' ' Müzakere masasını; Ata toprağına ve Ata evlerine dönmek, işgale son vermek ve işgalin tüm sonuçlarını ortadan kaldırmak için görüyorum…'' (GKRY lideri Anastasiadis) 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin bir diğer ortağı olan Rumlar; 1963 yılında Kıbrıs Türk'ünü, Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasal kurucu ortaklığından attıkları o tarihten bu güne, adanın tamamını ele geçirmek adına bu hayalin peşinde oldular, her türlü oyunu oynadılar, hala da oynamaya devam ediyorlar… 15 Temmuz 1974'te adada gerçekleştirdikleri darbeyle, Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama girişimleri, 20 Temmuz 1974 sabahı Mehmetçik ve Mücahitten hak ettikleri yanıtı alarak, Girne'nin derin sularına gömülmesine rağmen hedefleri hiç değişmedi! Tıpkı 97 yıllık bir uğraştan sonra Girit'in Yunanistan'a bağlandığı gibi; şimdi de Kıbrıs için bıkmadan usanmadan bu hayalin peşinde koşmaya devam ediyorlar..! 1968 yılında Kıbrıs'ta kurulan müzakere/çözüm masası, aradan geçen onca yıla rağmen, toplumlar arasında süregelen görüşmeler sürecinde her iki halkı temsilen pek çok lider değiştiği halde; bu süreç değişmedi, bir türlü kalıcı bir çözümle sonlanamadı! Çünkü Rum tarafı, hala adanın sözde yasal hükümeti olarak tanındığı için; adada kalıcı bir çözüme ulaşmak adına müzakere masasında yaptığı/yapacağı hiçbir şey yoktu! Çünkü her müzakere döneminde, masaya çözüm adına oturan Rumların bütün temsilcileri bu süreci; yazımın girişinde vurgulandığı gibi gördü! Geçtiğimiz hafta içinde GKRY lideri Bay Anastasiadis yukarıdaki açıklamasıyla, bir kez daha gerçekleştirmek istedikleri ana hedefi net bir biçimde ortaya koymuştur… Taraflar arasında neredeyse 50 yıldan fazla bir süredir, devam eden görüşmeler; sürekli olarak Rum tarafının dayatmalarıyla şekillenmektedir. Türkiye'nin AB'ye giden yolda, 'çözde gel' baskısıyla, hiçbir şekilde olmaması gereken ama bilinen dayatmalarla AB zeminine taşınan/taşıtılan Kıbrıs Müzakerelerinde; ''Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin hukuk dışı uluslararası statüsü'', müzakerelerin ana gündem maddesi olması gerekirken; Kıbrıs Türk Halkının iradesini taşımayan ve bu unvanı kullanmaya devam eden GKRY, Yunanistan'la birlikte Türkiye'nin AB sürecine takoz olmaya, K.K.T.C'ye, Türkiye'ye en haksız, en ağır suçlamaları yapmaya devam etmektedirler? Müzakere masasında Kıbrıs Türk'ünü temsilen oturanlar; yazımın girişinde tırnak içerisine aldığım Bay Anastasiadis'in bu kabul edilmez açıklamalarına, en azından onun anlayabileceği dilden neden yanıt vermezler, bilemem? Ama bu değerlendirmeyi, Kıbrıs Türk'ü elbette yapacaktır. Ancak adada yaşanan bu kritik süreç devam ederken, aşağıya sıralayacağım soruların; başta K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı olmak üzere, müzakere masasında Kıbrıs Türk Halkını temsil edenler tarafından yanıtlanması gerekir diye düşünüyorum: 1.Bugüne değin devam eden müzakerelerde çoktan çözülmesi gereken; 1960'lı yıllardan beri Rum tarafının Kıbrıs Türk Halkına uygulamaya devam ettiği insanlık dışı, insanlık ayıbı ambargoların, izolasyonların ivedilikle kaldırılması için ne yapılmaktadır? 2.Kıbrıs Cumhuriyetini 15 Temmuz 1974 darbesiyle yıkan, bu devletin Anayasal kurucu ortağı Kıbrıs Türk'ünü bu ortaklıktan atan Rum-Yunan ikilisi; bunun için hiçbir bedel ödememişken; bu bedeli 50 yıldan beri hiçbir suçu olmayan Kıbrıs Türk'ü, Anavatan Türkiye ödemektedir. Kıbrıs Türk Halkı işlemediği bir suçun bedelini; Rum tarafının insafsız ekonomik ambargosu, kabul edilmez siyasal kuşatması altında daha ne kadar ödemeye devam edecektir? Rumların devam ettirdiği bu insanlık dışı uygulamaları, GKRY lideri Anastasiadis'in gözlerinin içine baka, baka sordunuz mu? 3.1955'li yıllarda, gerek İngiltere Sömürge Bakanlığı tarafından İngiltere Parlamentosunda tescil edilen kararda, gerekse 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluş Anayasasında Kıbrıs Türk Halkının, Rum tarafıyla eşit ve egemen haklara sahip olduğu belirtilmiştir. Bu haklar; Kıbrıs Cumhuriyetinin Kuruluş, İttifak, Garanti Antlaşmaları ile uluslararası hukuk çerçevesinde de kabul edilmiştir. Bütün bu hukuki kazanımlarımız ortadayken; görüşme masasında; Rum tarafının, ''siyasal eşitlik ve federal çözüm'' kamuflajıyla çoğunluğa dayalı, mutlak bir ''Helen Egemenliğini'' öngören üniter bir devlet formülünü dikte ettirmeye çalışması hakkında ne düşünüyorsunuz? 4.1960 Anlaşmalarının hukuki geçerliliği devam ettiğine göre; Kıbrıs Türk'ü, devletin tüm karar organlarında Rumlarla eşit söz ve veto hakkına sahiptir. Bu önemli haklar, tartışma konusu dahi yapılmamalıdır. Hele, hele Rum müzakerecinin Kıbrıs Türk Halkını, adadaki nüfus sayısı yönünden bire, dört oranına sabitleme önerisi; olsa, olsa ''Nazi Almanya'sına'' özgü bir çeşit temizlik aracı olabilir! Böylesi bir konunun müzakere gündemine gelmesi bile büyük bir talihsizliktir! Bu iki önemli konu hakkında Kıbrıs Türk Halkının temsilcisi olarak, muhataplarınıza hak ettikleri bir yanıt verdiniz mi? 5.Müzakerelerin en önemli başlığı olan mülkiyet ve toprak paylaşımıyla ilgili; bireysel başvuru hakkının kabul edilmesi, BM çözüm parametrelerinde yıllarca benimsenen toplu tazminat, toplu takas hakkını ortadan kaldıracağı gibi; iki kesimli, iki kurucu devlet esasına dayalı Kıbrıs Türk Halkının temel güvenceleri de yerle bir olacaktır! ''Mülkiyet ve Toprak paylaşımıyla'' ilgili Kıbrıs Türk'ünün olası mağduriyetlerini nasıl önleyeceksiniz? 6. Çözümün AB normlarına göre gerçekleşebileceği denirken; Rum tarafının yapmış olduğu açıklamalarda serbest dolaşım, serbest mülkiyet, serbest iş yapma gibi temel özgürlükleri sınırlandırarak, AB Birincil Hukuku altında uygulanmasına olanak tanımamasını dikkate aldığımızda; Kıbrıs Türk Halkının ulusal varlığı, yaşam güvencesi açısından büyük bir tehdit oluşturan bu önemli konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? 7.Kıbrıs Türkleri için hayati öneme haiz garantiler konusunda, Rum tarafının görüşmecisi Mavroyannis'in yapmış olduğu; ''Aşamalı Garantiler'' konusunda ne düşünüyorsunuz? Yoksa müzakere masasında garantilerin aşamalı olarak kalkacağı konusunda mutabakata varılmışta, halkın haberi mi yoktur? Türkiye'nin 1960 yılında kabul edilen Garantörlük Hakkı olmasaydı; bugün Kıbrıs'ta bir tek Türk'ün kalmayacağını siz de çok iyi biliyorsunuz! Kıbrıs Türk'ü için böylesine önemli bir kazanım hakkımızın, aşamalı bir şekilde ortadan kaldırılacağı konusunda Rum tarafının bu açıklamasını nasıl karşılıyorsunuz? Rum-Yunan ikilisinin bu Bizans oyununa nasıl bakmaktasınız? K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı; müzakere heyetinde görev alan diğer yetkililer: Sizler müzakere masasında Kıbrıs Türk Halkının geleceğini, Türk Milletinin bölgesel milli ve stratejik menfaatlerini etkileyecek çok önemli, tarihi bir süreci yönetiyorsunuz. Böylesine hayati öneme haiz konularda Anavatan Türkiye'deki yönetim ile büyük bir uyum içerisinde olduğunuz, basına yansıyan haberlerden bellidir. Yukarıda sıralamış olduğum soruları soran ben; 20 Temmuz 1974'te 'O Gazi Topraklarda' savaşan diğer silah arkadaşlarım gibi; Gazi Komutanlarınızdan birisiyim. Size, müzakere heyetinize yöneltmiş olduğum bu sorularım; tarafınızdan dikkate alınır mı bilemem! Ancak şunu özellikle bilmenizi isterim ki; 42 yıldan buyana Kıbrıs Milli Davamızı takip eden, kitaplarıyla, yazılarıyla Kıbrıs'ın güncel gündemini yazan kalemim; bu süreçte yaşanan her ne varsa, tarihe not düşmek adına yazmaya, sorular sormaya devam edecektir… Çünkü 'O Gazi Topraklar' uğruna, hayatını feda eyleyen 'Şehitlerimize, O Koçyiğitlere' sizlerde dâhil, hepimizin borcu olduğuna inanıyorum. Unutulmasın ki; Bu borç; adada taraflar arası hak ve eşitliğe dayalı, kalıcı bir çözüm bulununcaya kadar devam edecektir… Atilla Çilingir www.atillacilingir.com www.biyografi.info/kisi/atillacilingir