DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞ
Fevzi Aydın
Dünya genelinde ülkeler, dünya coğrafyasındaki konumuna göre, doğal kaynaklarıyla, her alanda yetişmiş insan gücü, eğitim, ekonomi, yargı alanlarında, bağımsız ve temel politikaları ile güçlü ülke olarak konumlanmakta.
Dünya genelinde, Türkiye’ye baktığımızda, dünya coğrafyasındaki zengin konumuyla, tüm ülkelerin ilgi odağında.
Her alanda yetişmiş insan gücünde ise fazlalığımız var ki, yetişmiş insan gücümüz bugün, Türkiye yerine diğer ülkeleri tercih etmekte…!
Eğitim, ekonomi ve yargı alanlarında ise siyasi açıklamalarla ve rakamsal olarak, dünya sıralamasında önemli yeri olduğunda ısrar edilse de, gerçek ve rakamsal Türkiye arasındaki fark oldukça büyük…
Günümüzün en büyük sorunu iki kutuplu Türkiye…
Bir tarafta manevi-dini değeler, diğer tarafta ise laiklik.
İkisi de güçlü Türkiye için, önemli ve vazgeçilmez değerler…
Güçlü Türkiye için; güçlü siyaset, bu iki vazgeçilmez değeri ortak noktada barıştırmalı, birleştirmeli ki, Güçlü Türkiye, rakamlarla değil gerçeklerle ortaya çıksın…
Göründüğü gibi kolay bir olay değil, iki zıt kutubu ortak veya yakın alanda buluşturabilmek…
Bu iki zıt kutubun temsilcileri, halktan ziyade siyasi iradeler.
Halk çözse bile, siyasi iradeler müsaade etmez…
Günümüz siyasi iradesi, manevi ve dini değerler yolunda ülkeyi yönettiğini iddia etse de uyguladığı sosyo-ekonomik ve siyasi politikalar, bunun tamamen tersi olduğunu göstermekte…
Çeyrek asra yakın bir siyasi dönemde, başta ekonomi olmak üzere, eğitim, yargı ve ulusal siyaset, temel politika olamamışsa, geçen süre Güçlü Türkiye beklentisi için büyük kayıp olarak görülmeli…
Geçmişten günümüze siyaset, halkın refahı değil, vatandaştan daha nasıl fazla vergi alırım politikasının peşinde olmuş ve hala aynı yolda devam etmekte.
Vatandaşa refah gündeme gelince, “bütçe imkanları; siyasi irade ve çevresine destek sağlayacak her türlü projeye ise bütçe ve tüm ülke kaynakları açık” felsefesi, adeta ülke siyasetinin temel politikası haline gelmiş…
Halkın seçtiğini, halkın görevden alması demokrasi ve siyasetin vazgeçilmezlerinden olması gerektiği halde;
Milli irade vurgusu yaparken, ardından siyasi çıkarlar ülke çıkarlarının önüne geçerek, muhalif olan seçilmişi, kayyım atamalarıyla milli iradeyi görmezden gelmek, Güçlü Türkiye’ye engel politikalar…
Yarım asra yakın, ülkeyi içte ve dışta yıkmaya çalışan PKK terör örgütü elebaşısının teslim edilmesi sonrası yapılan yargılamada, vatana ihanet suçu gereğince hakkında idam cezası istenerek "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçuyla idama mahkûm edildi.
Avrupa Birliği'ne uyum yasaları gereğince cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.
Ülkede PKK terörünün bitirilmesine rağmen, iktidar ortağının, Terörsüz Türkiye programıyla, önce “PKK kurucu lideri ve önderi” ilanının ardından, TBMM’de konuşması için davet eden, İmralı’ya görüşmeye ben giderim diyen, Cumhur İttifak ortağı, Bahçeli’nin bu hamlesiyle Türkiye’nin yıllardır verdiği mücadele ve yaşadığı büyük kayıplar yok sayıldı…
Terörsüz Türkiye’nin bugün değil uzun yıllar ülke gündeminin başında olmasına rağmen, bugün hatırlanarak, terörist başının serbest bırakılma senaryosu da Güçlü Türkiye’nin en büyük engellerinden…
Bu engelleri ve kayıpları da, Güçlü Türkiye hedefiyle, Türk halkıyla birlikte yine Türk siyaseti telafi edecek…
Düşünce ve görüşlerin ışık olması dileğiyle…