Bizim klavye kahramanları Kudüs'e gidemeden Şam Kapıları açıldı. Şimdi seyir Şam'a doğru. Emevî Camisinde sabah namazı kılmaya gidecekler, güle oynaya.
Bir terör örgütü Suriye'yi ele geçirdi, övünmek, gururlanmak, bizimkilere düştü.
Şam uzakta görülünce, Kudüs, Filistin unutuluverdi.
Ne güzel bir oyun oynandı. İsrail'in kuklası HAMAS, göstermelik bir eylemde bulundu ve İsrail'in yolunu açıverdi. Sonuç, İsrail'in Suriye'yi işgal edivermesiyle son buldu.
Suriye, konusunda uzmanlar bildiklerini anlatıyorlar. Oradaki olayları yorumlamak uzmanların işi. Biz, olayın başka bir boyutunu ele alacağız.
Ülkemizi neredeyse işgal eden Suriyelilerin geri dönüşleriyle ilgili gelişmeler şu anda gündemin baş konularından birisi.
Millet Suriyelilerin geri dönüşlerine kafa yorarken, gerzeğin teki çıkmış, "Halep'ten gelenler geri dönüyor. Artık Selanik'ten gelenler de geri dönsün" diye boyundan büyük bir laf etmiş.
Selanik'ten gelenlerin ziyaretlerinin çok uzadığını, artık geriş dönüşlerinin zamanının geldiğini söyleyen bu gerizekalı, tarihsel gerçekleri de ters yüz eden bir ukalalık sergilemiş.
Cumhuriyet'in kurduğu bir kurumun başında müdür olarak bulunan bu şahıs, Selanikliler üzerinden Atatürk'e laf etme terbiyesizliğinde bulunmuş.
Bu geri zekalıya Bilal Oğlana anlatır gibi, anlatalım.
Kastettiği Atatürk, bu ülkenin birleştirici bir unsurudur. Bunu dünya kabullenmiştir. Bu tür gerizekalılar, Atatürk ve Cumhuriyet'e düşmanlıklarını her olaydan sonra bu şekildeki saçmalıklarla ortaya koymaktadırlar.
Bir Halk Eğitimi Müdürü’nün tarihsel bilgilerden uzak bu değerlendirmesi tam anlamıyla bir cehaletin ürünüdür.
Osmanlı, Yunanistan'ı Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde 1669 yılında topraklarına kattı. Bu fetihten sonra Karaman'dan öz be öz Türkler, Selanik ve çevresine yerleştirildiler daha Atatürk doğmamışken, Yunanlılar isyanlara başladılar. Osmanlı isyanlarla başa çıkamadı ve 1829 yılında Edirne Antlaşması ile Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etti ve egemenliğini tanıdı. Yunanistan 200 yıldır Osmanlı’ya karşı başkaldırısını törenlerle kutlamaktadır.
1920'lerde, Selanik ve diğer Yunan kentlerinde yaşayan Türklere akla gelmedik eziyetler yapıldı.
Bunların sonucunda 1923 yılında iki ülke arasında, karşılıklı bir nüfus mübadelesine gidildi. 1923 ortalarında da karşılıklı yer değiştirmeler yoluna gidildi.
Türkiye'deki Rumların Yunanistan'a, Yunanistan'daki Türklerin de Türkiye'ye takası gerçekleştirildi.
Yani, Selanik'ten gelenler, koyun sürüsü gibi gelmediler, kaçarak gelmediler. Öz yurtlarına gelerek, burada değerler yarattılar. Toplumda saygın bireyler olarak yerlerini aldılar. Üretime katkıda bulundular, ülkenin gelişmesi, kalkınması için canla başla çalıştılar.
Biraz kabaca olacağı için peşin peşin özür dileyerek yazıyorum. Suriye'den gelen ne idüğü belirsizlerle, Selanik'ten gelen canlarımızı aynı kefeye koymak ancak öküzlerin yapabileceği bir değerlendirme olur.
İşin üzücü tarafı, Cumhuriyet okullarında okuyup, Cumhuriyetin kurumlarında çalışma olanağı bulan bu tür aymazların bolluğudur.
Niksar Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Şakir Bolat gibiler, bölgemizde de varsa, bunlara karşı tavır takınak her yurtseverin borcu olmalıdır.