blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
13 Ekim, 2024 20:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Prof.Dr. Deniz :“Her belediye yapı stokunun depreme karşı dirençli olup olmadığını tahribatsız yöntemlerle belirlemesi gerekir”

Hitit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat Deniz, her belediyenin yapı stokunu depreme karşı dirençli olup olmadığını tahribatsız yöntemlerle belirlemesi gerektiğini söyledi,
6 Şubat depremlerinin ardından mevcut binaların depreme dayanıklı olup olmadığını insanların aklında soru işareti olarak kalmaya devam ediyor. Vatandaşlar binalarının depreme dayanıklı olup olmadığının kontrolü için kolon ve kirişlerden karot ve demir donatılardan örnekler aldırıyor. Ancak sürecin uzunluğu ve fiyatının pahalılığı nedeniyle vatandaşlar binalarını test ettirmekten vazgeçebiliyor. Ancak son dönemlerde karottan da önce yapıya en ufak zarar vermeyen ‘Schmidt çekici’ testi gündeme geldi.
13 Ekim “Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü” nedeniyle yer bilimci Prof. Dr. Vedat Deniz, binaların depreme dirençli olup olmadığının öğrenilmesi amacıyla yapılan testler ve yöntemler hakkında açıklamalarda bulundu.
Vatandaşların binaların sağlamlığı ile ilgili olarak öncelikle tahribatsız yöntemlere başvurmaları gerektiğini savunan Prof. Dr. Deniz, “Eğer binalarında bir problem çıkar ise kentsel dönüşüm için Çevre, İklim ve Şehircilik Bakanlığının akredite ettiği firmalar pahalı, eziyetli ve uzun zaman alan kolon ve kirişlerden karot ve demir örnekleri alarak testleri zaten yapacaklar. Öncelikle ucuz, kolay ve kısa sürede ön bilgi veren tahribatsız yöntemleri tercih etmek daha mantıklıdır” dedi.
Son günlerde gündeme gelen “Schmidt Çekiçi Testi”, uygulanma yöntemi ve bu testle mühendislerin elde ettiği verilerle ilgili açıklamada bulunan Deniz, “1948 yılında İsviçreli mühendis Ernst Schmidt tarafından beton sertliğini test etmek için geliştirilen basit, tahribatsız ve ucuz bir testtir. Schmidt çekici iki tip’dir. Birincisi; L tipi olan kayaların dayanımını tahmininde kullanılır iken ikincisi; N tipi ise beton dayanımını tahmininde kullanılır. Test yöntemi her iki tipinde de bir yay yardımıyla etki-tepki prensibine göre çalışır. Çekiç bir beton test malzemesinin yüzeyine bastırıldığında yaylı bir kütle bir pistona doğru serbest bırakılır. Piston yüzeye çarpar ve kütle geri teper. Geri tepme mesafesi, çarpma yüzeyi tarafından emilen toplam enerjiyle orantılıdır. Pistonun geri-tepme mesafesi, doğrudan cihaz üzerindeki sayısal bir ölçekten okunur ve geri tepme sayısı (R) olarak adlandırılır. Yani, yüksek mukavemete sahip olan bir beton, Schmidt çekicinin uyguladığı kuvveti daha çok geri tepmesine yol açar iken, düşük mukavemete sahip betonun çekiç darbesini sönümlemesinde dolayı daha az geri tepemeye yol açacağı prensibine dayanır. Schmidt çekici ile ede edilen sıçrama değerine (R) karşı betonun yüzey sertliğini ve dolayısıyla beton dayanımını MPa cinsinden yaklaşık olarak tahmin elde etmekte yaygın kullanılır” diye konuştu.
Schmidt Çekici’nin güvenilir olup olmadığına dair soruya Deniz, “Uluslararası Kaya Mekaniği Derneği (ISRM) tarafından 1978 yılında ve Amerikan Test ve Malzeme Derneği (ASTM) tarafından 2001 yılında kayaların basınç dayanımını kolay bir şekilde belirlemek için Schmidt çekicinin kullanılabileceğini önermişler ve test standartlarını yayımlamışlardır. Üstelik kayalar jeolojik oluşumları gereğince Sedimanter, Mağmatik ve Metamorfik kökenli olarak birbirlerinden çok farklılık göstermesine rağmen biz yerbilimciler kayaların dayanımlarını yaklaşık olarak belirlemek için Schmidt çekicini yaygın olarak kullanırız. Beton ise genellikle sedimanter kökenli kırma taştan ve standart çimentonun birleşiminden oluşur. Dolayısıyla, beton genellikle tüm Dünya’da beton sınıfına göre benzerlik gösterir. Diğer taraftan, beton üzerinde bazı çalışmalarda geri tepme okumalarının betonun yüzeye yakın özelliklere duyarlı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle basınç dayanımını tahmin etmede testin doğruluğu konusunda bazı şüpheler de oluşturmaktadır. Yüzey sertliğini etkilediği bilinen faktörler arasında yüzey pürüzsüzlüğü, betonun yaşı, nem içeriği, karbonatlaşma, agrega varlığı, hava boşlukları ve çelik takviye varlığı, sıcaklık ve Schmidt çekicinin kalibrasyonu yer almaktadır. Bu nedenle, bu faktörlerin etkilerini bilen ve bunları dikkate alabilecek uzman kişilerin Schmidt çekicini kullanması ve sonuçlarını değerlendirmesi gerekir. Birçok bilim insanının beton sınıfı üzerinde yapmış oldukları çalışmalarında Schmidt çekici (N tipi) test sonucu ile beton basınç dayanımı arasında oldukça yüksek bir ilişki bulunmuştur. Dolayısıyla, konu uzmanları tarafından yapılacak Schmidt çekici test ölçümler ile betonun basınç dayanımı yüksek doğrulukla belirlemek mümkündür” sözleriyle yanıt verdi.
Betondaki sertlikle ilgili ipucu veren çekiç testinin, karot testinden farkı nedir ve benzer konularda yapının durumuna ilişkin bilgi verip veremeyeceğine dair de açıklamalarda bulunan Deniz, şunları kaydetti; “Schmidt çekici betonda herhangi tahribat veya hazar oluşturmaz iken, karot testi betonda açtığı boşluk nedeniyle betonun tahribatı söz konusudur. Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün TS EN 13791 standardını baz alarak 29.04.2021 tarihli genelgesi incelenirse; 150-180 metrekarelik bir daireden 3 adet kolonundan 75 mm’lik çaplı karot alınması gerektiğinden bahsedilmektedir. Bu her daire için 3 adet karot örneği uygulaması deney tekniği açısından yeteriz bir sayıdır. Ayrıca, kolon ve kirişler farklı zamanlarda döküldüğüyse o zaman test hatası daha da büyümektedir. Üstelik yaklaşık 3 m uzunluğundaki bir kolonun ortasından alınacak bir karot örneğinin tüm kolonu temsil etmesini beklemek de hayalcilik olur. Kolon içerisine beton dökülürken betonun iyi yerleşmesi yani boşluk bırakmaması için titreşim verilmesi gerekir. Bu boşluklu yapıya betonda “segregasyon” oluşumu denir. Fakat beton dökülürken titreşim işlemi beton ustaları tarafından önem verilmediği için uygulanmamakta ve kolonun üst kısımlarında veya alt kısımların hava boşluğu oluşturarak kolonda zayıflık bölgesi oluşturabilmektedir. Düzgün dökülmeyen betonlarda segregasyon oluşumu, bazen kolonun dış yüzeyinde çimento şerbeti nedeniyle gözükmeyebilir ve iç kısmında da gerçekleşmiş olabilir. Ya da var olan segregasyon yüzeyde tamir ile kapatılarak gözükmeyebilir. Kolonun segregasyona uğramamış bölgesinden alınacak olan bir karot numunesinin tüm kolonun beton dayanımını temsil etmesi beklenemez ve hatalı olur. Oysa, Schmidt çekici ile tahribatsız olarak sıvası sıyrılmış kolon veya kirişlerin her yerinden çok sayıda ölçüm yapmak mümkün olup, hem daha ucuz hem de daha kısa sürede sonuç almak mümkündür. Schmidt çekicinden elde edilen değer bize yaklaşık beton sınıfı hakkında bir fikir verecektir. Bir diğer durumda ise; kolon veya kirişlerden karot alındıktan sonra oluşan boşluğa, dayanımı C40-C50 özelliğinde olan özel bir karot harcı ile doldurulması gerekir. Bu dolgu işlemi; aynı diş dolgusu gibi harcın karot boşluğuna kademe kademe doldurulması önemli bir konudur. Uygun dolgu harcının kullanılması durumda kolon veya kirişlerden karot alınması bir sorun çıkarmaz. Fakat bu dolgu gerçekten uygun malzeme ve uygun işleyişle yapılıyor mu? Sorusunu akla getirmiyor değil” ifadelerini kullandı.
Yapının depreme dayanıksız olup olmadığı konusunda bir kanaate ulaşmak için Schmidt çekici testinin yeterli olup olmadığına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Deniz, şunları kaydetti; “Schmidt testi aslında betonun dayanımı konusunda bir fikir verir. Beton içerisinde bulunan demir donatı konusunda ise bir fikir vermez. Demir donatı durumu yönetmelikte, kolonun kırılıp demir açığa çıkartarak kesilip ve daha sonra laboratuvarda boy ve dayanım özelliğinin tespitini gerektirmektedir. Bu süreç uzun zaman alır ve maliyetli olabilir. Kolon ve kirişlerin içerisindeki demir donatının durumunu da yine betonu tahribat etmeden yapmak mümkündür. Bu cihazlar, aynı hastanelerdeki radyoloji bölümlerindeki röntgen, tomografi, ultrasonografi gibi cihazlara benzer yöntem ile demir donatıların yerini, durumunu ve korozyona uğrayıp uğramadığını belirlemede kullanılır. Beton korozyonu tipik olarak, betonarmede bulunan demir donatı paslanıp bozulmaya başladığında meydana gelir. Genişleyen pas, betonun içine basınç uygulayarak çatlamasına, çevreleyen betona zarar vermesine ve binanın depreme karşı dayanıksız olmasına neden olur. Bu durumu tespit etmek için de tahribatsız olarak pH yöntemi, hızlı klor testi, voltmetre ile elektriksel potansiyel ölçümü, özdirenç yöntemi ve korozyon hız testi yöntemleri ile belirleyebiliriz. Eğer bir problem gözükür ise o zaman kolon veya kirişler bir çekiç yardımıyla açılarak demir örneği kesilerek laboratuvarda test edilir”
Vatandaşların oturdukları binalarının depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek için neler yapması gerektiğini anlatan Deniz, “Ülkemiz deprem kuşağında bulunduğundan, her binanın beton kalitesi ve demir donatıların uygun özellikle olup olmadığı kontrol edilmesi gerekir. Bu işi ticarete döken firmalar kolon ve kirişlerden “karot ve demir donatı örnekleri almamız gerekir” diyeceklerdir. Karot ve demir donatı örneği almak eziyetli ve masraflı bir iş olduğu için size sunulan ücret teklifi yüksek olacaktır. Ayrıca, açılan karot boşluklarının uygun harç ile doldurulup doldurulmadığı konusu da bir sorundur. Bu nedenle, ön test dediğimiz; betonun sağlamlığını ve demir donatıların durumunu belirleyen ve binaya zarar vermeyen (tahribatsız) ucuz metotları öncelikle tercih etmemiz daha uygun olacaktır. Eğer konu uzmanları tarafından sorun teşkil eden bir durum tespit edilir ise; Çevre, İklim ve Şehircilik Bakanlığı’nın akredite ettiği firmalar beton için karot testi ve demir donatıdan örnekler alarak testler yapılacaktır. Dolayısıyla, önceden karot ve demir donatı örneği almaya ihtiyaç yoktur” şeklinde konuştu.
Tahribatsız yöntemlerin birçok üniversitenin ilgili birimleri ve bazı özel firmalarca yapılabildiğini dile getiren Deniz, “Üniversiteler bu testleri profesyonelce yapabilmektedir. Fakat özel sektörler konusunda emin değilim. Bence her belediye İmar Müdürlüğü veya varsa Afet Müdürlüğü bünyesinde bu cihazları alarak vatandaşlara ücretsiz olarak bu hizmeti vermelidir. Ya da çok küçük bir ücretle yapmalıdırlar” dedi.

BUNU KİM HAZMEDEBİLİR?
blank
İlyas Erbay tarafından
22 Aralık, 2024 14:39 tarihinde yayınlandı
A+ A-

BUNU KİM HAZMEDEBİLİR?

Ülkemiz küresel, fırsatçı vampirler tarafından sömürüldüğü sürece, ekonomide düzelme beklemek saflık olur. Sadece küresel vampirler değil, kanımızı emen, aç gözlü aşağılık vampirlerden kendi içimizde de var. Hem içeriden hemde dışarıdan sürekli sömürülüyoruz. Ne pahasına olursa olsun bu sömürü düzeninden kurtulmak zorundayız. Ülkenin bu sarmaldan bir an evvel çıkması gerekiyor.

Değerli okuyucularım, ülkemizin küresel para baronları ve büyük sermaye sahipleri tarafından yıllardır nasıl sömürüldüğünü 2 yıl önce kaleme aldığım bir makalemde o günün rakamlarıyla basitçe anlatmıştım. Şimdi, güncel rakamlarla, herkesin anlayabileceği bir şekilde bir kez daha bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Konunun daha iyi anlaşılması için, öncelikle, şu iki soruyu tekrar soralım.

1.) Bu kadar büyük parayı, daha doğrusu vurgunu dünyanın hangi ülkesinde yapabilir siniz?

2.) Bu para kimden çıkıyor?

Dolar düşüyor, ekonomi uçuyor! Dolar yükseliyor, ekonomi batıyor!
Öyle mi acaba? Buyrun bakalım! Yükselse de, düşse de birileri sürekli kazanıyor, kaybeden hep ülkemiz!

Düşük kur, yüksek faiz/Yüksek kur, düşük faiz! Yıllardır bu ikisi arasında gidip geliyoruz. Birilerinin işine gelen de işte bu!
Her ikisinin de düşük olması için üretime dayalı güçlü bir ekonomiye sahip olmak gerekiyor. Bu dalgalanma devam ettiği sürece güçlü bir ekonomiden söz edemezsiniz.

İçimizdeki ve dışarıdaki para baronları sürekli pusudalar. Bekledikleri fırsat ortamı; doların tavan yapmasıyla yine oluşmaya başladı. Eee, ne demişler? “Bekleyen derviş muradına erermiş”
1 dolar şu anda 35 ₺ Muhtemelen, harekete geçmek için biraz daha yükselmesini bekleyecekler. Aslında beklemelerine de gerek yok. 35₺ iyi bir rakam.

Biz doların 40₺ TL. olduğunu varsayalım. 100 milyon doları olan bir küresel yatırımcıyı örnek alalım. ( bu içimizdeki para babalarından biri de olabilir) Bunlar bu gün itibariyle, dolarlarını bozdurduklarında, karşılığında; 100 milyon dolar x 40=4 milyar TL elde edecekler. Malûm, şu anda TL mevduat faizleri % 50 seviyelerinde. Bizim yatırımcı, daha doğrusu fırsatçı vampir 100 milyon dolarını bozdurarak aldığı 4 milyar lirayı % 50 den, TL. mevduat faizine bağladığında, 6 ay sonra 1 milyar TL. faiz geliri elde edecek ve parası 5 milyar TL. olacak. Oyununun 2. perdesi işte tamda burada başlıyor. 5 milyar TL yi tekrar dolara çevirip karşılığında 125 milyon dolar alacak. Yani 100 milyon doları 6 ayda 125 milyon dolar olacak. 100 milyon doları kendi ülkesinde faize koysaydı, 6 aydaki getiri 2 milyon dolar civarında olacaktı.
Bizde ne oldu? 25 milyon dolar.
Belki farkettiniz. 6 aylık sürede doları TL karşısında sabit tuttum. Biraz yükseldiğini, 45 ₺ olduğunu varsaysak bile arada uçurum var! 100 milyon doları olmayan biri de ülkesinde %4 -%5 faizle bu parayı temin edip bu büyük fırsattan yararlanabilir. Ülkemizdeki elde ettiği 125 milyon dolardan çektiği kredinin 6 aylık faizi olan 2 milyon doları ve ana parayı aldığı bankaya ödediğinde, cebine en az 22-23 milyon dolar kalır ki, 6 ayda çok büyük getiri.

Ülkemizdeki bu fırsat ortamı küresel para baronlarının iştahını kabarttığı için, zaman zaman hızlı bir şekilde ülkeye çok yüksek miktarda sıcak para girişi oluyor. Ekonomide, sıcak paraya bağlı, suni, geçici bir canlanma hemen kendini gösteriyor. Yalaka basın her zaman olduğu gibi yine “Ekonomide bahar havası” manşetleri atıyor.

100 milyon dolara dünyanın neresinde; bu kadar kolay, bu kadar kısa sürede, 25 milyon dolar getiri elde edebilirsiniz? Böylesine büyük bir vurgunu yapabileceğiniz tek bir ülke var. TÜRKİYE
Örneği 100 milyon dolar üzerinden verdim. Aslında rakam korkunç boyutlarda.

Bu faiz kur oyunu; yıllardır bu şekilde oynanıyor. Küresel para baronları ile birlikte içimizdeki para babaları sürekli kanımızı emiyor. Olan zavallı Türk halkına oluyor! Zaman zaman notlar alırım. Arşivlerime baktım. Aynı oyun; 2020 yılında da oynanmış. doların tavan yaptığı Kasım 2020 de. 1 $ = 8.567₺ yi görmüş. O zamanda bu küresel vampirler ülkemize çökmüşler. 4 ay sonra dolar 6.95 TL ye düş(ürül)müş. Ülkenin milyarlarca doları yine bunların cebine akmış!

Bu şekilde gelen yabancı sermayenin faydadan çok zararı vardır. Yabancı sermayeyi, yatırım amaçlı, istihdam yaratacak şekilde çekebilirsek ancak o zaman ülkeye bir faydası olur.

İşin özeti şu; bu bir kısır döngü. dolar yakında tekrar düşecek, sonra tekrar yükselecek. Faiz / kur karşılıklı oyna(tıl)maya devam edecek. Küresel vampirler ( içimizdeki para babası vampirler de dahil ) kanımızı emmeye devam edecekler. Tam bir win win durumu ! Şimdi yukarıda sorduğum iki soruyu tekrar okuyun ve yanıt verin. Bunu hangi akıl, vicdan kaldırabilir? Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bunu hazmedemiyorum, öfke doluyum. Ülkemizin sömürülmesine neden olan, bu fırsat ortamını yaratan; küresel oyun kuruculara ve içimizdeki işbirlikçilerine söyleyecek söz bulamıyorum!

Ekonomist değilim, bunları görmek için ekonomist olmaya da gerek yok. Haddim olmayarak alanlarına girdim kusuruma bakmasınlar!
Aslında, biraz sorgulamak, araştırmak yeterli. Araştırmadan, sorgulamadan ekonomi iyi, dolar düşüyor. Aaa dolar yükseliyor batıyoruz diye düşünenlere; ülkemizin nasıl sömürüldüğünü umarım anlatabilmişimdir.

Mehmet gider, Ahmet gelir. Hafize gider, Pakize gelir, bu döngü bitmez! Bu acımasız kısır döngüden, bu girdaptan kurtulmanın tek bir yolu var. ÜRETMEK. Aksi halde kurtlar sofrasında yem olmaya devam ederiz.

İlyas Erbay

Görüş Bildir

blank

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.