Kimileri siyaseti hep kötü yanıyla ele alırlar. Siyaseti ve siyasetçiyi kötülemek insanların alışkanlıkları haline gelir. Oysa, bir toplum neyse siyaseti de odur. Siyasetin elbette eleştirilecek yanları vardır. Ama bir de işin iyi tarafına bakmak gerekir. İyi siyasetçi vardır, kötü siyasetçi vardır. Ancak, siyasetçilerin büyük bölümü yurtseverdir. Aralarından çirkin siyasetçi de çıkabilir. Yerel bazda ele aldığınızda siyasetin, aynı zamanda insanları eğiten, ehlileştiren bir kurum olduğunu görürsünüz. Siyaset insana oturup kalkmasını öğretir. Edep erkan yolunda katkı verir insana. Şöyle çevrenize bir bakın. Kaba saba, hoyrat, okumayan, incelemeyen, araştırmayan, konuşmasını dahi beceremeyen insanlar siyasetin içine girdiklerinde nasıl şekil değiştiriyor görürsünüz. Taşrada ideali uğruna siyasete bulaşanların yanında, çıkar için siyasete ilgi duyanları da görmek olanaklıdır. Ülküsü uğruna siyaset yapan insanlar; beldelerinin kalkınması için sorarlar, sorgularlar ve talepte bulunurlar. Çıkar için siyaset yapanlar ise sağlıklı bir düşünce sistemleri olmadığı için hep kazanacak ata oynarlar ve sonuçta da bu siyasetin bedeli olarak bir şeyler kazanmayı amaçlarlar. Bu özellikteki siyasetçi küçük yerlerde çapına göre, büyük merkezlerde ise daha farklı çıkar kaynaklarına sahip olurlar. Örneklemek gerekirse, küçük bir beldede ticaretle uğraşıp siyasete girmiş kişi; önce kendi ticaretini geliştirmenin yollarını arar. Hep kendisi kazanmak ister. Kendisi kazansın, başkaları önemli değildir onun için. Siyasete bulaşmadan önce ticaretinde ancak geçinebilen insanlar, girdikleri siyasi düşünce bir de yerelde ve genelde iktidar olmuş ise kısa sürede palazlanırlar. Yoksulluk çemberini aşıp, varsıllık çizgisine gelirler. Daha önceleri evlerine zor ekmek getiren bu tipler zaman içerisinde araba, ev ve para sahibi olurlar. Elbette bunlar, durup dururken olmaz. Kapitalist sistemlerde, kamu kullanılarak yapılır bu işler. O beldede, hangi kamu kurumu varsa, iktidar partisinin başındaki insanın ticaretini geliştirmek zorundadır. Diyelim ki, iktidar partisinin yöneticileri arasında, sanayi çarşısında tamirhanesi ve yedek parça dükkânı bulunan kişi, kamuyu kendisine iş vermek zorunda görür. Yani, kendisini devletle özdeşleştirir. Bu bir yerde, insanların ötekileştirilmesidir. Bizden olana ekmek bulmak zorunlu iken, bizden olmayana kıl koklatılmaz. Bu yazıyı okuyanlar, kendi beldelerindeki durumu bir gözden geçirsinler. Eğer, beldenizdeki kamu kurumları, nerelerden alışveriş yapıyorlar, araçlarını nerede tamir ettiriyorlar araştırırsanız, yukarıda dediklerimizin aynen yaşandığını görürsünüz. Zaten kapitalizmin özelliğidir bu. Kamu gücüyle insanlar varlıklı hale getirilir. Bunun kabaca tanımı bize göre hırsızlıktır. Elli lira değeri olan bir ürünü siz iktidar partisinin yerel yöneticisine şirin gözükmek ve tayin korkusuyla onu güçlendirmek amacıyla 100 liraya alırsanız, hırsızlığa çanak tutuyorsunuz demektir. Elbette, 50 liralık parçayı 100 liraya satan da hırsızlık yapıyordur. Bakın çevrenize. Bunlar oluyor mu olmuyor mu? Yerelde böyle yürüyen işler, daha merkezlere gittikçe çap büyütür ve büyük soygunlar devreye girer. Beldenizde, ilinizde ve Türkiye'de durumu bir gözlemleyin, Dün çay içecek parası olmayanlar, dün çocuklarını ABD'lerde iş adamlarının burslarıyla okutanlar bugün etrafı çevrili villalarda oturuyor, hesaplarını her geçen gün şişiriyorlarsa, bunun adı soygundur. Evet, ne yazık ki, Türkiye bir soygun çemberinin içindedir. İşsiz sayısı 16 milyona ulaşmışken, emekli zor geçiniyorken, işçi ve memur halen verginin aslan payını veriyorken, namuslu iş adamı vergi yükü altında eziliyorken, havadan para kazananlar artıyorsa, ülke uçuruma gidiyor demektir. Bunlar çirkin siyasetçinin özellikleridir. Siyasetçinin yerelde ve genelde iyileri de vardır. Onlar haksızlıkları, sorunları dile getirirler. Belki paraları yoktur ama, düşünceleri vardır. İçlerinde insan sevgisini taşırlar. Elbette, yurtseverlerdir. Siyasetçinin kimileri ülkenin kötüye gidişinin hızlanmasında etkendir. Ancak, çirkin siyasetçi bunun belirleyicisidir. İyi unsurlar, iyi insanlar, yurtseverler siyasetten uzak kaldıkları sürece bu böyle gider. Ülkenin gidişatını siyaset bu hale getirmiştir. Ama, düzeltecek de siyasettir. O zaman iyi unsurların devreye girmesi gerekmektedir. Siyasete bulaşanların farkında olmadan bir eğitim süreci içinde olduklarını da yaşayarak görürüz. Siyasete girmeden önce giyinmesini bilmeyenlerin zaman içerisinde, modayı izler hale geldikleri görülür. Çünkü, gittikleri toplantılarda şık ve güzel giyinmiş insanları gördükçe onlara özenirler. Ekonomik sorunlarını aşmış oldukları için pahalı mağazalardan giyinme alışkınlığını elde ederler. İlk başlarda giydikleri elbiseler, sürdükleri kokular onlara yakışmasa bile zaman içerisinde, yakıştırmasını da bilirler. Bu tür siyasetçilere günümüzün zübükleri de diyebiliriz. Zübükzadeler, insanların zaaflarından yararlanarak palazlanmayı, içinden çıktıkları toplumdaki insanlara güç gösterisi yapmayı severler. Zaman içerisinde de güce taparlar. Bunlar bir de okumayı, yazmayı öğrenebilseler, memleket bir şeyler de kazanmış olur.