blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
13 Haziran, 2025 12:07 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum: 0

Sanat, kutsal mekânlarla buluştu: Öğrenci ve öğretmenlerden anlamlı sergi

Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde eğitim veren 19 Mayıs Hamidiye Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin hazırladığı "Bir Okuldan Çok Daha Fazlası" fotoğraf standı Samsun Müzesi’nde sanatseverlerle buluştu.
Hamidiye Anadolu İmam Hatip Lisesi, öğretmen ve öğrencilerin ortak çalışmalarıyla hazırlanan dikkat cazip bir sanat aktifliğine imza attı. "Bir Okuldan Çok Daha Fazlası" sloganıyla hareket eden okul, Samsun Müzesi Fuaye Alanı’nda "Öğrenenle Öğretenin Sanatla Renkli Yolculuğu" isimli bir fotoğraf standı açtı. Stantta kutsal yerleri betimleyen tablolar, minyatürler, çizgi sanatı örnekleri ve çağdaş tekniklerle hazırlanan çizimler ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Yapıtların tamamı okul bünyesindeki öğrenciler ve öğretmenlerin katkısıyla hazırlandı.
Serginin açılışında konuşan Okul Müdürü Osman Şafak, "Kâinatta sanatının en hoşunu ortaya koyan, Sâni olan Allah’a hamd ile başlamak isterim" diyerek konuşmasına başladı. Sanatın yalnızca bir estetik arayışı değil, tıpkı vakitte ilahi nizama yönelişin tabiri olduğunu belirten Şafak, Necip Fazıl Kısakürek’in "Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış. Beceri bu. Gerisi yalnız çelik çomakmış" dizelerine atıf yaptı.
Sanatın beşerler ortasında bir bağ kurduğunu söz eden Şafak, "Biz beşerler, O’nun sanatının akılla ve idrakle donatılmış en hoş örnekleriyiz. Bu gök kubbede, O’nun sanatının bir yansıması olarak; hoşu, iyiyi, doğruyu arayanlarız" dedi.
Serginin sanatseverler tarafından ağır ilgiyle karşılandığını belirten Şafak, "Her bir eser bir kapıdır; o kapıyı açarak sanatın derinliklerine dalalım" tabirleriyle ziyaretçileri sergiyi anlamaya davet etti.
Samsun Müzesi Fuaye Alanı’nda düzenlenen stant iki gün açık olacak.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
26 Aralık, 2025 12:22 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum: 0

700 yıllık emanet nesilden nesile korunuyor

Anadolu ve Karadeniz’in İslamlaşması ve Türkleşmesinde önemli rol oynayan Orta Asya evliyalarından Güvenç Abdal’a ait kılıç ve zırh gömleği, 700 yılı aşkın süredir Gümüşhane’deki torunları tarafından korunuyor.
Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya gönderdiği talebelerden biri olan Güvenç Abdal, Gümüşhane’nin Kürtün ilçesine bağlı Taşlıca köyüne gelerek burada yaşamını sürdürdü. Türbesi Kırşehir’de bulunan Güvenç Abdal’ın temsili mezarlarından biri de adını taşıyan Güvende Yaylası’nda yer alıyor. Güvende Yaylası’nda yüzyıllardır yayla şenlikleri düzenleniyor.
Kırşehir’den Taşlıca köyüne gelen Güvenç Abdal, bölgenin İslamlaşmasında etkin rol üstlendi. Köye yerleştikten sonra ilk olarak bir mescit yaptırdı. Yapılan mescit, 1800’lü yıllarda onarım gördü ve günümüze kadar ayakta kalarak halen ibadete açık şekilde hizmet veriyor.
Güvenç Abdal tarafından yaptırılan camide uzun yıllardır görev yapan torunu İsmail Güvendi, atalarından yadigâr olan kılıç ve zırh gömleğini özel bir kutuda muhafaza ediyor. Üniversitelerde görev yapan bilim insanları tarafından gerçekleştirilen karbon testleri sonucunda kılıç ve zırh gömleğinin 1300’lü yıllara ait olduğu kesinleşti. Emanetlerin zamanla deforme olmasının nedeni ise 1915 Rus Harbi sırasında korunmaları amacıyla toprağa gömülmeleri oldu.
Trabzon’un fethi sırasında sağlanan katkıların ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından verilen fermanla tekke beratı alan Güvenç Abdal Ocağı’nda, Cumhuriyet’in ilanına ve tekke ile zaviyelerin kapatılmasına kadar uzun yıllar boyunca kazanlar kaynadı.
Güvenç Abdal’ın oğlu Hıdır Baba ile torunlarının mezarlarının bulunduğu Taşlıca köyünde, Güvenç Abdal’ın tekkesinin yer aldığı alana evini inşa eden İsmail Güvendi, Güvenç Abdal’ın Ahmet Yesevi Tekkesi’nde yetiştiğini ve Anadolu’da etkin rol üstlenmek amacıyla Taşlıca köyüne yerleştiğini, burada yaşadığı süre boyunca çok sayıda müridi bulunduğunu söyledi.

"Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında önemli bir rolü var"
Güvenç Abdal’ın tekke kurarak Doğu Karadeniz’in İslamlaşmasına önemli katkılar sağladığını ifade eden İsmail Güvendi, "Güvenç Abdal, 1250’li yıllardan sonra Anadolu’ya gelen, Anadolu’nun kapıları açıldıktan sonra Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesinde öncülük etmiş Anadolu alperenlerinden bir tanesidir. Güvenç Abdal’ın asıl ismi Halil Derviş’tir. Halil-i Nurettin olarak geçer şeceredeki ismi. 1250’li yıllarda buraya gelip mescidini yapıp burada bir tekke kurmuş ve buraların İslamlaşmasına öncülük etmişlerdir. Türkleşmesine de aynı zamanda bu Çepni boylarının Türkleşmesine onlarla birlikte büyük öncülük etmiş ve Anadolu’nun özellikle bu Karadeniz yöresinin fethedilmesinde müthiş fedakârlıklar göstermiştir. Fatih’in Trabzon’u fethinde bu ocak yetişenlerinden Çağırgan Baba’nın, bir rivayete göre 22 bin kişilik orduyla Kadırga Yaylası’nda Fatih’le beraber namazı idrak edip hutbeyi Fatih’in okuduğu, Çağırgan Baba’nın da orada namazı kıldırdığı rivayet edilmektedir" dedi.

"700 yıldır bu kılıç ve zırhı koruyoruz"
Güvenç Abdal’a ait kılıç ve zırhın karbon testleriyle 700 yıla tarihlendiğinin altını çizen İsmail Güvendi, "Emanetler, dededen toruna, torundan toruna aktarılmıştır. 1915 yılındaki Rus muhacirliğine kadar da büyük bir özenle korunmuştur. Bu emanetlerin bugün deforme olmasının en büyük sebebi, o dönemde güvenlik amacıyla toprağa gömülmüş olmalarıdır. Muhacirlik olayı yaşanınca dedelerimiz buradan ayrılmak zorunda kalmış, emanetleri toprağa gömüp gitmişlerdir. Geri döndüklerinde tekrar çıkarmışlar ancak doğal olarak bir miktar deformasyon oluşmuştur. Yapılan karbon testlerinde bu emanetlerin 1200’lü yıllara ait olduğu tespit edilmiştir. Daha sonraki yıllarda, özellikle 1990’lı yıllara kadar, ziyarete gelen bazı kişiler tarafından bu emanetlerden teberrük niyetiyle parça alınmış, koparılmıştır. Bu durum aslında çok yanlış bir uygulamaydı. Bunun farkına vardıktan sonra artık kimseye parça verilmemesi yönünde karar aldık. O dönemde ateşli silahların olmadığı bir zaman diliminden bahsediyoruz. Bu nedenle kılıçlar daha çok koruma amaçlıdır. Önceleri savaş meydanlarında kullanılan bu kılıç, sonraki dönemlerde aynı şekilde muhafaza edilmiştir. Hıdır Baba kullanmıştır, ondan sonra oğlu kullanmıştır. Ancak zamanla bu kılıçlar savaş alanlarında kullanılmaktan çıkmıştır. Biz bu kılıca ‘gönül kılıcı’ deriz. Aslında bu bir tahta kılıçtır. Koruma amacı taşımasının yanında, insanların gönlünü fethetmeyi temsil eder" diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin