blank
Atilla Çilingir tarafından
06 Mart, 2015 12:00 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

SEVGİYİ VE HOŞGÖRÜYÜ KAYBEDİYORUZ..!

Asırlardan beri tarihsel kader birlikteliğimiz ile bu toprakları son vatan coğrafyası olarak belleyen, milletimizin öz parçası olan bizler, Tasamızı, sevincimizi ortak yaşamış; dinimiz, dilimiz, örf ve adetlerimizle aynı hamurun parçası olan, yeri geldiğinde kanımızı, kanımıza değdirip, lokmalarımız paylaşan bizler, Dünya milletleri arasında âlicenaplığı, yardımseverliği ile dünyaya nam salan, bu özellikleriyle insanlığın en ön saflarında yeri olan bizler; Sevgiyi ve hoşgörüyü giderek kaybediyoruz dikkat! Ne oluyor? Neler oluyor bize? Ülkemiz adeta bir kabuk değişimi yaşıyor! Ülkemizin siyasi ortamı giderek gerilmiş, milletçe her zorun üstesinden gelen toplumumuz; sanki iki ayrı düşünce etrafına toplanmış, bir ve beraberliğimizi sağlayan o zengin mozaiğin görüntüsü puslanmış, adeta karabasan çökmüş üstüne! Düşünce özgürlüğü, demokrasinin zenginliğidir ama bu kadar radikal keskin düşünce yapılarıyla ayrı düşmek/düşürülmek niye? Bu yorumum; belki çok uç, çok radikal bir tespit olabilir! Ama sokakların görüntüsü, sokakların dili böyle değil mi? Bakınız, sadece bakmayınız görünüz. Bu bir gerçek, hem de tüm acımasızlığıyla yaşanmıyor mu ülkemizde? Toplumumuzun bu görüntüsünün en önemli nedeni siyaset arenasında görev alan, tüm siyasilerin söylemleri ve eylemleri değil mi? Parti liderlerinin ülke gerçeklerini ifade ederken kullanmış oldukları üsluba, milletimizin vekili olan temsilcilerinin; T.B.M.M’ indeki davranışlarına, söylemlerine ne demeli? Ya adaletin sesi, gözü, kulağı olan temsilcilerinin, vicdanlarda sorgulanan kimi uygulamaları; Sokakların asayişini, yurttaşların kamu güvenliğini sağlamak adına görev yapanların, kabul edilemeyecek derecede sert ve hukuk dışı yaklaşımları; Doğallığın, çevremize hayat veren, renk katan kimi doğal güzelliklerin, doğal canlıların yaşam alanlarının; biz insanlar tarafından hoyratça kullanılamaz duruma getirilmesi; Yaşadığımız şehirlerin, köylerimizi çevreleyen doğal alanların, giderek yok edilmesi, neredeyse her metrekaresinin yapıya dönüştürülmesi; İşsizliğin neden olduğu göç dalgalarıyla boğuşan büyük şehirlerimizde giderek zorlaşan hayat, Bizi, bizden aldı; sanki bir başka gezegenin canlısı yaptı adeta! Hâlbuki son yurdumuz olan bu topraklarda; doğan, büyüyen, tüm bereketinden, her türlü nimetinden faydalanan biz değil miyiz? Gönül ve kader birlikteliğimizle kurulmadı mı bu vatan? Aynı milletin ferdi olmanın gururunu taşıyan bizlere ne oldu? Böylesine sıkıntılı bir süreç yaşayan toplumumuzun, tüm değer yargıları sanki alt üst oldu/edildi! İnsanımızın o kendine özgü yardımlaşma duygusu, doğal güzelliklere ve doğaya olan hassasiyeti, düşkünlüğü, bu sıkıntılı süreçte büyük yaralar almış gibi. Vahşi kapitalizmin o acımazsız etkilerinin giderek hissedildiği toplumumuzda; bireyselleşmenin örnekleri kapladı her yanımızı; İnsani duyguların yerini duyarsızlığın, vurdumduymazlığın tipik yansımaları kapladı adeta, esir aldı yürekleri, beyinleri… Ne oldu bizim o güzel adetlerimize, örf ve geleneklerimizin toplumumuza yansıyan olumlu örneklerine? Biz değil miydik, düşene, düşkün olana ilk yardıma koşan? Biz değil miydik, komşusu açken tok duramayan? Biz değil miydik, bayramların bereketini yoksullarla paylaşan? Biz değil miydik, küçüklerini sevip, kollayan; büyüklerini sayıp, sarmalayan? Biz değil miydik, annelerini, babalarını baş tacı eden, eşlerini, kadınlarını gözü gibi koruyup kollayan? Biz değil miydik, ağaçların gölgesine ulaşmak adına, sabahları gün ışımadan, sımsıcak yataklarımızdan kalkıp, o körpecik fidanlara can suyu veren, kışın soğuğunda donmasınlar diyerek, eski elbiselerimizle sarıp, sarmalayan? Biz değil miydik, sokaklarımızın süsü, ‘çomara, onun sevimli yavrularına’ sahip çıkıp, annelerimizin içelim diye verdiği sütleri gizlice onlarla paylaşan? Biz değil miydik, mahallemizin süsü ‘sarmana, tekire’; biriktirdiğimiz okul harçlıklarımızla, kasap ‘Salih Amcadan’ ciğer alıp, onlara taşıyan? Biz değil miydik, okullarımızı, hemen yanı başındaki parklarımızı süsleyen her mevsimin çiçeğini, solmasınlar diyerek, zamanlı, zamansız sulayan? Biz değil miydik dostlar, arkadaşlar, kardeşler; tüm bu güzelliklerin, insani değerlerin sahibi olan? Ne değişti? Ne oldu bize? 2000’li yıllar neler etti ülkemize? Neler oldu sevgiyle, hoşgörüyle dolup taşan yüreklerimize? Lütfen bir kez daha düşünelim bize has o güzel özelliklerimizi, insan olabilmenin tüm erdemlerini, Dinleyelim vicdanlarımızın sesini. Atilla ÇİLİNGİR Kıbrıs GAZİSİ www.atillacilingir.com

Yorumlar

  1. blank

    nesrin akçelik

    gerçeklerin sesi

Comments are closed.