blank
Mustafa AKAY tarafından
21 Kasım, 2023 11:31 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+ A-

KİTLER VE BİTLER

Yenice, 1987 yılında ilçe yapılmasına karşın, sağlık sorunları ile boğuşan bir belde durumundaydı... Bizler, bir avuç insan biraya gelerek rahmetli Celal Akay önderliğinde, Hastane Yaptırma Derneği adı altında bir dernek kurduk. Derneğin yönetiminde yer aldık. O zamanlar, Yenice'de bir sağlık ocağı bir de SSK Dispanseri sağlık hizmeti veriyorlardı. Bu da yeterli gelmiyordu. Hastane gereksinimi tam anlamıyla ortadaydı. Neler yapabilirizi tartışıyorduk. Bulduğumuz çare siyasilere ve kurumlara giderek bu isteğimizi iletmek oldu. Herkesi ziyaret ettik. Ziyaret ettiklerimiz arasında SSK Genel Müdürlüğü de vardı. Yenice'de halkın çoğu SSK'lı olduğu için SSK Hastanesi'nin daha yararlı olacağı düşüncesi egemen olmuştu. Bize bir yol gösterdiler. Dediler ki, en azından beş metrekarelik bir arsa bağışlayın. Ne yazık ki, böyle bir arsayı bağışlayacak yer sahibi ve hazine arazisi yoktu. Yenice bucakken, yapılmış imar planında sağlık kurumu olarak gösterilmiş bir yeri hatırlattı yerel yöneticiler. Bu arsayı dernek olarak alalım düşüncesi gelişti.  Ancak, derneğin parası yoktu. Halk biz yardım ederiz yaklaşımını gösterdi. Ziraat Bankası'ndan emekli maaşı alanlar da her ay bütçelerine uygun düzenli yardım yapacaklarını söylediler. Böylece bir kampanya başlattık. Arsa çok hisseliydi. Zorlu bir uğraşa girdik. Sonuçta, Yenice'mizi hastaneye kavuşturduk. Bu arada, sık sık Ankara'ya gidiyor, yetkililerden destek ve yardım istiyor, yol haritamızı çiziyorduk. Bir , Ankara'ya gidişimizde işimiz çok uzun sürdü. Karabük otobüslerinin kalkış saatleri geçmişti. Yönetim kurulu üyelerimizden rahmetli Seyfettin Örenli, "otobüsleri kaçırdık, bu akşam benim evde kalırız" dedi. Şaşırmıştık, Ankara'da evi oluşuna... Hikâyeyi anlattı ve dedi ki" Bu evi, Demir Çelik'te çalışırken, bize verilen kâr payıyla aldım" Bunları nostalji olsun diye anlatmıyorum. Niyetim, o günkü Demir Çelik'in Karabük'e, yöreye ve ülkeye kazandırdıklarının yanında. Çalışanlarına değer verişini ortaya koymak. Bir tesis düşünün, 13 hanelik bir mahalleyi bugünün ili haline getirsin ve ettiği kazançtan çalışanlarına pay versin. Bu tesis, klasik deyimiyle ülke genelinde fabrikalar yapan fabrika diye ünlenirken, çalışanlarını teşvik için de harikalar yaratmış. Bu konuyu daha sonraları, değerli ağabeyimiz Fikret Gökçe'ye sorduğumda, 440 Sayılı Kanun'a göre bu uygulama yapılırken, yönetim kurulunda da işçiyi temsilen bir üyenin bulunduğunu öğrendim. Nereden nereye... Şimdi, bir felaket olduğunda devlet, yurttaşından iban numarası istiyor. Ne yazık ki, bu KİT'ler beğenilmedi. Karma ekonominin dengeleyici unsuru olarak ülkenin kalkınması için durmadan çalışan bu KİT'lerin teknolojileri bilerek yenilenmedi ve özelleştirmenin önü açıldı. Siyasilerin arpalık olarak kullanmalarının dışında çok da fazla olumsuzlukları yoktu. Bir zamanlar, Karabük Demir Çelik İşletmeleri bünyesinde 17 bin kişiye iş vererek, çok önemli bir istihdam sağlama görevini yerine getirdi. Çalışanlarına iyi de ücret veriyordu. Çalışan emeğinin karşılığını alabiliyordu. Sendikaları vardı. Bugünkü gibi, işveren yanlısı olmayan. Çalışanları için emeklilik fonları,  güçlendirme ve yardımlaşma vakıfları, sağlık hizmetleri, kreş, lojmanlar, işçi evleri gibi hizmetlerin yanında, kooperatifleşme, elektrik üretimi, sporun her kolunda faaliyet, müzik, kütüphane, sinema, mühendis, memur ve işçi lokalleri, eğitim ve ibadet kurumları açarak, sosyal yaşamda devrim sayılabilecek imza atmıştır Karabük Demir Çelik İşletmeleri... Her ne kadar köyden gelenleri tam anlamıyla işçileştirmemiş , olsa da, sınıf atlatacak konuma getirmiştir. Şehrin burjuvazisini oluşturma yolunda önemli adımlar atmıştır. Kısacası, 12 Ocak Kararları sonrası yönetimler, karma ekonominin önemli unsurları olan KİT'ler ve BİT'lerle alay ederek yurttaşı serbest piyasa ekonomisi denilen ucube sisteme mahkûm etmişlerdir. Kamu devreden çıkınca, ülke şaha kalkacak hayaliyle, yoksullaştırmayı artırmışlardır.