Yirminci yüzyılın sonunda ortaya çıkan ekonomik krizde, IMF ile masaya oturan Türkiye, bugünkü sosyo-ekonomik krizden daha az olan acı reçetelerle kriz atlatmıştı.. Alınan seçim kararıyla yapılan genel seçimler, Türkiye’yi farklı ve yeni sosyo-ekonomik düzene taşıyacak sistemin temellerini de atıyordu… Vesayetten, sağ-sol çatışmasından bunalan Türkiye, yirmi birinci yüzyıl ile birlikte, geniş yelpazeli muhafazakarlığın, hükümet yönetiminde, daha etkin olacağı bir döneme yelken açtı.. Yani, yeni yüzyılla birlikte, otoriter muhafazakâr siyaseti getirecek, son çeyrek yılın Türkiye sosyo-ekonomik modeli, siyaset sahnesinde bugün tüm varlığıyla yönetimde… Asırlık Türkiye Cumhuriyeti, siyaset, yargı, eğitim, adalet, alanında temel politikalar üretemediğinden, her gelen yeni iktidarın ortaya koyduğu politikalar da, günümüze kadar sosyo-ekonomide derin izler bırakmış… Ülke siyasetinin temel politikalar üretmemesinin temel nedenlerinden birisi, muhalefetin yeterince gelişmemesi ve iktidarı temel konularda dizginleyecek siyasi ve politik güce sahip olmamasından kaynaklanmakta.. Türkiye siyasi hayatında, muhalefetin çok güçlü olduğu dönemleri olduğunu da yaşayanlar bilir… Yüzyılın son çeyreğine damgasını vuran günümüz iktidarı, otoriter muhafazakarlığı fazlasıyla kullanarak kutuplaştırıcı ve muhalefeti parçalama politikasıyla, muhalefeti yaşamadan iktidar olan siyasi ve politik güç… Muhalefeti bilmeden iktidar olan siyasi yapı, yaklaşık çeyrek yıllık dönemde, laik-antilaik söylemler, dönemsel hesaplaşmalar ve rejim değişikliği ile parlamenter sistemden, Türkiye Modeli Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle gelinen son nokta… Günümüz siyaset ve muhalefeti ile halk arasındaki ayrışma kutuplaşmaya dönüşerek adeta siyaseti ve toplumu kilitledi.. Cumhuriyetle kurulan ve ülkenin en eski siyasi hareketinin başını çektiği, Türk siyasetinin muhalefet kanadı, iktidar yolunu unuttuğu gibi, muhalefette kalmayı bile beceremeyen siyasi yapı haline gelmiş… Milyonlarca seçmenini yüz üstü bırakan bir muhalefet tablosu maalesef bugün Türk siyasi hayatında boy göstermekte… Son yapılan genel seçimlerde, yorgun iktidar karşısında, seçimi almasına kesin gözüyle bakılan muhalefetin, siyasi bilgisizlik mi, siyasi tecrübesizlik mi, iktidara hazır olamamaktan mı bilinmez, seçimi kaybetmeleri, ülke siyasetinde, muhalefet adına kara bir leke bıraktı… Genel seçimleri kaybeden muhalefet, iktidarın seçimlerde uyguladığı sosyo-ekonomik politikayı ve yaptığı seçim hilelerini, meydanlarda seçmenine anlatacağı yerde, seçim sonucuyla sarsılan koltuklarını kaybetme kaygısına düştüler… Muhalefetin ana partileri CHP ve İP, beklemedikleri seçim hezimetini atlatamadan, parti içi hakimiyetini güçlendirmek için, kurultay şarkılarıyla birlikte, parti liderliğini garanti altına almaya çalışmakta.. Günümüz iktidarının da siyasi güç kaybettiği bir dönemde, siyaset geçmişin koalisyonu, günümüzün ittifakları ile, muhafazakar demokrasinin vazgeçilmezlerinden… Siyasi hayatın ana malzemesi, seçmen olduğuna göre, seçmeni göz ardı eden, muhalefet olsun iktidar olsun, siyasi arenada uzun soluklu siyaset yapamaz.. Siyasi hayatın sorunu haline gelen muhalefet, iktidar olmayı hedefinde tutmadığı sürece, ardından gelen milyonlarca seçmenin iktidar hayalini yok ederken, muhalefet olmayı da kaybetmek üzere… Düşünce ve görüşlerin ışık olması dileğiyle…