Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
23 Mayıs, 2024 00:12 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Uluslararası Madencilik Sonrası Faaliyetler Sempozyumu ZBEÜ’de başladı

Uluslararası Madencilik Sonrası Faaliyetler Sempozyumu, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde açılış töreni ile başladı.
Saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunduğu açılış töreninin ilk konuşmasını Maden Mühendisleri Mesleki Gelişim Derneği Başkanı Halim Demirkan gerçekleştirdi.
Madencilik sonrasını anlatmadıkları için halktan bir tepki olduğunu anladıklarını ifade eden Demirkan, iyi örneklerle madencilik sonrasında yapılanları anlatan bir hareket oluşturmayı amaçladıklarını aktardı.
Zonguldak’ın Türkiye’deki endüstriyel madenciliğin sahibi olduğunu; sempozyumu Zonguldak’ta bu amaçla gerçekleştirdiklerini ifade eden Demirkan, şöyle dedi:
“Hepimizin bildiği gibi madencilik olmadan olmuyor. Ama biz bunu halka ne derece anlatabiliyoruz dedik. Aslında madencilik sonrasını anlatmadığımız için halkımızdan bir tepki olduğunu anladık. Çünkü insanlar bilmediği şeylerden korkuyorlar. Biz de dedik ki bu konu yaptığımız iyi örnekler madencilik sonrasında yaptığımız iyi örnekleri de gösterip iyi olmayan örneklere karşı bir hareket oluşturalım dedik. Madencilik sonrası faaliyetlerin dört ayağı var. Geri kazandırma, atık yönetimi, endüstriyel miras ve sosyo ekonomik faaliyetler. Bizde bunu düşünürken derneğimizin Avrupa’da da kurduğumuz bir dernek var. Ama Avrupa’da bu iş doğaya geri kazandırma, atık yönetimi çözülmüş. Madencilik çok fazla kalmadı, onlar artık endüstriyel miras ve sosyo ekonomiye geçmişler. Biz de dedik ki endüstriyel mirastan başlayalım. Endüstriyel mirasın sahibi Türkiye’deki madenciliğin endüstriyel madenciliğin sahibi Zonguldak’ta karar kıldık.”
TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan, pandemi sonrası yaşanan gelişmelerin yerli ve milli ham madde olan madenlerin stratejik önemini bir kez daha ortaya koyduğunu anlattı.
Kırşan, “Pandemi sonrası dünyada baş gösteren gelişmeler, meydana gelen jeopolitik riskler ve küresel iklim değişikliği bağlamında birçok sektördeki paradigma değişikliği tedarik zincirinde yaşanan sorunlar enerji ve emtia fiyatlarındaki yükseliş ve daralmalar; yerli ve milli ham maddemiz olan madenlerin stratejik önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Tedarik zincirinin ilk halkası olan madenleri temin etmeden sanayide çarkların dönmesinin mümkün olmadığı, içinden geçtiğimiz konjonktürde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Öte yandan küresel iklim değişikliği bağlamında daha yaşanabilir bir dünya için temiz ve yeşil enerjinin konuşulduğu şu günlerde dünyada enerjide bazı madenlerin değişim ve dönüşüm için kritik rol oynayacağı ve bu madenlere daha fazla ihtiyaç duyulacağı tartışmaya uzak bir gerçektir” dedi.
Sanayi Devrimi’nden sonra madencilik sektörünün günümüzde de dölünü sürdürmeye devam ettiğini ifade eden Kırşan, “18. Yüzyılda Avrupa’da başlayan Birinci Sanayi Devrimi’nden kömürün üretimiyle madencilik sektörü günümüzdeki sanayi devriminde de endüstrinin sağladığı kritik minerallerle bu rolünü sürdürmeye devam etmektedir. Özellikle güneş panelleri, rüzgar tribünleri, batarya teknolojileri ve elektrifikasyon teknolojilerinde temel olan minerallerin üretilmesi ve işlenmesi noktasında madencilik sektörü stratejik bir önem taşıdığı bir gerçektir” ifadelerine yer verdi.
ZBEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer; 1924 yılında Yüksek Maden Mühendislik Mektebi olarak kurulan üniversitenin kömür madenciliği kültürü ile iç içe olan Zonguldak’ta bilimin, tekniğin her aşamasında ulusal ve uluslararası mecralarda adından söz ettirdiğini anlattı.
Doğal kaynakların çıkarılmasında yerel halkın ihtiyaçları ve beklentilerinin göz önünde bulundurulmasının, kültürel mirasın korunmasının sağlanması gerektiğini ifade eden Özölçer şöyle dedi:
“Üniversitemiz bilimin, tekniğin, ekonomi ve kültürün her aşamasında etkin çalışmalarıyla ulusal ve uluslararası mecralarda adından söz ettirmektedir. Bu etkinliğin 1924 yılında Yüksek Maden Mühendislik Mektebi olarak kurulan bugün 100. yılını gururla kutladığımız üniversitemizde ve kömür madenciliği kültürü ile iç içe bir yaşamın sürdürüldüğü kadim şehrimiz Zonguldak’ta düzenlenmesi oldukça kıymetlidir. Madencilik, ekonomik açıdan büyük katkılar sağlaya ancak uzun vadede çevresel ve toplumsal sorunlara yol açabilen bir faaliyettir. Doğal kaynakların çıkarılması sırasında ekosistemler zarar görebilir. Su kaynakları kirlenebilir ve yerel toplulukların yaşam kalitesi olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle madencilik faaliyetleri sona erdiğinde madencilik alanlarının çevreye ve topluma yeniden kazandırılması büyük önem arz etmektedir. İşte bu aşamada iyileştirme süreci sadece çevresel etkilerin azaltılmasıyla kalmaz aynı zamanda ekonomik ve sosyal yönden de sürdürülebilir kalkınmayı hedefler. Doğaya yeniden hayat vermek ve insanların ekonomik, sosyal olarak desteklenmesi bu sürecin temel bileşenlerindendir. Ayrıca iyileştirme sadece fiziksel çevre ile düşünülmemelidir. Yerel halkın ihtiyaçları ve beklentileri göz önünde bulundurulmalıdır. Kültürel mirasın korunması, nitelikli eğitim programları yeni iş fırsatları oluşturmak ve toplulukların karar alma sürecine katılımları da sağlanmalıdır. İşte bu çerçevede sürecin etkin bir şekilde yürütülmesinin hem çevresel hem de sosyal açıdan olumlu sonuçlara vesile olacağı aşikardır. Üniversitemiz ve Maden Mühendisleri Gelişim Derneği işbirliğinde Zonguldak’ta gerçekleştirilen Uluslararası Madencilik Faaliyetleri Sonrası Sempozyumu da madencilik sonrası iyileştirme ve kültürel miras süreçleri incelenecek bu alanda uygulanan en iyi yöntemler ortaya çıkartılmaya çalışılacaktır."
Zonguldak Vali Yardımcısı Turgut Subaşı şehrin kadim bir kültürü olduğunu, 100 yıldan fazladır kömürün çıkartıldığını hatırlattı.
Subaşı, “Her bölgenin her yörenin öne çıkan sektörü yada konuşulan konuları var. Burada da en çok konuşulan madencilik konusudur. Çalışanların karşılaştığı risklerdir. Üretilen ürünlerin piyasa değerlerinin artması, eksilmesi gibi ekonomik boyutlarıdır. Tüm bunlar tartışılıyor. Zonguldak’ın kadim bir kültürü var. 100 yıldan daha fazla çıkarılıyor. Madencilik ve madencilik sonrası dünyada ve ülkemizde tartışılan konuların başında. Burada sempozyumda Türk Madenciliğinin mevcut durumu, mevzuatlarımız, dünyadaki durum, mukayesesi hepsi incelenecek. Maden sonrası oluşan riskler veya alınması gereken tedbirler tartışılacak. Madencilik faaliyetinin bitiminden sonraki alanın doğaya yeniden kazandırılması, işletme sonrası oluşan endüstriyel eserlerin korunması ve tarihi olarak yeni nesle tanıtılması, çevresel, toplumsal, ekonomik etkilerinin mutlaka tartışılarak toplum yararına düzenlenmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
11 Haziran, 2025 00:37 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Vali Arslan’dan Kızılay için ilginç benzetme

Bartın Valisi Dr. Nurtaç Arslan, Kızılay’ın kuruluş yıl dönümünü nedeniyle yayımladığı kutlama bildirisinde, Kzılay’ı, çaresizliğin üzerine doğan bir sabah güneşine benzetti.
Vali Nırtaç Arslan, Türk Kızılay’ın 157. kuruluş yıl dönümü nedeniyle yayımladığı iletide, Türk Kızılay’ının Türk milletinin yardımseverlik ve dayanışma hislerinin kurumsal bir temsili olduğunu söz etti. Arslan iletisinde, "1868 yılında ’Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti’ ismiyle kurulan Türk Kızılay’ı, yalnızca bir yardım kuruluşu değil, tıpkı vakitte milletimizin sıkıntı zamanlardaki teminatı, umutların sönmeye yüz tuttuğu anda yanan bir ışıktır. Çalışanların emeğiyle, gönüllülerin vicdanıyla ve halkımızın takviyesiyle büyüyen Türk Kızılay’ı afetlerde birinci alana inen, kan bağışında hayat kurtaran, yetimlere yuva olan, fakirlere aş olan bir hayır kervanıdır. Kızılay’ın kırmızı hilali, sadece bir amblem değil, adeta çaresizliğin üstüne doğan bir sabah güneşidir" sözlerine yer verdi.

"Türk Kızılay’ı gurur kaynağımızdır"
Kızılay’ın, yaşanan afetlerde beşere ve canlıya yardım eli olduğunu da hatırlatan Vali Arslan, "Depremlerde, yangınlarda, sel felaketlerinde, salgın hastalıklarda, her türlü zorlukta halkımızın yanında olan ve sırf ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında mazlumlara el uzatan Türk Kızılay’ı, gönüllülük ruhuyla hareket eden binlerce çalışanı ile gurur kaynağımızdır.
Bugün, Kızılay’ın yalnızca geçmişine değil, geleceğine de sahip çıkma günüdür. Daima birlikte el vererek, bu uygunluk zincirine yeni halkalar eklemek; dayanışmayı, yardımlaşmayı ve insanlığı yüceltmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu his ve fikirlerle, Türk Kızılay’ının 157. kuruluş yıl dönümünü en içten dileklerimle kutluyor; insanlığa umut olan Kızılay neferleri ile takviyesini esirgemeyen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara gönülden teşekkür ediyor, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum" tabirlerini kullandı.

Bizi sosyal medyadan takip edin