Safranbolu, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken bir kent olarak, katmanlı tarihini aydınlatmaya yönelik yeni bilimsel araştırmalara ev sahipliği yapıyor. Geleneksel Türk-Osmanlı mimarisiyle adını dünyaya duyuran Safranbolu, Antik ve Roma dönemlerine ışık tutabilecek arkeolojik kalıntıların devşirilmesi ve kısıtlı oluşu nedeniyle, bilim insanlarının kent tarihi hakkında net bilgilere ulaşmasını zorlu kılıyor.
Doğa üzerine yaptığı araştırmalar ve uluslararası fotoğraf ödülleri ile adından söz ettiren Cemil Belder’in, son araştırması, Safranbolu’nun sahip olduğu katmanlı tarihin aydınlatılmasında önemli bir yol oynuyor.
Belder’in “Safranbolu’da Dereköy Tepesi Kaya Çanakları ve Hayat Ağacı Sembolünün Kullanımı Üzerine Önermeler” adlı bilimsel araştırması, hakemli bir dergide yayımlanarak akademik literatürdeki yerini aldı.
Belder’in, bilimde uzmanlık tezi için üzerinde çalıştığı Safranbolu’daki kent oluşumu, kentin gelişimi ve geçirdiği değişimleri inceleyen coğrafi yüzey araştırmaları kapsamında, Dereköy Tepesi’nde 26 adet kaya çanağını bambaşka bir gözle ortaya çıkardı. Bu çalışma aynı zamanda Dereköy Tepesi’ni ve üzerindeki kaya çanaklarını konu edinen ilk akademik inceleme özelliği taşıdı.
Safranbolu’da Kadim Uygarlıklardan Günümüz Mezar Taşlarına
Araştırması hakkında görüşlerini aldığımız Cemil Belder, çalışmasını şöyle kaydetti: "Dereköy Tepesi’nde genişlikleri 8-18cm, derinlikleri 4-15cm arasında değişiklik gösteren 26 adet kaya çanağı gözlemledik. Tepedeki kaya çanakları arasında şekil olarak diğerlerinden ayrılan ve yapılan bilimsel araştırmalarda “hayat ağacı” ile ilişkilendirildiğini gördüğümüz bir kaya çanağı olduğunu fark ettik. Kaya çanakları tepe üzerinde özellikle uçuruma yakın güney-batı yamaçta yoğun bir şekilde görülmektedir. Bu bölgede ana kayanın üzerini kaplayan yoğun çimlenme ve yosun tortusunun etkisi ile göremediğimiz birçok kaya çanağının daha olduğunu düşünmekteyiz.
Bu çanakların “libasyon” ritüeli amacı ile kullanıldığı düşünmekteyiz. Libasyon, eski inanış kültürlerinde Tanrılara ve ölülere sunulan sıvı adaklardır. Kaya çanağı geleneğinin en eski örneklerini 12.000 yıllık bir geçmişe sahip Göbeklitepe’de görebiliyoruz. Ayrıca benzerleri M.Ö.2000’de Hattuşa’da, M.Ö.1000’de Urartu ve Frig’de görülmektedir. Bu kadim medeniyetlerin bıraktığı izlerde karşımıza çıkan kaya çanaklarının, Safranbolu tarihi çarşısında da yer alıyor olması, bölgenin erken dönemlerine dair bilgi dağarcığının büyümesine katkı sağlayacağını ve konuya ilgi duyan uzman bilim insanlarına yeni bir çalışma alanı sunacağına inanıyorum.
Kaya çanağı geleneği, tapınım ritüellerinin bir unsuru olarak Neolitik Çağ’dan Hitit Çağı’na dek uzanan köklü bir geçmişe sahiptir. Hellenistik, Roma ve Geç Roma dönemlerinde ise bu gelenek, ana tanrıça “Kybele”ye adanan sunularla ilişkilendirilmektedir.
Kaya çanaklarının olağan dışı bir yoğunlukla alanda konumlanmış olması, Safranbolu Dereköy Tepesi’nin tapınım ritüelleriyle ilişkilendirilen, kutsal bir alan olarak işlev görmüş olabileceği düşüncesini ileri sürmemize olanak sağlamaktadır.
Ayrıca, Safranbolu'nun ev süslemeleri, çeşmeleri ve mezarları gibi pek çok yapısında karşımıza çıkan "Hayat Ağacı" figürünün, Dereköy Tepe’de gördüğümüz kaya çanağı formu ile ilişkilendirilmesi, çalışmamıza önemli bir boyut kazandırmıştır. Araştırmamız sonucunda, Safranbolu’daki eski tarihli mezarlarda su sunusu çanaklarıyla birlikte hayat ağacı sembollerinin sıklıkla bir arada bulunduğunu gözlemledik. Bu sembolleri kadim bir geleneğin günümüze yansıyan izleri olarak değerlendirmekle beraber, eski ile yeninin etkileşimini yansıtan önemli bir kültürel mirasın parçası olduğunu düşünmekteyiz.” diyerek, kadim bir inanışın izlerinin halen yaşatıldığını vurguladı. Belder; yaptığı araştırmanın makale olarak kaleme alınmasının ardından Safranbolu evlerinde, çeşmelerinde ve mezarlarında süsleme programında karşımıza çıkan "Hayat Ağacı" biçiminin, Dereköy Tepesi’nde gördüğümüz kaya çanağı ile ilişkilendirildiğini kaydetti. Belder, makalesinde konu edindiği, Safranbolu’daki ölü kültünün yüzyıllar önce nasıl başladığını ve Dereköy Tepesi'ndeki kaya çanaklarının libasyon geleneğine ait yerel izler taşıdığını bilim dünyasına kazandırdı.