MUSTAFA AKAY
Zonguldak, Karabük ve Yenice… İşçi direnişlerinin ve dayanışmasının yaşandığı yerler olarak tarihin altın sayfalarına yazıldılar. Bir 30 Kasım’da başlayan Büyük Madenci Yürüyüşü, o güne kadar görülmemiş bir eylem biçimiydi. On binlerce işçi Zonguldak’tan Ankara’ya haklarını almak için yürüdü. Sonuçta, istenilen haklar alındı. Bu yürüyüş Türkiye’ye bir şeyi öğretti; Dayanışma. Türkiye’nin dört bir yanından bu eyleme destek verildi.
Karabük’te yaşanan 8 Kasım olayları da o kadar önemliydi. O gün, bir kent direndi. Nedeni, başta bulunan hükümet Demir Çelik ’i kapatma kararı almıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, “Ya kapanacak, ya kapanacak” diyerek süreci başlattı. Tarih 5 Nisan 1994’tü.
Bu büyük laf üzerine Karabük’te yaşam durdu 8 Kasım’da Karabük’te, öğrenci okula, işçi işe gitmedi, esnaf iş yerini açmadı.
Direnişler sonrasında ehven-i şer bir yöntem bulundu. Özelleştirmeye gidilecekti ve koskocaman tesis 1 liraya yöre halkına verilecekti. Bu bile bir kazanımdı.
Bir başka şanlı direniş de Yenice’de yapıldı. Hükümet ORÜS’ü özelleştirme kararı almıştı. Yenice’de de eylemler konuldu, yürüyüşler yapıldı. Binlerce faks çekildi Ankara’ya. Ancak, çok az bir muhammen bedel ile ihaleye çıkarıldı. Özelleştirme İdaresi, SAYHA denilen şirkete fabrikayı verdi. Bunun üzerine başta işçi olmak üzere yöre halkı direnişlerini sürdürdü ve yapılan eylemler sonrasında ihale iptal ettirildi. Sonradan, aynen Karabük’te olduğu gibi, işçi, yöre halkı ve iş çevrelerinin oluşturduğu bir şekilde yeniden yapılan ihalede ORÜS Yenice’nin malı yapıldı.
Bu eylemlerin elbette önderleri vardı. Zonguldak’ta Şemsi Denizer, Karabük’te Metin Türker, Yenice’de Şaban Karakaş’tı kahramanlarımız… Elbette, arkadaşları ve güç aldıkları kesimlerle bu işi başarmışlardı.
Şimdilerde ülkemizin bir başka güzel coğrafyasında buna benzer bir özelleştirme yapılmak isteniyor.
Devlete büyük katma değer sağlayan Çayırhan Maden ve Termik Santralleri satılmak isteniyor.
20 yıl önce yandaş bir şirkete 20 yıllığına kiraya verilen, süresi bitince de yeniden devletin malı olan bu işletme tekrar satışa çıkarıldı.
Devlet, yandaş şirketten işletmeyi devraldığında, sanki her taraf berbat bir görünümde idi. Devlet bakımlarını yaptı, gerekli iyileştirmeleri tamamladı ve işletmeye başladı. Büyük kârlar etti. Devlete katma değer yarattı. Ürettiği kömür ile ülkenin enerji sorununu katkıda bulunacak termik santral vasıtasıyla harikalar yarattı.
Şimdi, burayı özelleştirmek istiyorlar. Burada çalışan işçileri de başka kurumlara göndereceklerini söylüyorlar.
Bu tesisin 800 tane lojmanı var.
2500 çalışanı bulunuyor.
Çayırhan’ın gelişmesine büyük katkılar sunuyorlar.
Yılda 10 milyar liralık enerji üreten bu tesisi, bir yandaş şirkete peşkeş çekmek istiyorlar. Satış bedeli de 2 milyar lira civarında olarak belirlenmiş.
Türkiye’de özelleştirmeler, “KİT’ler zarar ediyor” mantığıyla ortaya sürüldü ve halk böyle kandırıldı. Oysa uzaktan yakına ilgisi yoktu bu tezin. Özelleştirmeciler, zarar edenleri değil, kâr edenleri elden çıkardılar önce. Zarar edenleri de çürümeye terk ettiler.
Aynı masal yine anlatılmak isteniyor.
Ama Çayırhan işçisi yutmadı bu zokayı. Hemen direnişe başladı. Güzel eylemler yaptı. Şimdi de Ankara’ya yürüyor.
Peki, Zonguldak, Karabük ve Yenice ne yapıyor?
Sahip çıkabiliyor mu, yiğitçe direnen bu işçilere? Özellikle, yöredeki sendikalar bu işçilerle dayanışma içinde olmayı ispatlamak zorundadırlar.