Bazı insanlar her şeyi bildiklerini sanırlar. Rahmetli Kemal Sunal her şeyi bildiğini sananlardandı. Elbette, bazı durumlarda işi yüzüne gözüne bulaştırır, sevimli hareketleriyle insanları güldürürdü. Bu ülkede, her şeyi değil de bazı şeyleri bilen insanları yetiştirdi Köy Enstitüleri... Öyle bir okul ki, yolu izi olmayan köylerdeki çocukları toplayıp, köye öğretmen olarak göndererek, aydınlanmanın ışığını yayan akıl almaz bir düşüncenin yaşam bulduğu bir sistem... Okutuyor, eğitiyor ve köye gönderiyor. Yaşayarak, görerek, uygulayarak öğretmen olan pırlanta gibi gençler köye gittiklerinde sadece devrimi değil, yaşamı da öğretiyor insanına... Bakın Süleyman Erkan bir yazısında ne diyor. "Köy Enstitülerinde Dersler: Köy enstitülerini bitiren sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor, aynı zamanda ziraatçı, sağlıkçı, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık, marangozluk, konularında uygulamalı öğreniyorlardı. Enstitülerin hepsine ait tarım arazileri ve uygulamalı atölyeleri vardı. Tarım alet ve bakımını bu atölyelerde yapılırdı. Kesme, kaynak işleri" Bir yığın şey hakkında bilgi sahibi olan bu insanlar, köye gittiklerinde "ben her şeyi bilirim" demiyorlardı. Öğrendiklerini öğretiyorlar, ülkenin kalkınması, gelişmesi ve esenliği için can atıyorlardı. Kendi okullarını kendileri yapıyorlardı. Zamanla, bu kurumlar kapatıldılar. Ama ışık olmayı sürdüren bir avuç öğretmen bıraktılar geride. Onlar çok şey bilmelerine karşın, biz her şeyi biliriz demediler. Günümüze gelince, bilgiçlik taslayan ukalalar, "ben her şeyi bilirim" havasında, her konuda fikir yürütüyorlar. Kadının doğurmasına, kürtaj yaptırmasına, kaç çocuk doğuracağına karar verebiliyorlar. Elbette, bunları yaparken, doktorluktan, hemşirelikten, ebelikten, mühendislikten, pilotluktan, avukatlıktan, hakimlikten, savcılıktan, bakkallıktan, gazetecilikten, yazarlıktan, futbolculuktan, artistlikten, tiyatroculuktan, sunuculuktan, kasaplıktan, lokantacılıktan, turizmcilikten, petrolcülükten, kuyumculuktan, bankacılıktan kısacası aklınıza hangi meslek gelirse ondan anlıyorlar... Her gün konuşarak her alanda düşüncelerini dile getiriyorlar... Denilebilir ki, artık bu devirde danışmanlar var. Onlar öğretirlerse, her meslekten anlayacak şekilde konuşabilirler... Danışmanların dedikleri önünde yazılı ise mesele yok. Konuşabilir. Yazılı değilse, çarşafa dolaşırsa ne olacak? Nitekim sık sık çarşafa dolaşmalara da tanık olunabiliyor. Kısacası, Orhan Veli’nin Süleyman Efendisi nasırından çekmişti... Şimdi birileri de her şeyi bilmesinden çekiyor... Aynen, Kemal Sunal gibi her şeyi maydanoz olarak. Her şeyi bildiklerini sananlar, hiçbir şey bilmediklerini bir bilebilseler, kurtuluşumuz olur.