Ihlas Haber Ajansı tarafından
27 Nisan, 2025 12:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Trabzonspor’un gençleri finalde Barcelona’ya karşı

Trabzonspor’un genç yıldızları, finale yükseldiği UEFA Gençlik Ligi’nde Barcelona’ya karşı çaba verecek. Bordo-mavililer kupayı Trabzon’a getirmeyi hedefliyor.
UEFA Gençlik Ligi finalinde Trabzonspor U19 ile Barcelona U19 grupları karşı karşıya gelecek. İsviçre Nyon Colovray Spor Merkezi’nde saat 19.00’da başlayacak karşılaşmayı İtalyan hakem Andrea Colombo yönetecek. Colombo’nun yardımcılıklarını ise Giovanni Baccini ve Giuseppe Perrotti yapacak. Görüntü Yardımcı Hakem (VAR) koltuğunda ise Michael Fabbri oturacak.
Turnuvaya birinci adımını Karadağ’da atan Trabzonspor, Buducnost Podgorica’yı deplasmanda 3-1, Trabzon’da ise 5-2 üzere net skorlarla mağlup ederek üst tipe çıktı. Akabinde Bosna Hersek’in güçlü temsilcisi Sarajevo ile eşleşen genç fırtına, deplasmandaki 2-2’lik güçlü çabanın akabinde konutunda rakibini 6-1’lik tarihi bir skorla geçerek son 32 çeşidine ismini yazdırdı.
Avrupa’nın devlerine karşı uğraş eden bordo-mavililer finale giden yolda İtalyan kadrolarına geçit vermedi. Son 32 çeşidinde İtalyan devi Juventus’u 1-0 mağlup ederken, son 16 cinsinde Atalanta karşısında olağan mühleti golsüz biten maçta penaltılarla 5-3 galip gelerek güçlü bir karakter alana koydu. Çeyrek finalde bir öbür İtalyan devi Inter’i 1-0’la geçen bordo-mavililer, yarı finalde ise Avusturya’nın güçlü temsilcisi Salzburg’u 2-1’lik skorla eleyerek finale yükseldi.
Sadece Türkiye’nin değil, Avrupa futbolunun da gündeminde olan Trabzonspor U19 grubu, kupaya son adım için alana çıkacak. Bordo-mavililer renktaşı Barcelona’yı eleyerek kupayı Trabzon’a getirmek istiyor.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
Fikret Gökçe tarafından
27 Nisan, 2025 14:26 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

BUZLUKTAN ÇIKARILAN YEMEK GİBİ KANAL İSTANBUL ISITILIP ISITILIP ÖNÜMÜZE KONUYOR.,

Dünyanın bütün denizlerinde donanmasını bulunduran ABD, Karadeniz'e giremediği için deli oluyor. Bunun için FETÖ'yü devreye sokmuş, Montrö'yü deldirmeyen Deniz Kuvvetlerimizde operasyon yapmış, buna direnen komutanlarımızı yalancı tanık ve uyduruk soruşturmalarla tasfiye etmişti. Amacına ulaşmak için 2008 yılında Yahudi milyarder Soroz'a Gürcistan'da darbe bile yaptırmıştı. Bu konuda ilk yazımı 2007'de yazmıştım. Aşağıda gördüğünüz gibi 18 Aralık 2019'da yine yazdım. 18 yıl sonra şimdi yine yazıyorum, Bu projeye kafa yoran bilim insanları eğer bu kanal yapılırsa meydana gelecek risk ve olumsuzlukları çırpınarak anlatıyorlar. İstanbul Boğazı'ndan az bir ücretle geçen gemiler yüksek bir ücret ödeyerek geçecekleri açıklanan Kanal'dan niye geçsinler ? Bu kanalın beklenen bir depremde etkileri ne olacak ? İstanbul'un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı yok olduktan sonra susuzluk yaşanmayacak mı ?
Şimdi 18 Aralık 2019 tarihli yazımı tekrar sunuyorum Değerli Dostlar.,
KANAL İSTANBUL MU, KANAL KATAR MI ?
BİZ BUNU 12 YIL ÖNCE YAZMIŞTIK. 18 Aralık 2019

ABD BOĞAZLARI VE KARADENİZ’İ İSTİYOR başlıklı 12 yıl önce yazdığım ve bazı yerel gazetelerde yayınlanan yazımın son bölümünü yineleyerek başlıyorum bugünkü yazıma. “ Karadeniz olmaz, 1.5 milyon insanını katlettiğin Irak’taki kan denizi sana yeter de artar bile.,”
Dünyanın bütün denizlerinde askeri güç bulunduran ABD, bir tek Karadeniz’e girememişti. Hem deniz hem de hava unsurlarından oluşan 6. filo gibi bir gücü Karadeniz’de konuşlandıramayan ABD bu yüzden adeta deli oluyordu. Çünkü önünde 1936 yılında imzalanan Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi bir duvar gibi duruyordu.
Büyük paylaşım savaşından yenik çıkan Osmanlı Devleti büyük can ve mal kayıplarına uğramış , topraklarının büyük bir bölümünü yitirmiş ve Anadolu’nun büyük bir kısmı işgal edilmişti. Büyük Atatürk öncülüğünde verilen Milli Mücadele ile İstiklal Savaşı sonrası Türkiye’nin tapusu sayılan Lozan’da yapılan anlaşma ile askerden arındırılan boğazlar, kendi güvenliklerini de sağlama açısından Rusların da desteğiyle imzalanan Montrö ile 1936 yılında yeni bir statü kazanarak Türk egemenliğine girdi. Karadeniz, özellikle de Montrö anlaşmasından bugüne kadar bir istikrar ve sükunet denizi olmaya devam etti.
ABD bu durumdan rahatsızdı. İlle de Karadeniz’e girme isteği O’nu başka yollar aramaya sevk etti. Elinde bir çok ülkede kadife ve turuncu devrimler diye adlandırılan karışıklıklar çıkararak mevcut düzeni değiştirme ve yıkma tecrübesine sahip Yahudi asıllı Macar spekülatör George SOROS gibi bir şeytan bulunuyordu.
Glastnost ve perestroyka diye isimlendirilen gelişmelerden sonra dağılan Sovyetler Birliği’nden kopan Gürcistan’da, Gorbaçov kabinesindeki son Sovyet dışişleri bakanı ve bir Gürcü olan ve 1995 yılında Gürcistan Devlet Başkanı seçilen Shevardnadze, ülkesinde yapılan yeni seçimlerde devlet başkanlığını ikinci kez kazanmıştı. Soros’un kirli ABD dolarları “Gül Devrimi” diye isimlendirilen bir operasyonla Shevardnadze muhaliflerinin ceplerine doluşmaya, ellerinde uçuşmaya başladı. Nihayet seçimlerde hile yapıldığı gerekçesiyle düzenlenen gösteriler ve oluşan tepkiler sonucu 2003 yılında istifa etmek zorunda kaldı.
Yerine gelen Mihail SAAKAŞVİLİ tam bir Amerikan sempatizanıydı. Bir süredir bazı anlaşmazlıklar yaşadıkları kuzeyindeki Osetya’ya 2008 Ağustos’unda birden saldıran Saakaşvili güçleri, dağılmanın yarattığı moralsizlikle bitkin ve pasif sandıkları Rusların tank ve helikopterlerinin ani saldırısıyla bozguna uğrayarak perişan oldular. Saakaşvili Türkiye üzerinden Ukrayna’ya kaçtı. Bir süre sonra da orada Odessa valisi oldu. Karadeniz için ABD’ye gereken fırsat ve gerekçe şimdi tam olarak hazırdı. Gürcistan’a yardım bahanesiyle
Karadeniz’e girebileceklerdi. Bunun için Türkiye’nin izni gerekiyordu. Montrö’ye göre ise barış zamanında Karadeniz’e girecek savaş gemilerinin toplam tonajı 15 bin tonu geçemez ve 21 günden fazla da kalamazdı. Hükümet bu konuda iyimser olsa da Türk Deniz Kuvvetleri bu tuzağa düşmedi, inatla direndi ve Boğazlar yolunu ABD’ye açtırmadı.
Türk Deniz Kuvvetleri o dönemde altın yıllarını yaşıyordu. MİLGEM Projesi hayata geçmiş, kendi savaş gemilerimizi kendimiz yapar olmuştuk. Ayrıca Barbaros’un torunları Akdeniz’in her tarafında bayrak göstermeye başlamıştı.
Sen misin inatla direnerek, ABD’ye Karadeniz yolunu açmayan. İntikam çabuk alındı. Aynen Süleymaniye’deki çuval olayında olduğu gibi.. ABD yıllardır elinde tuttuğu maşa olan FETÖ hainini devreye soktu. Sahte belge ve delillerle, yalancı ve gizli tanıklarla, iftiralarla Türk Donanması’nın belini kırdı. Balyoz davası denilen 21 Eylül 2012’de verilen mahkeme kararlarıyla 36 amiral, 115 subay ve 5 astsubay 13 ila 18 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldı. Bununla da yetinilmedi, Amirallere Suikast, Poyrazköy, Ergenekon, Kafes, Casusluk ve Fuhuş gibi uyduruk iddialarla 300 dolayında subay-astsubay suçlamalara maruz kaldı, mağdur edildi.
KANAL İSTANBUL MU, KANAL KATAR MI ?
Montrö aşılamamıştı ama Karadeniz’e çıkmanın başka yolları da vardı. İstanbul boğazı deniz trafiğini karşılayamıyor, yetmiyor, boğaza girebilmek için gemiler 12-20 saat bekletiliyor yalanı ortaya atıldı. Bu da palavraydı, zira boğazdan geçen petrol tankerlerinin kapasitelerinin artması ve sayılarının da, petrol naklinin boru yoluyla da yapılmaya başlanması nedeniyle on yıl öncesine göre yüzde yirmi azalmıştı. İşte kuralları aşılamayan Montrö duvarına çarpan bu hedefin gerçekleşebilmesi için aranan alternatiflerden biri olan Kanal İstanbul böyle ortaya çıktı. Bu günlerde Kanal Katar diye de adlandırılan bu projenin getireceği zararları bilim insanları anlatıyorlar, bunlara değinecek değilim. Ama şunu sormak zorundayım; Boğazlardan geçişler, sağlık, fener ve tahlisiye hizmetleri olarak alınan küçük ücretler dışında bedelsiz iken, 47 km uzunluğunda 275 m. genişliğinde olan bu kanalı ücret ödeyerek kullanacak olan gemiler Marmara’da demir mi atacaklar, Çanakkale’den geçmeyecekler mi ? Oraya da mı ayrı bir kanal yapılacak ?
Biz yine bugün yazımızı 12 yıl önce yazdığımız aşağıda yer alan makalenin son satırlarıyla bitirelim;
Eyy ABD, şimdi sen bizden Karadeniz’i istiyorsun. Karadeniz olmaz ! Ama istersen gel sana bir öneride bulunalım. “O, BARIŞ, ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ GETİRECEĞİM” diyerek 1.5 milyon insanını katlettiğin Irak’taki “ KAN DENİZİ “ sana yeter de artar bile.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.