Böyle özel günlerde görüşmecisi gelecek tutuklular erken uyanır, bakımını yapar, varsa temiz gömlek ve tişörtünü giyerek görüş saatini sabırsızlıkla bekler. Metris Cezaevi’nde gözaltındaydı. 1984 yılının Babalar Günü’nde güneşli ve aydınlık bir günün sabahında sakal traşını olmuş koğuş mazgalından okunacak listede adının okunmasını bekliyordu. Bir süre sonra mazgal kapağı açıldı ve adı okundu. Adları okunanlar görevlilerin nezaretinde dar ve karanlık koridoru geçerek her tarafı beton, demir parmaklıklı pencereleri bulunan görüşme yerine getirildiler ve her biri yanlarında bir erle birlikte birer masaya oturtuldular. Erler konuşmaları dinliyor, pusula, para vb. alınmasını engelliyor, onları da üstleri izliyordu. Görüşmeciler sırayla içeriye alınmaya başlandı. Az sonra Zeynep’le Emek göründüler ve babalarının bulunduğu masaya geldiler ve babalarına sarılıp öpmeye başladılar. İki karanfil ve bir de gül getirmişlerdi. Serap sınavı olduğu için gelememişti. Anneleri Şükran ise içeri alınmamıştı. Çocuklar babalarının anneniz nerede sorusuna çok akıllıca bir yanıt verdiler. “Bugün babalar günüymüş, sen annemin babası olmadığın için O’nu içeri almadılar.” Görüşme beş dakika sürdü Çocuklar yine babalarını öperek vedalaştılar. Elindeki üç çiçekle koğuşuna dönerken önüne çıkan jandarma teğmeninin çiçekleri götüremeyeceğini söylemesi üzerine, "al sen çöpe atıver" deyince teğmen, “hayır dön ve çocuklarına geri ver” dedi. Çıkmak üzere olan çocuklarına yetişti ve “ Bunu annenize götürün, O’nu çok sevdiğimi söyleyin” dedi. Ezgilere konu olan Metris Cezaevi’nde Babalar Günü’nde çocuklarıyla ancak beş dakika görüşebilen tutuklu Fehmi IŞIKLAR’dı., Fehmi IŞIKLAR Kırıkkale Tekniker Okulu Makine bölümünü bitirmiş, MKE’nin mühimmat ve pirinç fabrikalarında çalışmıştı. Metal-İş Federasyonu Genel Sekreterliği, Çağdaş Metal İş Sendikası Başkanlığı ve DİSK Genel Sekreterliği görevlerinde de bulunan IŞIKLAR, SHP ve HEP yöneticisi olduğu dönem Diyarbakır ve Bursa Milletvekilliği sırasında TBMM Başkan Vekilliği’de yapmıştı. 12 Eylül sonrası gözaltına alınmıştı. 12 Eylül 1980 darbesi sonunda 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 kişi fişlendi, 14 kişi cezaevlerinde açlık grevleri sonucu ölmüş, 171 kişi sorgu sırasında ve işkenceler sonucu can vermiş, 49 kişi idam edilmişti. 12 Eylül 1980 darbesinin kırbacı çok canlar yakmıştı. Yeğenim ve öğretmen olan eşi de yeni doğan oğlunu yengem olan babaanneye bırakarak beş yıl Gölcük’teki askeri hapishanelerde bu kırbacı yiyenlerdendi. Kimler yoktu ki işkence ve her türlü insanlık dışı eylemin yaşandığı o soğuk ve her şeye tanık duvarların içinde…Rahmetli can dostum Dr. Mehmet ÇELEN, sevgili arkadaşlarım Sendikacı Sabri CEBECİK, Yazar Adnan ÖZVERİ, Mali Müşavir Osman ATAŞ ve diğerleri…Bunların tek istekleri bağımsız bir Türkiye, demokrasi ve özgürlük, eşitlik ve adaletti., İŞKENCECİ ALBAY RACİ TETİK 12 Eylül işkencecilerinin başında Mamak Askeri Cezaevi Komutanı Albay Raci TETİK geliyordu. Ülkücülerin ve devrimcilerin birlikte kaldıkları bu cezaevinde akıl almaz işkenceler sonucunda çok kişi yaşamını yitirdi. İnsanlık dışı işkence yöntemlerinin mucidi olan Raci TETİK 88 yaşında iken 26 Nisan 2019’da İstanbul’da öldü. Cenazesi kaldırılırken işkence mağduru çok sayıda kişi ve ülkücüler tarafından protesto edildi. Raci TETİK Kıbrıs’ta 1. Harekatın son günlerinde benim takım komutanı olduğum 230. Piyade Alayı’nın 1. Taburuna tartışmalı bir şekilde atanmıştı. Birliğimizde hiç kimseyi tanımıyor, rütbelerimizi de söktüğümüz için kimin hangi görevde olduğunu bilmiyor, iletişimsizlik yaşanıyordu. 24 Temmuz günü saat 15.00’te Sihari köyünün 3 km. doğusunda 1’nci Paraşüt Taburuna ait bir grup Rumlar tarafından pusuya düşürülmüş, birliğimiz tarafından kurtarılmaları istenmişti. Yarbay Raci TETİK bunun için bir manga gönderilmesini emretmişti. Alay Komutanımız Kurmay Albay rahmetli Nezih SİRAL devreye girerek, “ne yapıyorsun, durumunu ve kuvvetini bilmediğimiz düşmanın karşısına çocuklarımızı ölüme gönderiyorsun” dediğinde, “Ne yapalım, yani, ölürlerse ölürler” diyerek bunları bana sayı ile mi verdiler havasındaydı. Komutanımız hemen muharebe güçlü bir keşif kolu teşkil ederek gönderdi ve pusuya düşen paraşütçüler kurtarıldı. Bu olaydan sonra ortalıkta görünmeyen ve 1-2 gün sonra ayrıldığını öğrendiğimiz Yarbay TETİK’in sadist bir kişiliğe sahip olduğu o zaman anlaşılmıştı. Ocak 2023 kayıtlarına göre ülkemizde 289 bin 974 kişilik kapasitesine karşın cezaevlerinde halen 341 bin 497 kişi hükümlü ve tutuklu olarak bulunuyor. Bunun 325 bin 009’u erkek, 13 bin 977’si kadın ve 2 bin 511’i çocuk olarak görünüyor. "Şu Metris'in önü, bir uzun alan" sözleriyle söylediğimiz halk ezgisinin içimizde hiç azalmayan duygusal titreşimleriyle ve "Babalar Günü" nedeniyle kaleme aldığım bu yazımda sendikacı yazar Yaşar SEYMAN'ın Fehmi IŞIKLAR'ı anlattığı İKİBİN'E DOĞRU Dergisi'nin Haziran 1984 yılı, 25. sayısındaki yazısından yararlandım. Bu duygularla başta 40 yıl önce, 1983'te ebediyete uğurladığımız Sevgili Babam İbrahim GÖKÇE olmak üzere, Türklüğüyle gurur duyan, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Cumhuriyetimize sevdalı, cezaevlerinde olanlar dahil tüm babalarımızın gününü kutluyor, hayatta olmayanları saygı ve rahmetle anıyorum. * Görsel : Rahmetli Babamla 1950 yılında Zonguldak'ta İsmet İNÖNÜ Anıtı önünde.,
İlyas
Yazınızı gözlerim dolarak, bir solukta okudum. Acılarla dolu yakın tarihimizi ne güzel anlamışsınız. Idealleri, inandığı değerler uğruna bedel ödeyen tüm asil insanları saygıyla selamlıyorum. Ebediyete göçenlerin ruhu şad olsun. Kaleminiz daim olsun. Sağlık ve mutluluk dileklerimle saygılar sunarım.