''Ege'den başlayan Yunan kuşatmasını kıracak, Türkiye'nin tek açık kıyı kapısını güvenceye alacak stratejik ada Kıbrıs'tır. Türkiyesiz Kıbrıs Türklüğünün var olabileceğini düşünmek ise saçmalıktır…'' Asırlar boyunca 'Ay Yıldızlı Sancağımızın' dalgalandığı topraklar; Türk Milleti için büyük bir önem arz etmiş, bu uğurda on binlerce vatan evladı hayatlarını tereddütsüz feda etmiştir. Gerekirse aynı şahadet şerbetini içmeye hazır milyonlarca cesur yürek hazır beklemektedir. Kıbrıs adası da, Akdeniz'de ay yıldızlı bayraklarımızın gururla dalgalandığı vatan topraklarımızın bir parçasıdır. Bu vatan parçamız; asırlar boyunca adada hükümran olan atalarımızdan yadigâr, 42 yıl önce tüm dünyaya meydan okuyarak, Yunanistan'la savaşı dahi göze aldığımız vatan parçamızdır, yavru vatanımızdır. Kıbrıs'a milletimizin vermiş olduğu 'Yavru vatan' sıfatı; ne birileri istedi diye değişecek. Ne Kıbrıs Türk Halkı adada ki bağımsız, hür yaşam hakkından vazgeçecek. Ne Türkiye Cumhuriyeti Devleti adadaki tarihi ve hukuksal kazanımlarını türlü vaatler uğruna terk edecek. Ne de Türk Milleti Kıbrıs Türk'ünü adada bir başına bırakacaktır. Tarih sayfalarına şehitlerimizin kanlarıyla yazılan bu gerçek; asla değişmeyecek, değiştirilemeyecektir. Pekiyi son dönemde neler olmakta, neler yaşanmaktadır Kıbrıs'ta? 2008 yılından beri adada taraflar arası müzakereler devam etmektedir. Bu süreçte ve öncesinde yaşananlarda dâhil her defasında adaya çözüm adına yenilenen umutlar vaat edilmekte ama Rum tarafının uzlaşmaz, değişmez tutumu nedeniyle hiçbir şey değişmemektedir! Rumların adada yaşanan tarihi gerçekleri, geride kalan zaman diliminde Kıbrıs Türk Halkına uyguladıkları katliamları, onca ayıbı, insanlık dışı ambargoları yok saydıkları! Şimdilerde ise; Annan tuzak planından kaynaklı, hukuk dışı oyunlarla üye oldukları AB kozunu, aslında yok hükmünde olan 'Kıbrıs Cumhuriyeti' sıfatını da kullanarak, adanın sahibiymiş gibi hareket ettikleri sürece; adada ne gerçek anlamda bir çözüm olacak, ne de ada huzura kavuşacaktır! Kıbrıs'ta devam eden ve yarım asrı geride bıkan bu usanç kaynaklı süreçte; adanın güneyinde de, kuzeyinde de değişen yegâne şey siyaset sahnesinin aktörleridir… Hal böyle iken! Kıbrıs Türk'ünün, Rumların türlü oyunlar sonucunda anayasal kurucusu olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığına son verilmesinin üzerinden tam 53 yıl geçmiştir… 1955'den-1974'e kadar yaşanan o acılı sürecin ardında yarım asır kalmış; Kıbrıs Türk Halkı, 33 yıldan beri kendi kurmuş olduğu devletinde: K.K.T.C'de; özgürce yaşamını sürdürmeye devam etmektedir. Uluslararası tanınmışlığı olmasa da, sadece Türkiye tanımış dahi olsa; K.K.T.C: Kıbrıs Türk'ünün adaya yansıyan en güçlü, en değerli hazinesidir. Her dönemde olduğu gibi son dönemde de K.K.T.C-Türkiye arasında; Anavatan- Yavru vatan ilişkileri giderek güçlenmiş. Kıbrıs Türk Halkının yaşam geleceğiyle ilgili önemli yatırımlar gerçekleşmiştir. Son dönemde bunlardan en önemlisi Türkiye'den, K.K.T.C'ye ulaşan can suyu projesidir. Suyun öneminin ne demek olduğunu en iyi, adada yaşayan kardeşlerimiz bilirler. Ama bu önemli proje sonrasında adaya ulaşan suyun dağıtımında ortaya çıkan anlaşmazlığın aşılamamasıyla patlak veren hükümet krizine, bu ay eksik ödenen memur maaşlarının olumsuzluğu da eklenince; K.K.T.C'de görevde olan UBP-CTP/ BG hükümet ortaklığı bozulmuş, şimdilerde yeni bir hükümet kuruluşu gündemdedir… Pekiyi güneyde, Rum tarafında neler yaşanmaktadır? Adanın güneyindeki sözde Kıbrıs Cumhuriyeti yöneticileri; geçtiğimiz hafta ada tarihinde Kıbrıs Türk'üne kan kusturan E.O.K.A terör örgütünün kuruluş yıl dönümü (1 Nisan 1955) nedeniyle adaya gelen Yunan Savunma Bakanı Kommenos ile Yunan Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Tellisi ağırlaşmıştır… 1955-1974 tarihleri arasında binlerce Kıbrıs Türk'ünü acımasızca katleden EOKA'cılar için anma törenleri düzenlenmiş, Rumların anavatanımız diyerek yere, göğe sığdıramadıkları AB üyesi Yunanistan'la birlikte Güney Kıbrıs Rum yönetimi, adada adeta terör örgütünü kutsama şovu yapmışlardır..! Esasında Rum kesiminde sergilenen bu şov; Türkiye'nin AB sürecine her defasında takoz olan, EOKA terör örgütü mensuplarını kahraman ilan ederek, bunun yansımasını, net bir şekilde Rum kesimindeki törenlerde gösteren Rum-Yunan ikilisinin, Kıbrıs konusuna yaklaşımlarını gösteren gerçek yüzlerinin ta kendisidir… Ne gariptir ki, terör örgütleri konusunda çok duyarlı olanlar, bu örgütler arasında ayrım yapılmasına şiddetle karşı çıkanlar; Kıbrıs'ta işledikleri cinayetlerle tarihin karanlık yüzüne kaydolan Rum-EOKA terör örgütünün bu kutsanma törenlerine sağır ve dilsiz kalmışlardır! Zaten bugüne değin, EOKA'nın işlemiş olduğu bu cinayetler nedeniyle ne insan hakları mahkemesi hesap sormuş, ne de Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk Halkından özür dilemiştir… (Bk. 'Tarihten Gelen Çığlık'-Kıbrıs'ta Soykırım 1955-1974, Atilla Çilingir) Her iki tarafı da ilgilendiren ortak konuya, çözüm sürecinde yaşananlara gelince: Gerçekten de değişen bir şey yoktur! Adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum Lideri Anastasiadis, müzakere masasındaki çözümü; Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı olacak şekilde yönlendirmekte, Rum göçmenlerin büyük bölümünün kuzeye dönmesinde, mülkiyet haklarının tamamen verilmesinde diretmekte, AB şemsiyesi altındaki Kıbrıs'ta, Türkiye'nin garantörlük hakkının olamayacağını savunmakta, olası bir çözümde AB'nin birincil hukukunun geçerli olmadığını açıklamakta, nüfus konusunda da 4'e, bir oranının geçerli olacağını dile getirmektedir..! Yani 4 Rum'a karşılık bir Türk. Ona göre, adada 'yerleşik' olarak tanımladığı T.C kökenli yurttaşlarımız adayı terk etmelidir! Aslında Rumlar ipe un sermeye devam etmektedir! Çünkü Rum tarafı için Kıbrıs sorunu diye bir şey olmadığı gibi; onlar bu sorunu kullanarak AB üyesi de olmuşlar, adaya yapılan her türlü ekonomik yardım, adanın yasal hükümeti gibi Rum tarafına yapılmaya devam etmektedir… Yani adada oynanan Bizans oyunlarının senaryolarında değişen bir şey yoktur! Kıbrıs Türk Halkını müzakere masasında temsil eden K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncının, göreve geldiği günden buyana izlediği politika, ne yazık ki! 'Birleşik Kıbrıs' için verdiği/verebileceği pek çok tavizleri içermektedir… Bu arada, Türkiye'de yaşanan terör belası nedeniyle, bu bölgelerde görevlendirilmek üzere geçtiğimiz hafta, K.K.T.C'deki birliklerimizden bir kısmının Türkiye'ye çekildiği haberleri basına yansımıştır! Bu konuda resmi bir açıklama yapılmamıştır! Basına yansıyan haberler ne derece doğrudur, bilinmez? Ancak böylesi bir gelişme var ise; adada devam eden çözüm sürecinde, karşı tarafın bunu bir taviz olarak algılamaması yönünde önlem alınması yetkililerin önceliği olmalıdır. Zira adada mevcut askeri güç dengesi çok önemlidir. Kaldı ki, Yunan Hava Kuvvetlerinin adanın güneyinde Baf'ta konuşlandığı, Güney Rum Kesiminin dünyada en çok silahlanan yönetimlerin başında geldiği, Yunanistan'ın 1974 sonrasında adadaki askeri gücünü arttırdığı da bilinen bir gerçektir! Türkiye'nin birçok cephede vermiş olduğu terörle mücadele, Suriye'de devam eden savaş ve ülkemize en çarpıcı yansıması olan göçmen sorunu nedeniyle kimi aklı evveller; Ankara'dan, Kıbrıs'a bakıldığında orada yaşananların göz ardı edildiğini sanarak, bazı hayallere kapılmış olabilirler! Ama unutulmasın ki! 1974 yılında Türkiye'nin adaya müdahale edeceğini hayal dahi edemeyenler, bunun bedelini çok pahalı ödemiştiler. Atilla Çilingir www.atillacilingir.com www.biyografi.info/kisi/atillacilingir