor. Çocukların boşu boşuna ölmeleri için kent olmuş kırsal olmuş fark etmiyor. Kötü insanlar, çocukları her yerde buluyorlar. Eğitim sistemimiz de ne yazık ki, insanların kötü ruhlu olmasına yol veriyor. Devlet, insanını başta çocuklar ve kadınlarını koruyamıyor. Bir yerlerde eksiklik olduğu gün gibi ortada. Bu boşluk, insanların geleceğe güvenle bakmalarını da önlüyor. Kısacası, Türkiye giderek, nobran, hoyrat, gözünü kan bürümüş, insanları ve doğayı sevmeyen bir insanlar topluluğuyla karşı karşıya. Devlet, "her şeyi ben bilirim" anlayışından kurtulup, "ben insanımı yaşatmak için her türlü önlemi alırım" noktasına gelmelidir, bir an önce. Türkiye, ölümlerin zor, yaşamanın kolay olduğu bir ülke haline getirilmelidir bir an önce. Bunun için de devleti yönetenlere büyük görev düşmektedir. Onlar, önce insanlarına sevgi ve saygıyla yaklaşmalıdırlar.