"Türkiye’den Avrupa’ya giden bazı tarım ürünleri pestisit kalıntısı ve aflatoksin olduğu gerekçesiyle geri gönderiliyor." Uzun bir süredir bu tür haberlerle karşılaşıyoruz. İlk aklımıza gelen Avrupa'nın geri gönderdiği bu ürünlerin iç piyasaya sürülüp, sürülmediği oluyor.
İlgili bakanlık sık sık açıklama yaparak yüreğimize su serpiyor!
Çok şükür Avrupa'nın iade ettiği tarım ürünleri iç piyasaya sürülmeyip, imha ediliyor muş!
İhraç edilen bu ürünlerin kalanı muhtemelen iç piyasaya verilmiştir! Verilmediğinin garantisi var mı? Eğer bir ürün ihraç edildiyse, kuvvetle muhtemel o ürünün devamı zaten iç piyasaya sürülmüştür. Yani iade edilip ülkeye döneni yemesek de iç pazarda; pazarlarda, marketlerde aynısını tüketiiyor olma ihtimalimiz çok yüksek!
İhraç ettiğimiz ürünü teste tabi tutup, gerektiği gibi kontrol etmiş olsak, adamlar pestisit ve alfatoksin normalin kat kat üzerinde diye neden iade etsin? Biz kontrol edip, sevk ettikten sonra bu zararlı maddeler yolda kendi kendine çoğalıyor olabilir mi? Bizim test cihazlarımızla onlarınki farklı mı? Kabul edilebilir kriterler yada limit değerler onlarda farklı bizde farklı olabilir mi?
Valla benim kafam fena karıştı.
Neyseki iç piyasaya sürülen ürünler sıkı kontrolden geçiyormuş! En yetkili ağızlar
"Vatandaşımız rahat olsun, sıkıntı yok diyorlar!
Bu konu gerçekten son derece can sıkıcı ve kafa karıştırıcı! Beni üzen şu;
- Ürünlerimizin geri gönderilmesi; hadi maddi kaybını bir tarafa bırakalım, ülke adına ayıp değil midir?
- Bu ülkeler bir anlamda bizim müşterimiz. Bundan sonra bize nasıl güvenecekler?
- Ülkemiz neden prestij kaybı yaşasın?
- Bunu neden sık sık yaşıyoruz?
- İç piyasada pazarlara, marketlere gelen ürünlerin hangisi laboratuvar testlerinden geçiyor? Hepsi!
- Üretici ne kadar tarım ilacı kullanıyor? Allah bilir!
- Üretici bu konuda bilinçli mi? Tabii ki!
- Çiftçimizi eğitiyor muyuz? Hemde nasıl!
Pestisitler, aslında böcek, yabani ot, sürüngen ve bakterilerin yok edilmesi için kullanılan kimyasallar.
Amerikan Çevre Koruma Ajansına göre Pestisitler zehirli kimyasallar olarak tanımlanıyor. Çünkü her yıl dünya da 5 milyondan fazla insan Pestisitler nedeniyle yaşamını yitiriyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ; pestisit ve benzeri kimyasallar böbrek, kemik ve akciğer ile çocuklarda solunum yolu ve nörolojik rahatsızlıklar, hormonal ve üreme sistemi bozukluklarına yol açabilir. diyor. Bizim Tarım ve Orman Bakanlığı ise aflatoksini, “kuvvetli zehir ve kanserojen maddeler” olarak tanımlıyor.
Geçtiğimiz ay antepfıstığı, kuru incir, üzüm yaprağı, kurutulmuş kekik, kahve, limon, nohut unu gibi 20’den fazla ürün piyasadan çekilen ya da geri gönderilen ürünler arasındaydı.
3/4 haftada 20 çeşit ürün geri döndü:
Tarım ve Orman Bakanlığı, Ocak 2025’te yeni yönetmelikle pestisit limitlerine AB standardı getirdi. Öyle anlaşılıyor ki, hâlâ geri gönderdiklerine göre AB standardına da uyum sağlayamamışız. Oysaki uyum sürecinin üzerinden 4 ay geçti.!
Dünyanın gelişmiş ülkeleri çiftçilerini ilaç kullanımı konusunda çok sıkı kontrole tabi tutuluyorlar ve eğitiliyorlar. İthal ettikleri tarım ürünlerini ise, kontrol etmeden ülkelerine sokmuyorlar. İnsan sağlığına zararlı kimyasal içeren ürünler ithal ettikleri ülkelere geri gönderiliyor. Yani, Avrupa ülkelerinde iş başındaki hükümetler kendi insanlarının sağlığını koruma konusunda son derece hassaslar.
Bizde ise, gıda güvenliği, ihmal edilen, üzerinde yeterince durulmayan bir konu. Acil bir yasal düzenleme sıkı bir kontrol mekanizması olmazsa zehirlenmeye devam edeceğiz. Aksini iddia edenler olacaktır.
O halde, ihraç ettiğimiz ürünler; aşırı kimyasal nedeniyle gümrük kapılarından neden geri dönmeye devam ediyor? Demek ki, alınan önlemler yetersiz.
Ayrıca, Greenpeace Türkiye de, İstanbul’da, 5 zincir market ve farklı semt pazarlarından toplanan 14 çeşit sebze ve meyveden alınan 155 örneği uluslararası bir laboratuvarda incelemiş. Sonuç ürkütücü! Her 3 üründen 1’inde mevzuata uygunsuzluk, yüzde 61’inde de çoklu pestisit kalıntısı bulunmuş.
Bu önlemlerin yetersiz olduğunun en somut göstergesi değil midir? İç ve dış piyasadaki gıda ürünlerinde bu kadar yüksek çıkmasının sebebi üretici mi, dağıtıcı mı, yoksa denetim eksikliği mi? Kim suçlu?
Tarımda kullanılan bu kimyasallar üreticiler tarafından verim artışı sağlamak için bir fırsat olarak görülüyor.
"Daha fazla kar edeyim" ya da "daha çok ürün alayım" düşüncesinde olan üreticiler olduğu gibi, bilinçsizlikten kaynaklı problemler de var. Çoğu üretici, hangi kimyasalı, ne miktarda ve nasıl kullanacağı, ne kadar bekletmesi gerektiğini bilmiyor.
Şunu da göz ardı etmeyelim. Dünyada şu an büyük ticari savaşlar var. Dolayısıyla bazı ülkeler, aldıkları ürünler yasal limitler içinde olsa dahi, kendilerinin farklı bir uygulama yaptığını belirterek, ürünleri geri gönderebiliyor. Her ülkede kabul edilebilir pestisit limitleri, ülkelerin tarım politikaları ve beslenme alışkanlıkları farklı. Bunu gerekçe göstererek iade edenler de var.
Peki sağlığımız nasıl korunacak? Sorunun yanıtı basit fakat uygulama zor! “Ekilen ilk tohumdan tut da sulama yöntemlerine, bitki koruma ve hasada kadar ‘uygun tarım’ yapılması, bunun için de etkin tarım politikalarının uygulanması şart. Sadece sayısının değil nitelikli denetimlerin arttırılması, Gıda Mühendisi istihdamının çoğaltılması da gerekmekte. Gıda enflasyonu böyle yüksekken ve maalesef tüketici tarafından da talep var olduğu sürece riskli, ve kontrolsüz ürünler piyasada var olmaya devam edecektir. Dolayısıyla zor olsa da talebi, tüketiciyi bilinçlendirerek daha mantıklı bir noktaya çekmek zorundayız.”
Açıkçası işimiz gerçekten zor.
İlyas Erbay