Bakan değişti ama iktidar aynı iktidar! Devlette devamlılık esastır. Başlatılan bir iş ne olursa olsun yarım bırakılamaz. Mücbir sebeplerle belki gecikir fakat neticede tamamlanır. 21 yılda 8 tarım bakanı 8 ayrı tarım politikası. Demek ki, birinin başlattığını diğeri beğenmemiş ve yeni politika üretmiş! Tıpkı milli eğitimdeki gibi. Ne âlâ memleket ! Tarımda ve eğitimde geldiğimiz nokta ortada! Geçtiğimiz yılın Aralık ayının ilk haftası. CNN Türk'ün konuğu Tarım Bakanı idi. Tarımla ilgili projelerini anlatmıştı. Konuştuklarını dikkatle not almıştım. Tarih de vererek, kulağa hoş gelen çok iddialı, çok güzel şeyler söylemişti. ☆ Kent tarımı ve tarımda etkin planlama; yerinde üretim, yerinde tüketim. ☆ Jeotermal seracılık ☆ Silivri ve Çatalca'daki arazileri tarıma açarak İstanbulu kendi kendine yeter hale getirmek... ☆ Ülkemizi kendi kendine yeter hale getirirken, dünyanın da gıda üssü haline getirmek.Tarımda İhracat patlaması yapmak! ☆ Tarıma verilen desteği bu yıl sonu itibariyle 40 milyar ₺, önümüzdeki yıl 56 milyar ₺ ye çıkarmak. ☆ Köy okullarını yeniden açmak... Tarim bakanını konuk eden gazeteci; "Ne zaman tarımda ideal noktaya gelebileceğiz?" diye sormuştu. Tarım bakanı aynen şu cümleyi kullanmıştı "GELECEK YIL BU ZAMAN!" Yani 2023 yılının Aralık ayını işaret etmişti. Aralığa 3 ay kaldı! Ne durumdayız acaba? Ülkenin tarımda kendi kendine yeter hale gelmesi demek; tarım ithalatına her yıl ödediğimiz 200 milyar ₺ den fazla paranın kasamızda kalması anlamına geliyor. Bunun üzerine birde tarımda ihracat patlaması yaptığımızı düşünün... Tarım Bakanının söylediklerine İnanmayan araştırabilir. Ben nasıl not aldıysam, bu konuşma TV Arşivlerinde de yerini aldı. Ne kadar iddialı cümleler. Hepsi çok güzel, muhteşem projeler. Neden olmasın? Ülkemiz bunu başaracak potansiyele fazlasıyla sahip. Tarımı ayağa kadırmak; hemde 1 yılda, madem bu kadar kolaydı, neden bunca yıl bekledik? Bu kadar önemli bir konuyu çok daha önceden halletmeliydik. Bahanesi hazır! Yukarıda da ifade ettiğim gibi mücbir sebepler girdi araya. Bunlardan biri seçim. Seçim ekonomisi nedeniyle kaynaklar bol kepçe dağıtıldı. Asla çıkmaz denen EYT bile çıktı. Üstüne geçtiğimiz şubat ayında büyük bir deprem felaketi yaşadık! Şimdi o bölgeyi yeniden imar etmek için çok büyük maddi kaynağa ihtiyacımız var. Sürekli artan dış borç ve cari açık, tükenen merkez bankası rezervleri nedeniyle ülke zaten dar boğazda. Hayat pahalılığı ve enflasyon milleti canından bezdirdi. Sanırım, tarımla ilgili reform niteliğindeki bu büyük proje, ekonomik nedenlerle ötelenmek zorunda kaldı. Yada rafa kalktı. Oysa ki, Sn. bakanı dinlediğimde, ülkem adına ne çok umutlanmıştım. Yıllardır, elimden geldiği kadar yazılarımda bu konuya dikkat çekmeye çalışıyorum. Bugüne kadar tarım ve üretimle ilgili birçok yazı yazdım. Ne demişti Sn. Bakan; "Dünyanın gıda üssü olacağız.Tarımda ihracat patlaması yaşayacağız" Yukarıda sıraladığım nedenlerle bu iki beklentiden artık vaz geçiyorum. Dünyanın gıda üssü olmak ve ihracat patlaması şimdilik kalsın!. Bari kendi kendimize yetelim. Hadi 1 yıl dan da vaz geçtik, 2 yıl olsun. Umarım yeni tarım bakanı bu güzel projeyi devam ettirir. Gecikmeli de olsa hayata geçirir. YA TÜKETEREK TÜKENECEĞİZ YADA ÜRETEREK BÜYÜYECEĞİZ! Dünya artık eski dünya değil. Küresel ısınma, Kuraklık, Afetler, Savaşlar... Tüm bunlardan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyoruz. Kısıtlı olan ülke kaynaklarını; akıllı, verimli ve tasarruflu kullanmak zorundayız. Bizim israf edecek 1 kuruşumuz, 1 damla suyumuz yok! Önceliğimiz; tarımda dışa bağımlılıktan kurtulmak olmalı. Aksi halde, bu kafa ile gidersek, yakın bir gelecekte gıdaya para ile de ulaşamayacağız. Topraktan geldik toprağa dönmekten başka çaremiz yok! Kurtuluş; Veysel'in şu dizelerinde saklı "Karnın yardım kazmayınan belinen Yüzün yırttım tırnağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sadık yarim kara topraktır." Anadolu insanı; bir kuruş geliri olmadan yaşamını yüz yıllar boyunca toprak sayesinde idame ettirdi. Tarım en öncelikli milli politikamız olmalıydı! Asıl beka burada! Petrolümüz yok! Gazımız yok! Fakat çok daha değerli bir şeyimiz var! Dünyanın en verimli topraklarına sahibiz! Güneşimiz var. Suyumuz var. Genç ve dinamik bir nüfusumuz var. 120 binin üzerinde ziraat mühendisimiz var. Rusya ve Ukrayna'nın toprakları bizden daha mı verimli? Adamlar dünyanın gıda üssü olmuş! Konya büyüklüğündeki Hollanda tarımdan heryıl 100 milyar Euro kazanıyor. Akıl var, mantık var. Allah'ın verdiği nimeti biz neden değerlendirmiyoruz.! Geri zekalı mıyız, yoksa vatan haini mi?! ATA TOHUMU VE ORGANİK TARIMA AĞIRLIK VERMELİYİZ Sağlığımızı tehdit eden GDO lu ürünlerden hızla kurtulmalıyız. Bütün gücümüzle, yıllardır ihmal ettiğimiz tarım ve hayvancılığı tekrar canlandırmalıyız. Başka kurtuluş yolumuz yok! Bu konuda yeteri kadar geç kaldık. Marketlere gitmeye korkar olduk. Çocuklarımız ihtiyaçları kadar meyve yiyemiyor, süt içemiyor. Kasapların önünden bile geçemiyoruz. Tarım, gelmiş geçmiş tüm hükümetler döneminde; çeşitli nedenlerle hep ihmal edildi. Köyden kente göçü adeta teşvik ettik. Şimdi, toprağı olan hayatta tutunmak için köyüne geri dönecek, dönüşler başladı bile. Bugüne kadar yapmadığımızı artık seve(!) seve(!) yapacağız. İlahi adalet böyle bir şey işte! Aç kalmak istemiyorsak, buna mecburuz! Devlet herşeyi bir kenara bırakacak bütün gücüyle tarıma destek verecek! Artık geldiğimiz noktada başka çaremiz yok! Gereksiz yatırımlar, durdurulmalı. Çiftçilerimize bedava mazot, gübre desteği verilmeli. Küçük baş hayvancılığı teşvik etmeliyiz. Tarımsal planlamaya geçmeliyiz. Modern tarıma, akıllı sulamaya yoğunlaşmalıyız. "Tarıma şu kadar destek verdik, bu kadar kredi sağladık, çiftçimizin her zaman yanındayız" vs. vs. Bırakın bu boş lafları. Onun için mi tüm tarım ürünlerini ithal ediyoruz?! Sonuç ortada! Demek ki, yetersiz kardeşim. Yıllarca ihmal etmişiz tarımı. Bu saatten sonra nasıl toparlarız onu düşünelim. Sebze, meyve, un, et ve süt fiyatları aldı başını gidiyor ! Dünyanın en verimli, en bereketli topraklarında; içinde bulunduğumuz durum tarım ve hayvancılık adına utanç verici!