blank
Mustafa AKAY tarafından
12 Temmuz, 2023 10:09 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:12
A+ A-

AYIYLA YATAĞA GİRMEK

Büyük devlet adamı İsmet İnönü; savaş alanlarından gelmiş ve yepyeni bir devletin kurulmasında önemli rol almış bir tarihi kişilikti. Osmanlının son dönemlerinde yaşananlara bizzat tanık olduğundan, çöküşün nereden geldiğini de çok iyi bilen kadronun içindeydi. Bin bir zorluklarla kurdukları cumhuriyetin yaşaması ve zaman içerisinde demokrasi ile taçlandırılması için ömrünün son demine kadar mücadele etti. Kalbi hep yurt sevgisiyle çarptı. Yedi düvelin, yani emperyalizmin ne olduğunu çok iyi bilenlerdendi İsmet İnönü... Onun için hep dikkatli, hep duyarlı ve hep tetikteydi. Uluslararası ilişkilerde engin deneyiminden de yararlanarak ülkesini koruma çabasında olurdu. Özellikle kendilerine büyük devletler denilen emperyalist ülkelere karşı özenli bir yol izlerdi. Çünkü, bilirdi ki, o devletler "hasta adam" dedikleri Osmanlıyı parçalamak ve son izlerini de yok etmek için yıllarca çaba harcamışlardı. O nedenle, dünyanın ilk ulusal kurtuluş savaşı bir avuç Türk tarafından başlatılmış ve dört bir yanı bu ülkeler tarafından işgal edilmişti. İnönü, bunları bildiği ve yaşadığı için o ülkelere karşı hep kaygı duymuştur. Örneğin, Kıbrıs Türklerine yapılan zulümler üzerine girişeceği bir harekâta ABD'nin takındığı tavır üzerine " Büyük devletlerle ilişkiye girmek ayıyla yatağa girmeye benzer" demişti... Aynı dönemde söylediği bir başka özdeyiş değerindeki sözü de belleklere kazınmıştır. " Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır". Şimdilerde edilen bazı sözleri duyunca, ister istemez İnönü'nün bu veciz sözleri geliyor aklımıza... İnönü'nün   içinde birikimi, deneyimi ve naifliği barındıran, net mesaj veren sözlerinden geldiğimiz nokta: "Ey Amerika", "Ey Almanya", "Ey bilmem" nedir. Bu sözlerin hiçbir diplomatik yanı yoktur. Mesaj verici derinlikten uzaktır.  Uluslararası terminolojiye uygun bir üslup değildir.  Dolayısıyla etkiden de uzaktır. Etki alanı dardır ve seslenilen tarafın ciddiye almasını zorlaştırır bir dildir. Dünyanın en karışık coğrafyası olan Ortadoğu'da Müslümanların birbirlerini katletmeleri, bugünlerde daha da hızlandı. Emperyalist ülkelerin ürettiği silahları satın alarak birbirine karşı kullanan Müslümanlar ne yaptıklarının bilincinde olmadan, her gün yüzlerce insanın ölümüne neden olmaktadır. Her gün yüzlerce insan ölmekte, bu coğrafyada huzurdan hızla uzaklaşılmaktadır. İşte, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Ortadoğu bataklığından uzak duran siyasetinden vazgeçildiği için,  ülkemiz de bu batağın içine yavaş yavaş sokulmaktadır. Rahmetli Ecevit, Demirel, Erbakan ve Deniz Baykal bu tuzaktan uzak durabilmiş ender siyasetçilerdi. Bugünün siyasetçileri ya da ülke yöneticileri bunu kavrayamadıkları için rol almaya kalkmışlar ve ülkemizi zora sokmuşlardır. Irak'ta milyonlarca kişinin ölmesine neden olan olaylar bir avuç petrol içindi... Keza; Libya, Yemen, Tunus, Mısır vs. Deki olayların ardında da bu yatmaktadır. Suriye olayı ise bir başka rezalettir. Mehmetçiğin,  Suriye topraklarında şehit ve gazi olmasına neden olan bu işin içine girmemizin hiçbir haklı tarafı yoktur. Nitekim, ABD'nin son yaptığı harekât ile bu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Süleymaniye'de askerlerimizin başına çuval geçinilmesinin kabul edilemez. Ne yazık ki, buna yeterli tepki verilmemiştir. Yeni gelişme ise Katar üzerine kurulmaktadır. Arap seviciliği, Arapların Osmanlı'yı arkadan vurmasını bile unutturmuş gibidir. Körfez ülkeleri ile kurulan ilişkiler ise başlı başına bir olaydır. Ülkemize akın akın gelen mülteciler ise, geleceğimizi tehdit eden etkenlerdir. Demografik yapımızın değişmesine ve Türk'ün bazı illerde azınlıkta kalmasına zemin hazırlayan, bu duruma tez elden dur denilmelidir.  AB ülkelerinin verdikleri üç beş kuruş için kendi insanımızın geleceğini tehlikeye atmak, tam anlamıyla ayıyla yatağa girmektir. Olayı biçimlendirici, yönlendirici ve sonuçlandırabilecek hiçbir kabiliyetimiz yokken, işin içine dalmamız, birilerine Atatürk'ün, İnönü'nün sözlerini ve yaptıklarını anımsatmalıdır. Yani, Türkiye şu anda tam da ayı ile yatağa girmiş modundadır. O yataktan sağ çıkılsa bile her taraf parçalanmış şekilde çıkılır ve yazık edilir bu ülkeye.