Muhalefet tarafından, ekonomik vaatler kapsamında; tekrar ülke gündemine getirilen ve iptal edileceği söylenen "Kanal İstanbul Projesi"ne farklı bir bakış açısıyla, vatandaş kimliğimle ŞERH düşüyorum. Yıllar önce, Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattı Projesinin telekomünikasyon ayağında, başlangıçtaki organizasyonda Transport Manager olarak görev almıştım. Projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu uluslararası akredite bir kurum (ILF) hazırlamıştı.Yıllar alan titiz bir çalışma sonucunda, binlerce sayfalık bir rapor ortaya çıkmıştı. Proje başlamadan çok önce ÇED çalışmaları başlamıştı. Jeologlar, zoologlar, doğa ve çevre bilimciler gibi bir çok uzman ÇED faaliyetlerinde görev almıştı. Projede görev alacak tüm personele ODTÜ, Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde düzenlenen sertifikali eğitimler verilmişti. Ben de; projede görev alacak olan, kendi gurubumuzdaki arkadaşlara İş Sağlığı Güvenliği Eğitimlerini vermiştim. Güzergahın geçtiği tüm alanlardaki yaban hayatı, kuşların kuluçka dönemlerine varana kadar incelenmişti. Bölgedeki zehirli yılan ve akrep türleri belirlenmiş. Bunların panzehirleri bölgedeki sağlık merkezlerine bırakılmıştı. Çalışanların kıyafetleri, barınma yerleri. çöplerin toplanma şekli, kullanılacak araç ve gereçlerin özellikleri, hız limitleri, gürültü seviyeleri. kısaca her şey, her detay tanımlanmıştı. ÇED kurallarına uymayan yüklenici firmaların ekiplerinin faaliyetleri derhal durduruluyordu. ÇED yaptırımları nedeniyle epey zorlanmıştık. Kanal İstanbul'un ÇED raporunu hazırlayan firmayı tanımıyorum. Uluslararası akreditasyonu var mı? Saygın ve ciddi bir kurum mu? Bilmiyorum. Umarım BTC Projesinde olduğu gibi titiz bir çalışma yapmışlardır. Böylesine büyük projeler çok detaylı ve titiz hazırlık gerektirir. Şerhim şudur; Geri dönüşü olmayan ve büyük maliyetler gerektiren bu tür projelerin getirisi götürüsü doğru hesaplanmalıdır. Çevresel etkiler, iklime ve jeolojik yapıya etkileri iyi değerlendirilmelidir. Bu projenin bizim bilmediğimiz, ülkenin bekâsı açısından önceliği olabilir. Eğer öyle ise bunlar halka iyi anlatılmalıdır. ABD tehdidi; Dedeağaç'a üs kurması, Yunanistanı silahlandırması, kuşatma altına alınmamız, boğazdaki tanker trafiği, güvenliğimiz gibi birçok faktör göz önüne alındığında bu proje zorunluluk arz edebilir. O zaman eyvallah. Aksi halde; İşsizlik, üretim. tarım, eğitim, iklim değişikliği , kuraklık tehlikesi gibi öncelikli ve büyük sorunlarımız varken; ülkemizin sınırlı kaynaklarının kanal için tüketilmesini doğru bulmuyorum. Biz çok zengin bir ülke değiliz. Kaynaklarımızı doğru ve verimli kullanmak zorundayız. Projelerimizi; hayatiyetini de dikkate alarak önceliklendirmemiz gerekir. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların bir nedeni de; projelerimizi önem ve öncelik sırasına koyamadığımız içindir. Örnek mi? Tarım ve üretim önceliğimiz olsaydı, ülke kaynaklarının önemli bir kısmını tarıma, hayvancılığa ve üretime ayırabilseydik... Aciliyeti olmayan projelerimizi öteleseydik...Özetle, akıllı ve dengeli büyümeyi tercih etseydik, bu sıkıntıları yaşarmıydık?! Kanal İstanbul, ülke için gerçekten hayati önceliğe sahipse ancak o zaman yapılmalı. Bunun da kararı ortak akılla alınmalıdır. İletişim için: [email protected]