Biz de Osmanlı hayranları batılılara çok kızarlar nedense... Oysa, batılılar Osmanlıların öz be öz dayıları ve teyzeleri olurlar... Padişahlarımızın anaları ile hatunlarına baktığımızda hepsinin batılı olduğunu görürüz. Bu durumda batılılara dayı ve teyze denilmesi de olağandır. Şöyle bir bakalım ecdadımız dedikleri Osmanlı padişahlarının ana ve eşleri hangi ülkelerden? Orhan Bey'le başlıyor, ecnebi eş almak. Orhan Bey'in üç hatunu var. Ne ilginçtir ki, üçü de Rum... Bu durumda Rumların erkekleri dayı, kadınları da teyze olmuyor mu? Akrabanın akrabaya düşmanlığı bir yanlışlığı beraberinde getirmez mi? Orhan Bey'den sonra gelen Murat Hüdavendigar'ın anası Rum, karıları Bulgar... Dolayısıyla Bulgarlılar da yakın akrabası oluyor Osmanlıların... Yıldırım Beyazıt çeşniyi biraz değiştiriyor. Anası Bulgar, eşlerinden birisi Germiyan, birisi Bulgar birisi de Sırp... Al sana Sırplarla değerli bir akrabalık. Mehmet Çelebi'nin anası Bulgaristan'dan seçilmiş... Üç eşi de Hristiyan. Mehmet Çelebi'den iyi mi biliyor bizim Osmanlıcılar, Hristiyanlara aşırı kin duyuyorlar? 2. Murat'ın anası tam bir Hristiyan. 2. Murat Hristiyan ve Sırplı eşin yanına bir de İtalyan katıyor, diğerlerinden değişik olarak... Çok sevdiğimiz, hatta taparcasına beğendiğimiz, çağ kapatıp çağ açan Fatih Sultan Mehmet'imiz haremde de yeni bir çağ açıyor. Saraya bu kez Moralılar, Pontuslular ve de Yunanlılar giriyor. Bizim Osmanlıcılar, insancıllığı ve kibarlığı ile insanların gönlüne girmiş Bülent Ecevit'in Türk Yunan şiirine çok kızarlar. O şiiri şuraya atalım da padişahlarımızın anaları ve kadınlarına sonra bakalım. "TÜRK YUNAN ŞİİRİ Sıla derdine düşünce anlarsın Yunanlıyla kardeş olduğunu Bir Rum şarkısı duyunca gör Gurbet elde İstanbul çocuğunu Türkçenin ferah gönlünce küfretmişiz Olmuşuz kanlı bıçaklı Yine de bir sevgidir içimizde Böyle barış günlerinde saklı Bir soyun kanı olmasın varsın Damarlarımızda akan kan İçimizde şu deli rüzgar Bir havadan Bu yağmurla cömert Bu güneşle sıcak Gönlümüzden bahar dolusu kopan İyilikler kucak kucak Bu sudan bu tattandır ikimizde de günah Bütün içkiler gibi zararı kadar leziz Bir iklimin meyvesinden sızdırılmış Bir içkidir kötülüklerimiz Aramızda bir mavi büyü Bir sıcak deniz Kıyılarında birbirinden güzel İki milletiz Bizimle dirilecek bir gün Ege'nin altın çağı Yanıp yarının ateşinden Eskinin ocağı Önce bir kahkaha çalınır kulağına Sonra Rum şiveli Türkçeler o Boğaz'dan söz eder Sen rakıyı hatırlarsın Yunanlıyla kardeş olduğunu Sıla derdine düşünce anlarsın" Evet... Ecevit'e kızma hakları yok. Çünkü, yüce padişahımız sayesinde Yunanlılarla yakın akraba pozisyonuna girmişiz. 2. Beyazıt'ta da durum değişmiyor. Haremdeki kadınlar yine ecnebi. Yavuz Sultan Selim'le bu kez Lehler ve Yahudiler giriyor, sultanımızın yatağına... Muhteşem Süleyman'ın anası haliyle Yahudi oluyor... Ama hatunlar şekil değiştiriyor. Yatağa atılanların milliyetleri farklılık gösteriyor. Polonyalı, Arnavut bir Rus Papazın kızı ve Sicilyalı bu kez tercih nedeni. Listeyi uzatmaya gerek yok. Muhteşem Süleyman'dan sonra gelenler Macar, Venedikli, Rumen, İspanyol, Ermeni, Giritli, Cenevizli, Korsikalı, Arap, Çingene, Fransız ve İngiliz hatunların tadına bakmışlar. Neden böyle bir yol izlemişler ? Ecnebi kadınları güzel, Türkleri çirkin bulduklarından mıdır bilinmez. Ama, bir şey gerçek ki, bu evliliklerin ardından ülke biraz daha gerilemeye, bölünmeye ve parçalanmaya başlamış... Hızlı bir şekilde dağılmaya doğru gidilmiş. Osmanlının Türklüğü hakir görmesinin ardında. Analarının ve karıların ecnebi olmasının payı var mıdır yok mudur? İyi bir incelenmelidir. Günümüzde de yabancılarla evlilik yapmış yöneticiler var, onları da dikkatle incelemek ve izlemek gerekir diye düşünüyoruz.