Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Uyuz salgınında tehlike geçmedi, vakalar artıyor

Sağlık Yayın: 01.01.2024 04:36
İhlas Haber Ajansı
Uyuz salgınında tehlike geçmedi, vakalar artıyor

Dermatoloji Uzmanı Asiye Yıldız, uyuz vakalarındaki artışın devam ettiğini ifade ederek, poliklinik hastalarının yüzde 30’unun bu vakaların oluşturduğunu söyledi.

Hem Türkiye’de hem de dünyada son 5-6 yıldır uyuz hastalığında artış gözleniyor. Uyuz vakalarındaki artış ile birlikte klasik tedavilere dirençli uyuz vakalarında da belirgin bir artışın söz konusu olduğu uzmanlar tarafından belirtiliyor. Medicana Sağlık Grubu doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Asiye Yıldız, 2014-2015 yıllarına kadar dermatoloji (cildiye) polikliniklerine haftada 1-2 tane tane uyuz hastası başvurmakta iken son 6-8 aydır nerede ise poliklinik hastalarının yüzde 30’unu uyuz vakalarının oluşturduğuna dikkat çekerek uyarılarda bulundu.

“Uyuz, derideki kan ve doku ile beslenir”

Uyuz hastalığı hakkında bilgi veren Medicana International Samsun Hastanesi doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Asiye Yıldız, “Uyuz (scabies) hastalığının nedeni ‘sarkoptes scabi’ adı verilen bir parazittir. Bu parazit deri-deri aracılığı ile bulaşır ve derinin içinde tünel kazarak ilerler. Yumurtalarını bırakır. Deride, yaygın kaşıntıya neden olur. Bu parazit deri artıkları ve derimizdeki kan, doku sıvıları ile beslenir. Uyuz paraziti deride tünel açıp ilerledikçe deride kabartılar, içi su dolu kese oluşturur. Bu da kişide yaygın kaşıntıya neden olur. Uyuzda özellikle gece kaşıntısı daha belirgindir. El bileklerinde, göbek çevresinde, kadınlarda göğüs uçlarında, erkeklerde de genital bölge kaşıntısı daha belirgin olarak gözlenir. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda avuç içlerinde, ayak tabanında, saçlı deri ve yüzde de uyuz lezyonları gözlenir. Gece ve sıcak ortamda artan kaşıntılar kişilerin günlük hayatını ve uyku düzenini de olumsuz etkiler” dedi.

“Uyuz paraziti cansız ortamda 48 saat hayatta kalabilir”

Hastalığın bulaşma evresi hakkında uyarılarda bulunan Uzm. Dr. Asiye Yıldız, “Uyuz hastalığı insandan insana yakın temas ile bulaşır. Uyuz parazitinin bulaştığı kıyafet, havlu, çarşaf gibi eşyaların ortak kullanımı ile ve oturulan yerlerden bulaşır. 15-20 dakikalık yakın temas bulaşma için yeterlidir. El öpme veya tokalaşma gibi kısa süreli temas ile bulaşma olmaz. Bir kişiye uyuz bulaştığı zaman belirtilerin başlaması, yani kuluçka süresi 2-6 haftadır. Ancak bir kez uyuz geçirip, deri uyuz paraziti ile tanıştıktan sonra yeniden uyuz kapılır ise 2-3 günde de kaşıntı ve belirtiler başlar. Uyuz paraziti, bulaştığı eşyalarda, giysilerde yani cansız ortamda 36-48 saat canlı kalabilmektedir. O nedenle tedavide eşyaların temizliği de çok önemlidir. İnsan uyuzu hayvanlardaki uyuz ile aynı değildir. Deri yapısı farklı olduğu için insandan hayvana veya hayvandan insana geçmez” diye konuştu.

Hastalığın tedavisi

Tanı alan kişilerdeki tedavi uygulamasına da değinen Uzm. Dr. Yıldız, “Uyuz tanısı alan hastalar doktorunun önerdiği tedaviyi çok dikkatli bir şekilde uygulamalıdır. Sadece şikayeti olanlar değil aynı ev ortamında yaşayan tüm aile bireyleri, son 1 aydır görüşülen, aynı ortamı paylaşan akraba ve yakınları da tedavi olmalıdır. Uyuz paraziti bulaştıktan 2-6 hafta sonrasına kadar belirti vermeden deri içinde çoğalmaya ve tünel açmaya başlamış olur. Aynı gün tedavi uygulanmaz ise aile içinde sürekli bir bulaşma döngüsü oluşur. Tedavi doğru ve eksiksiz yapılsa bile ölen parazit artıkları, parçalanan yumurta artıklarının deride oluşturduğu duyarlılık nedeni ile 1-4 hafta daha kaşıntı şikayeti devam edebilmektedir. O nedenle telaşa kapılmadan verilen tedaviyi uygulamalı ve şikayeti devam eder ise doktoruna tekrar danışmalıdır” şeklinde konuştu.


Mesajınızı gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

‘Yeşil altın’ kenevirin son kalesi ‘Samsun’

Ekonomi Yayın: 03.07.2024 16:22
İhlas Haber Ajansı
‘Yeşil altın’ kenevirin son kalesi ‘Samsun’

Stratejik ürünlerin başında gelen kenevir, Samsun’da 253 üretici tarafından 4 bin 879,5 dekar alanda üretiliyor. Türkiye’nin ‘kenevir üretim merkezi’ olan Samsun’da üretim alanlarının bin 650,5 dekar alanında tohum, 3 bin 228,9 dekar alanında da lif yetiştirilecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘kenevir üssü’ olarak nitelendirdiği Samsun’da geçen yıllarda düşen kenevir üretimi, fabrikaların kurulması ve sanayide kullanılması ile tekrar artışa geçti. Samsun, Türkiye’de kenevir üretiminde tekrar ilk sıraya yükselirken Samsun Tarım ve Orman İl Müdürü İbrahim Sağlam, il genelinde 253 üreticinin izinli olarak kenevir ürettiğini ifade etti.

“Kenevirin son kalesi Samsun”

Samsun’un kenevir için önemli bir konum olduğunu ifade eden İbrahim Sağlam, “Kenevir, son derece stratejik bir ürün. Kimyadan sağlığa, sağlıktan sanayiye, sanayiden tekstil ve uçak sanayine kadar birçok alanda kullanılabiliyor. Kenevirin son kalesi ilimiz Samsun’dur, 2013 yılında 7 dekara kadar azalan kenevir üretimi 2020 yılında 2 bin 633 dekar alanda tohum 14 dekar alan da lif üretimine sahiptir. 2021 yılında ise 113 dekara kadar gerileyen tohumluk üretimi üreticinin aslında kendir (kenevir) tarımından vazgeçmeyeceğine işaret etmektedir. Bakanlığımızın tarımsal desteklemeler deki münavebe kuralları da dikkate alındığında kenevirin yazlık tarla bitkileri için iyi bir münavebe bitkisi olduğu bilinmekte bu durumda 2022 yılında başlayan yatırımlarla birlikte yine Samsun için öncelikli ürünler arasında olan kenevirde 2024 yılı için 1 Ocak – 1 Nisan’da üretim izini müracaatı alınmış ve 240 üretici bin 650,5 dekar alanda tohum 2 bin 973,1 da lif olmak üzere toplam 4 bin 623,751 dekar alanda üretim gerçekleştirilecek. Havza’da da 13 üretici 255 bin 764 da lif üretecek. Böylece toplam 3 bin 228,9 dekar alanda lif üretilmiş olacak. Toplam üretim alanı da 4 bin 879,5 dekar alana yükselecek. Toplam üretici sayısı 253 kişi olacak bicimde üretim devam etmektedir” dedi.

“Yeşil altının üretimi Samsun’da artarak devam edecek”

Kenevirin bazı bitkiler gibi yetiştirilmesinin zor olmadığına değinen Müdür Sağlam, “Bugüne kadar üretime ilgili kurak etkisi dışında belirgin bir sorunla karşılaşılmamıştır. Endüstri ve sanayi bitkisi olan kenevirin Samsun’daki önemi kültürünün bilinmesi, girdi maliyetlerinin ( ilaç, gübre) diğer yazlık ürünlere göre düşük olması, kışlık ürünlerden sonra yetiştiriciliğinin ekolojik olarak uygun olması önemini artırmaktadır. Mamul değil hammadde olan kenevirin sanayisi ile birlikte kıtığı (lif alındıktan sonra kalan çubuk) lifi ve tohumu ile yeşil altın olarak ilimizde tarımı artarak devam edecektir. Ürünün sadece CBD ve THC olarak değerlendirilmesi kenevire haksızlık olacaktır. Kadim zamandan beri tarımı bilinen ürün Samsun için önemli bir katma değerdir. Sözleşmeli tarım modeli ve sanayide değerlendirilmesi ile birlikte (ip, kedi kumu) kenevir iyi bir münavebe bitkisi olarak ilimize ve ülkemize yüksek katma değer sağlayacaktır. İlimizde resmi ya da gayri resmi sözleşmeli tarımda üretim yapılan bitkinin değerlendirme alanlarının çok geniş olması bir katma değerdir ancak özellikle il dışından gelen ya da yurtdışından gelen girişimcilerin diğer ürünleri bırakıp sadece bitkideki metabolitler üzerine yoğunlaşması ve sanki dünyanın her yerinde metabolitlerin (THC – CBD) ilgili çok rahat üretim kullanım ve çalışmalar yapılıyormuş gibi yaklaşımda bulunması ve sosyal medyadaki bilgi kirliliği girişimcileri yanlış yönlendirmektedir. Konuyla ilgili bakanlığın ve sahada denetim yapan yönetmelik kapsamında ki kurumların güncel bilgilerle donatılması önemlidir” diye konuştu.

“70 ülke tarafından üretimi, ithalatı ve ihracatı kontrol altına alındı”

Halk arasında kendir olarak bilinen kenevirin dünyadaki birçok ülke tarafından üretim, ithalat ve ihracatının kontrol altına alındığına da değinen Sağlam, şunları söyledi:

“TEK sözleşmesiyle üretimi ithalat ve ihracatı bizimle birlikte 70 ülke tarafından kontrol altına alınan bitkilerden bir tanesi olan kenevir, sanki diğer ülkelerde çok rahat üretiliyor, kullanılıyor, satılıyor, ithalat ve ihracat yapılıyor gibi bir yaklaşımla gelmeleri oldukça yanlıştır. 12 Haziran 2024 tarihinde ilimizde düzenlenen ve sahada çalışan daha önce kenevir yetiştiriciliği hakkında eğitim almayan personele yönelik düzenlenen çalışmada bazı sonuçlar çıkmıştır. Buna göre yetiştiricilik kontrol denetim ve üretici yönlendirme konusunda tecrübe sahibi olan personel mutlaka güncel bilgilerle donatılmalıdır. Bölgede yetiştiriciliği tavsiye ettiğimiz sertifikalı Narlı ve Vezir dışında Vezirköprü popülasyonu mevcut olup bunun dışında farklı çeşitlerin bölgeye girişi kesinlikle engellenmelidir. Dış dölek bitki olan elimizdeki çeşitlerin sertifikalı çeşitler dahil genetik ve morfolojik özellikleri değişebilir. Bu da ileriye dönük sıkıntı oluşturacaktır. Yerel yönetimlerden de destek alınarak tarlaların endüstriyel kenevir olduğu ve uyuşturucu özelliği olmadığı yönünde uyarıcı tabelalarla farklı müdahalelerin önlenmesi sağlanacaktır.”