Atandı, atanıyor, geldi, geliyor derken Karabük Üniversitesi'nin rektörü boy gösterdi. Tek Adam rejiminde, akademisyenler kendi yöneticilerini seçme haklarını yitirdiklerinden beri, artık her şey tek bir imzayla yapılıyor. Oysa, kentte uzun süredir, "Karabüklü Rektör" teması işleniyordu. Yazılı ve görsel basının yanında, sosyal medyada da bu konuda düşünceler ortaya atılıyordu. 10 yılı aşkın bir süredir, bir tarikatın yuvası haline getirilen ve çağdaş, demokratik, bilimsel, eğitimden kopan Karabük Üniversitesi'ne, yine Karabük'ü bilmeyen, tanımayan ve referansı, bir siyasi parti övgüleriyle dolu olan sosyal medya hesaplarına sahip bir zat-ı muhterem atandı. Bir insan, işinin ehliyse, liyakatliyse, nereli olduğunun hiç önemi yoktur. Ama, bir tarikatın izlerini sürme, bir siyasetin piyonu olma gibi durumlar varsa, o zaman nereli olduğu da, kim olduğu da önem taşır. Sevgili Kardeşim, Semih Gülen, konuyla ilgili yazdığı yazıda, "Taklacı Karabük" demiş. Ne güzel demiş. Özetleyivermiş durumu. Bilinen tanımı ile "taklacı" takla atan demektir. Ancak, mecazi yanına baktığınızda, "dalavereci" tanımı çıkar karşımıza. Bu kentte, dalavere yapanların olduğu apaçık belli. İşte, o dalavereciler, kentin ilerlemesini engelliyor, gelişmesine ket vuruyorlar. Yazık ediyorlar, güzelim kente. Karabük Basını, elinden geldiğinde bu tür konularda üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor. Ancak, değeri bilinmiyor. Eğer Karabük Basınının değeri bilinmiş olsa idi, rektörlük devir teslim törenine davet edilirdi. Bu kentte, dünyaya hitap eden ve uydudan yayın yapan bir televizyon kanalımız var. Milyonluk kentler yerel televizyondan yoksun iken, 130 binlik kentten dünyaya haykırıyor sorunları. Köklü yerel gazeteleri, yaygın internet siteleri nerede bir sorun varsa, orada bitiyorlar. Kısacası, görevlerini olanakları ölçüsünde eksiksiz yapmaya çalışıyorlar. Peki, siyasetçiler ne yapıyorlar? Adam, oralı olur buralı olur. Ama, kimdir, neyin nesidir, bir yıl önce buraya rektör yapılmak için mi gönderilmişti. Bu süre içinde, tarikata bağlı olanların içinden mi seçilmiştir? Sorun, tek adam rejiminden kaynaklanmaktadır. Bilim insanları artık sıradan insanlar olmuşlardır. Hiçbir önemleri yoktur. Sözleri dinlenmez, dedikleri yapılmaz duruma düşmüşlerdir. "Ben ne dersem o " diyen anlayış, yurdun dört koldan tarikatlarla örülmesini artık açık açık yapıyor. Sosyal medyada, "Karabüklü Rektör" diye bağıranları görmek gerekir bundan sonra. Şimdi, ne diyeceklerdir? Siyasetçilerin tavrı ne olacaktır? Milletvekillerimiz, ilimizin siyaset büyüğü, il başkanları, belediye başkanları konuşma, bir şeyler söyleme lütfunda bulunacaklar mıdır? Karabük'ün pırıl pırıl çocukları dururken, kırışıkları ve buruşukları bulmak ancak bu kafaya nasip olur. Sanki şaka ile karışık bir durum vardır. Kırışık ve buruşuk bu şakayı, Karabüklülere nasıl anlatacaktır? Merakla bekliyoruz.