blank
Atilla Çilingir tarafından
19 Eylül, 2016 09:33 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

KIBRIS’TAN GÜNÜMÜZE YANSIYANLAR..!

50'li yıllardan beri adada yaşanan sürece yönelik çözüm önerilerimi sıralamadan önce adada yaşanan son dönemin kısa bir analizini yapmak gerekirse; şu gerçekler öne çıkmaktadır: Türkiye'nin Kıbrıs Konusundaki Tutumu: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 50'li yıllardan, bugüne görev yapan tüm hükümetleri; Türk Milletinden almış olduğu destekle her dönemde Kıbrıs Türk Halkının yanında olmuş, 33 yıldan beri de, K.K.T.C'de ekonomik, sosyal, mali konularında yaşanan her türlü sıkıntıya destek vermiş; adada yaşayan kardeşlerimizin yaşam geleceklerine daima olumlu katkılarda bulunmuştur. Hiç şüphesiz, bundan sonra da bu desteğin artarak devam edeceği gerçeği de unutulmamalıdır. Kıbrıs konusuyla ilgili unutulmaması gereken çok önemli bir hususu bir kez daha ifade etmem gerekirse; bu stratejik ada, bize atalarımızdan emanettir. Türkiye'de milletimizin iradesini hangi siyasi partimiz temsil ederse, etsin; ülkemizin bölgesel menfaatleri ada üzerindeki kazanılmış tarihi, hukuki haklarımızın yılmadan savunulmasını gerektirmektedir. Bu önemli husus, bugüne değin hep böyle gerçekleşmiş, hiç kuşkusuz bundan sonra da böyle gerçekleşecektir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın Kıbrıs Konusuna Bakışı: Rum tarafının Kıbrıs konusunda üreteceği hiçbir çözüm, vereceği hiçbir taviz yoktur! Rumlar halen AB'ye üye olmanın, adanın sözde resmi hükümetiymiş gibi tanınmanın avantajını taşımakta, her platformda bu avantajı kullanmaktadırlar. Aslında Rumlar; adanın yarı buçuğunda ''Enosis'i'' gerçekleştirmişler, şimdi aynı şeyi adanın kuzeyinde başarmak istemektedirler! GKRY'i uluslararası platformda en önemli gücü, dün olduğu gibi; bugün de Yunanistan'dan almaya devam etmektedir. Rum tarafı hala Kıbrıs anlaşmazlığının 1974'te Türkiye'nin adayı işgal etmesiyle başladığını, adada taraflar arası bir anlaşma olacak ise; bunun ancak Türkiye'nin garantörlüğünün olmadığı, Türk askerinin adayı terk ettiği temelinde gerçekleşeceğini öne sürmekte; AB ve BM çatısı altında yer alan devletler de, bu gerçek dışı dayatmaya destek vermektedir! Rum-Yunan ikilisi bugüne kadar, kendi menfaatleri adına uluslararası arenada yürütmüş oldukları dış politikada daima kazanan taraf olmuştur. Çünkü Avrupa'nın bu şımarık çocuklarının arkasındaki güç Hıristiyan âlemidir. Bu gücün varlığı, desteği daima bizim ulusal çıkarlarımızın karşısında olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir. Kıbrıs Türk Halkının Adadaki Yaşam Hakkına Güncel Bakışı: Kıbrıs Türk Halkı; Egemenliğini görmezden gelenleri, yıllardır adada ''Türk Halkı'' kimliğiyle yaşayan insanlarımızı, ''Kıbrıslı'' kimliği içerisinde eritmek isteyenleri, Kıbrıs'ta barışın teminatı olmaya devam eden Kahraman Türk Askerini; 'adadaki yabancı güçler' statüsünde görerek, 'Türkiye benim vatanım değildir' diyebilen zihniyetin temsilcilerinin bu taleplerine ezici bir çoğunlukla karşı çıkmıştır. Önümüzde ki dönemde de Kıbrıs Türk'ü; kendisini temsil eden siyasilerden; adada ki, kazanılmış tüm haklarını koruyan, anayasal, hukuksal, tarihsel haklılığımızı ortadan kaldırabilecek her türlü çözüm tuzağından uzak duran bir siyasi başarıya imza atmalarını beklemektedir. Bu başarının gerçekleşebilmesi için Kıbrıs Türk Halkının tüm gücüyle liderlerini desteklemesi, KKTC'nin yaşatılması yönünde irade beyanında bulunması, bu uğurda mücadele eden tüm sivil toplum kuruluşlarının her vesileyle bunu dile getirmesi çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki, hiçbir neden uğruna ata yadigârı Kıbrıs'tan vazgeçilemez, çözüm adına Rum'un her istediğine boyun eğilemez! Gerekirse müzakere masasından kalkılır, KKTC'nin tanıtılması adına her türlü adım atılır. Atılacak bu tanınma adımı; Şehitlerimize, Gazilerimize olan borcumuzun, onurlu ödemesi olacaktır… AB, Türkiye İlişkilerinde Kıbrıs Konusu: Türkiye'nin AB ile başlayan müzakerelerin ardında uzun yıllar kalmıştır! Geride kalan bu süreçte, 13 başlık açılmış, açılan bu başlıkların içerisinde sadece 1 tanesi kapatılabilmiştir! AB ile yapılan bu müzakereler sürecinde; Türkiye, hiç de hak etmediği uygulamalar ve dayatmalar ile karşı karşıya kalmasına rağmen görüşme sürecini yürütmeye devam etmektedir. Türkiye'nin geçen bu uzun süreçte yapılan müzakerelerde, hiç de hak etmediği uygulamaların, dayatmaların başında Kıbrıs konusu gelmektedir! Her müzakere başlığının görüşülmesi öncesinde; Kıbrıs konusunu hallet baskısının ülkemizin önüne konulması; bu süreci yönetenlerin tarih boyunca bize oynadıkları oyunların bezerlerinden hiç de farklı değildir! AB'yi hiç ilgilendirmeyen/ilgilendirmemesi gereken bu çok önemli konunun, müzakereler başlamadan önce, bu sürece dâhil edilmesi, sonrasında yaşananlar; AB'ye giden yolda Türkiye'nin, Türk Milletinin, 'Kıbrıs Milli Davamızdan'; Kıbrıs Türk Halkının adadaki tüm kazanımlarından vazgeçilmiş gibi bir duruma sürüklenmesi, Kıbrıs'ın elimizden çeke, çeke alınabilmesi dayatmasından başka bir şey değildir! 2016 yılını Kıbrıs'ta çözüm yılı olarak ilan edenlerin, adada yaşanan gerçekleri göz ardı etmeden bunu nasıl başaracaklarını ilerleyen süreçte göreceğiz! Kaldı ki, 2016 yılının son diliminde tarafları temsil eden yöneticilerin BM Genel Sekreteriyle yapılacak görüşmelerden önce yapmış oldukları açıklamalara bakıldığında; Rum tarafının Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin adadaki garantörlük hakkı kalkmadan, Türk askeri adayı terk etmeden bu anlaşmanın olmayacağını ifade ederken; Rum Kilisesi Başpapazı Hrisostomos Efendi; daha şimdiden, hazırlanan çözüm planı Rum toplumunun önüne geldiğinde ''Hayır'' denilmesi için kampanyaya başlamıştır! Çünkü ona göre böylesi bir antlaşma yetersizdir! Kıbrıs Türk'üne azınlık haklarından fazlası verilemez… GKRY başkanı Bay Anastasiadis ise; tarafların 25 Eylülde BM Genel Sekreteriyle yapılacak zirve toplantısından önce yapmış olduğu açıklamalarda; Kıbrıs Türk Kurucu Devletini bir ''eyalet'' olarak vasıflandırmış, ''Güzelyurt'' Rumlara iade edilmeden anlaşma olamayacağını buyurmuştur… Anastasiadis'in asıl bomba açıklaması; 'Türkiye'nin Garantörlüğü' konusunda olmuştur! Kendisine bu konuyla ilgili olarak; ''Sayın Akıncı güvenliğin Türkiye ile bağlantılı olduğunda ısrar ediyor ve Kıbrıs Türk oluşturucu devleti talep ederse Türkiye'nin müdahale edebilmesini öneriyor sorusuna karşılık, yüzünde imalı bir ifade "öyle söylüyor ama öyle değil" demiş! Sn. Akıncı'dan bu manidar açıklamaya bir yanıt gelmemiştir… Bay Anastasiadis, yapmış olduğu son açıklamasında; ''2016 içinde bir çözüm aşırı iyimserliktir'' dediğini de unutmadan; bugünden yarına, Kıbrıs konusuna baktığımızda: Rum tarafının duruşunda değişen bir şey olmadığı gibi; mutabakata varmak adına Türk tarafına bilinenlerin dışında verecekleri hiç bir şey de yoktur! Bundan sonrasında da olmayacaktır… GKRY önümüzdeki yıldan itibaren 2018 yılında yapılacak milletvekili seçimi ortamına girecektir. Anlaşılan odur ki! Bay Anastasiadis gene kaçamak yapmakta! Bundan sonrasını yeni seçimler sonrasına bırakmak istemektedir! Çünkü Rum toplumu yürütülen bu süreçten memnun değildir… K.K.T.C'nin masadaki temsilcisi Sn. Akıncı'dan bu safhada, Kıbrıs Türk Halkını umutlandırabilecek fazla bir açıklama gelmemektedir. Rum tarafının böylesine dayatmacı mesajları karşısında sessiz kalması manidardır! Unutulmamalıdır ki; Sn. Akıncı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanıdır. Asli görevi, Rum tarafının olası bir mutabakata 'evet' demeleri yönünde tavizler vermesi olmayıp; Kıbrıs Türk Halkının hak ve hukukunu korumaktır. Atilla Çilingir www.atillacilingir.com www.biyografi.info/kisi-atillacilingir