42 yıl önce uğruna Yunanistan’la savaşmayı dahi göze aldığımız ata yadigârımız Kıbrıs adasında yaşayan kardeşlerimizi Rum’un top yekûn imha etmesini önleyerek, tarihsel ve hukuksal haklılığımızı kanıtladığımız ‘20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’; K.K.T.C’nin kuruluşunun temel taşıdır. Ancak bugün Kıbrıs Milli Davamızda gelinen nokta; Kıbrıs Türk Halkının, adada ki varlığının simgesi olan K.K.T.C Devleti; Rum-Yunan ikilisinin yönlendirdiği, ABD-İngiltere-AB üçlüsünün planladığı senaryolara uygun olarak; hedefinde ‘’Birleşik Federal Kıbrıs’’ olan çözüm stratejisi ile ortadan kaldırılmak istenmektedir. Bu çözüm’ün stratejistleri; Her dönemde olduğu gibi, uluslararası camianın ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanıdığı GKRY Başkanları, Rum Ulusal Konseyi, Rum Ortodoks Kilisesi üçlüsüdür. Arkalarındaki en büyük destek ve güç A.B.D’dir… Çözümün ana stratejisi: Dünyanın hala yasal hükümet olarak tanıdığı ama günümüzde sadece Rum’ları temsil eden ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ anayasasında yapılacak küçük bir uyarlamayla ‘federal/eyalet’ yapısal bir sisteme gidilecek olmasıdır… Çözümün hedefinde: ‘Tek millet, Tek Egemenlik, Tek kimlik vardır!’ Bu hedefin ana amacı, adada mevcut Türk Askerinden, Türkiye’nin Garantörlük hakkından kurtulmaktır. Bu amaçla, öncelikle tarafların ve anavatanların da katılımıyla konuya son noktanın konulabilmesi için uluslararası zeminde 4’lü bir konferansın yapılması planlanmakta, sonrasında ise; görüş birliğine varılırsa eğer; ‘Annan Planına’ benzer bir referandum yapılarak, iki ayrı halkın bu çözüme ‘evet’ demesini sağlamaktır… İşte tam bu noktada; K.K.T.C’yi illegal ilan ederek; Türkiye’yi, Türk Askerini işgalcilikle suçlayan, Rum Hükümetini gayrı yasal bir uygulamayla AB’ne üye yapanlara sesini çıkartmadan biat edenlerin, Türk Milletine ve Kıbrıs Türk Halkına verecekleri cevapları olmalıdır! 2008 yılında adada başlayan müzakereler sürecinden bugüne bakıldığında; K.K.T.C’de konuyla ilgili ver-kurtul sürecinde nelerin yaşandığı, nasıl bir zemin kaybettiğimiz çok açık ve nettir! Bu dönemle ilgi söylenebilecek tek şey vardır! Müzakerelerin kesintisiz devam etmesi, adada bir çözüm sağlanabilmesi için; Rum tarafı istemiş, Türk tarafı da hep vermiştir… Kıbrıs Milli Davamızın’ bugün geldiği noktanın son virajı öncesinde, tüm dinamiklerin yeri ve rengi belli olmuştur… Gerçek olan şudur! GKRY başkanı Anastasiades, diğer Rum ve Yunan Yöneticilerinin açıklamalarına bakıldığında; Rumların çözüm adına talep ettikleri hususlar kabul edilmediği sürece; adada anlaşmanın yapılabilmesi zor, hatta imkansızdır. Ve… K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın açıklamalarına bakıldığında; ‘Kıbrıs konusunda varılan bu çok önemli mutabakat/tavizler’ noktasında; varsayalım ki, Rum tarafı da ağırlıklı olarak dayatmış olduğu tüm istekleri kabul edildiği ve ‘Birleşik Federal Kıbrıs’ çatısı kurulduğu anda; Kıbrıs Türk Halkı da; Güvenliğini, Toprağını, Mülkiyetini Kaybetmeye Hazır olmalıdır! Bu şartlar altında; eğer Türkiye Hükümeti; AB macerası uğruna, Kıbrıs Milli Davamızın milli yanını, hukuksal kazanımlarımızı göz ardı edecek olursa! Büyük bir ihtimalle K.K.T.C Devleti yakın bir zaman içerisinde tarihe karışmış olacaktır… Unutulmamalıdır ki! Lozan’dan bugüne; Yunanistan peşinde olduğu Megali İdea doğrultusunda, Ege’deki ada’larına eklemeyi aklına koyduğu Kıbrıs adasını çeke, çeke elimizden almak için her türlü oyunu oynamakta, Avrupa’nın bu şımarık çocukları hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir! Yıllar önce bu oyun, Girit’te de oynanmış, ata yadigârı Girit adası elimizden kayıp gitmişti… Bir zamanlar ‘’Ne var canım Kıbrıs’tan bir karış toprak mı verdik?’’diyenlere şu cevabımı bir kez daha tekrarlamak isterim; ‘Evet şu anda Kıbrıs’tan bir karış toprak vermedik. Ada olduğu yerde duruyor. Girit adası da olduğu yerde duruyor ama şu anda Girit’in üzerinde Yunan bayrağı dalgalanıyor!’ Annan planı referandumu sonrasında Kıbrıs Türk Halkına, Türk Milletine büyük bir oyun oynanmış; Kıbrıs’ta Rum’lar, hukuk kuralları altüst edilerek AB’ye üye yapılmıştır! Böylece Enosis’e giden yolda önemli bir başarı sağlayan Rum tarafı, önümüzdeki dönemi de istedikleri şekilde sonuçlandırır, şimdilerde sıkçasına konuşulan ‘Annan Planı’ benzeri bir planı gündeme getirirler, sonucunu da alırlar ise; 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının rövanşını da almış olacaklardır. Umut etmek istiyorum ki! ‘Birleşik Federal Kıbrıs’ uğruna; hala ‘Kıbrıslı Tek Halk’ kavramını savunarak, icraatlarıyla Kıbrıs’taki kazanılmış haklarımızı, K.K.T.C Devletinin varlığını, çözüm sürecinde pazarlık masasına getirmekten çekinmeyenler; halka kulak verirler, yanlış uygulamalardan, yanlış görüntülerden vazgeçebilirler! Rum’un eline daha fazla koz vermezler! Kıbrıs konusuyla ilgili BM zemininde ve adada yaşanan son gelişmelere baktığımızda; görünen odur ki: K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı’nın, ‘’Birleşik Federal Kıbrıs’’ çatısını oluşturabilmek adına vermiş olduğu çabalara, tavizlere rağmen; Rumların kabul edilmez talepleri nedeniyle Kıbrıs müzakereleri büyük bir olasılıkla, bu yılsonu itibariyle sona erecektir! Şu konunun bir kez daha altını çizmek gerekirse; Türk Milletinin, Kıbrıs Türk Halkının bu konuyla ilgili ortak hassasiyetine rağmen Devletimizin kırmızıçizgilerini içermeyen bir çözüme evet diyebilme cesaretini kendisinde bulabilecek var ise; bunun hesabını; hem milletimize, hem de tarihimize verme cesaretini de kendisinde bulabilmelidir… Atilla Çilingir www.atillacilingir.com www.biyografi.info/kisi-atillacilingir 29 Eylül 2016