blank
Atilla Çilingir tarafından
19 Haziran, 2015 09:51 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

‘’O’’ Öldüğünde siz büyürsünüz… ( Babalar gününün anısına…)

Bizler dünyaya ayak basarken anne, ya da baba olacağımızın kararını verebilir miyiz? Tıpkı dişi, ya da erkek olacağımızı bilemediğimiz gibi… Kuluna can verendir, ‘Yüce Yaratandır’, bu kararı alan. Ya sonrası? İşte sonrasında yaşananları; kimimiz ‘anne‘, kimimiz, ‘baba‘ olarak tadarız. Bu sıfatla yaşar, bu sıfatla canımızdan can olanları, hayatımıza katarız… Baba olmak kolay mı? Baba olmanın yazılı bir yasası var mı? Ya da, her babanın yasası ayrı mı olmalı? Aslında, tüm ilkleri önce ‘anamızla’, onunla birlikte yaşar, o ilk dokuz ayımız da tadarız… Sonrasında ise yine ilk kez onun melek yüzünü tanır, ilk kez onun kucağında ağlar ve ilk kez onun kucağında doyarız… ‘Ana‘ kucağıdır, anne sıcaklığıdır, tüm bu ilklerin adı… Ama onun da ardında, annemizi, bizleri, gölgesinin altına alan; sarıp sarmalayan, bir çınar kadar ulu bir güç vardır… Yaşamımızın tüm ilklerinde olan, bu ilklere kol kanat geren, tüm tehlikelerden koruyan, gerektiğinde bu ilkleri oluşturan tüm değerleri için hayatını da feda edebilen… İşte bu gücün adı, ‘Babadır’. Kolay mıdır ‘Baba’ olmak? Babanın temsil ettiği kavram, güçtür, güvendir, sorumluluktur… Bir babanın hayatı boyunca beyninde, ruhunda ve bedeninde barındırdığı yegâne şey; hayatına, hayat katan tüm ilklerinin oluşturduğu ‘ailesini’ koruyup kollamak, mutluluğunu sağlamaktır… Hayatının arkadaşı ile tüm bu sorumlulukları hakça paylaşmaktır. Sevgisini hiç eksiltmeden, öncelikle bu sevgiyi; yuvasının dişi kuşuna, sonrasında ise çocuklarına yaşatmaktır… Yuvayı kuran anne ise dişi kuş misali; baba da bu yuvayı, güçlü kollarıyla koruyandır… Öylesine hızlı geçer ki yaşam! Daha bir varmış, bir yokmuş demeden! O gider, hatıraları kalır! Kimi zaman aklımıza geldikçe, bir çift gözyaşı ile anımsarız… Kimi zamansa, ebedi istirahatgahının başucuna geçer, dualarımızla onu anar. Bazen de vicdanlarımızı yargılarız! Ya da, yaşadığı için şükreder, o ulu çınarın gölgesinde alırız soluğumuzu… Güçlü kolları ile bizleri bir kez daha sevgiyle sarmalamasını bekler, onun gücünden güç alırız… Kimi zaman ise; geçmişte hiç yaşamamışçasına o kır saçlı, yorgun bakışlı ama bizleri daima gururlu gözlerle, sevgi ile izleyen insanı unutur, geçmişin karanlıklarında bırakırız! Sonrasında öylesine bir an gelir ki! Kaçamayız o anın gerçeklerinden, yalnızlığımızın o soğuk yüzünden! İşte o an’da onu bir kez daha anar, ‘baba’ olmanın ne demek olduğunu daha iyi anlarız… Yavaş bir fısıltı ile onun adını bir kez daha fısıldarız, sanki bizi affetsin ve varlığı ile hayatımıza güç katsın diyerek! ‘’Baba’’deriz...‘’Babam’’ diye fısıldarız o güçlü çınara… Sonra bir anda onun yokluğunu hatırlarız… Hüznümüzün feryatları karışır, onsuzluğumuzun acısına… Ve artık o yoktur…’Babasız’ olmanın ne demek olduğunu, o gittiğinde anlarız… Kaç yaşınızda olursanız olun, babanız yaşıyorsa eğer, siz hala çocuksunuzdur. Unutmayınız ki! ‘’O‘’ öldüğünde siz büyürsünüz… Tıpkı çınarın gölgesi gibi! Gün batımında, çınarın gölgesi büyür! Güneş yeniden doğduğunda; çınarın gölgesi yoktur artık… ‘ Babalar’ gününüz kutlu olsun…’ ( Biliyorum ki, beni duyuyor ve görüyorsun rahmetli babacığım…) 21 Haziran 2015 Atilla ÇİLİNGİR www.atillacilingir.com

Yorumlar

  1. blank

    Nesrin Akçelik

    kaleminize ve yüreğinize sağlık

Comments are closed.