Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
09 Ekim, 2024 12:45 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum: 0

Onur Recep Kıvrak, kaleden sonra yönetim tarafından iz bırakmak istiyor

Trabzonspor’un eski kaptanı kaleci Onur Recep Kıvrak, antrenörlük gibi bir düşüncesi olmadığını belirterek, futbolun yönetim tarafında yer almak istediğini söyledi. Kıvrak, futbolu bırakma kararı aldıktan sonra teklifler aldığını ancak başka bir takımın formasını giyip, Trabzonspor’a rakip olmak istemediğini belirtti.
Trabzonspor’un eski kalecisi kaleci Onur Recep Kıvrak, 61 Derece dergisinin ilk sayısına röportaj verdi. 13 yıl bordo-mavili formayı giyen, 6 yıl da kaptanlık yapan Kıvrak, 31 yaşında futbolu bırakmasının ardından memleketi İzmir’de ailesiyle birlikte yaşantısını sürdürüyor.
2010-2011 sezonunda harika bir takıma sahip olduklarını belirten Onur Kıvrak, "O dönem gerçekten harika bir takımımız vardı. Kupayı kazanabilseydik, o kadroyla 3-4 şampiyonluk daha elde edebilirdik. Ancak yaşananlar Trabzonspor’u 10 yıl geriye götürdü. Geriye dönüp baktığımda pişmanlık duyduğum hiçbir şey yok. Aynı şeyleri yine Trabzonspor ve takım arkadaşlarım için yapardım. Çünkü benim doğrularım var ve onları her zaman savundum. Bugün olsa yine aynı şeyleri yapardım. O dönemde doğru olanı yaptığımı düşünüyorum. Trabzonspor’un kaptanı olarak, kulübün haklarını savunmam gerekiyordu ve bunu yaptım. Geriye dönüp baktığımda hiç pişmanlık duymuyorum. Bu, Trabzonspor için bir sorumluluktu ve doğru olanı yapmak için çabaladım. Trabzonspor’un 2010-2011 şampiyonu olması, benim için her zaman geçerli ve özel bir anı olarak kalacak" şeklinde konuştu.

"Başka takımın formasını giyip, Trabzonspor’a rakip olmak istemedim"
Bordo-mavili kulübün formasını yıllarca gururla taşıdığını söyleyen eski kaleci, "Başka bir takımın formasını giyip, Trabzonspor’a rakip olmak istemedim. Bu yüzden futbolu bırakma kararı aldım. Trabzonspor’un benim için çok önemli ve kutsal bir yeri var. Onur Recep Kıvrak, Trabzonspor’da Onur Recep Kıvrak olarak anılmalıydı ve bunu başardığım için mutluyum. 31 yaş erken bir yaş evet ama bazı değerler benim için paradan daha önemliydi. Trabzonspor’da futbolu bırakmak hayalimdi ve bunu başardım. Bu süreçte, ailem, özellikle eşim, beni sonuna kadar destekledi. Çevremdeki insanlar profesyonelce düşünmemi istediler, ama ben Trabzonspor için amatör bir şekilde hareket ettim. Kararım netti ve Allah nasip etti, Trabzonspor’da futbolu bıraktım" ifadelerini kullandı.

"Futbolun yönetim tarafında olmak istiyorum"
13 Ocak 2019’un kendisini için bir dönem noktası olduğunu aktaran Onur Kıvrak, "Futbolu bırakarak Trabzonspor’da kariyerimi noktaladım ve bu kararımı çok düşündüm. Bu karar, futbolu bırakıp yeni bir yaşam tarzına adım atmamı sağladı. Bugünlerde aileme ve kişisel projelere odaklanıyorum. Futbolun bana kattığı değerleri hayatımın diğer alanlarına taşıyorum. Hocalık veya antrenörlük gibi bir düşüncem yok. Bundan sonra önemli bir proje gelirse futbolun yönetim tarafında yer almak istiyorum. İleriye dönük böyle bir projem var. Futbolcu arkadaşlarımla, yönetim arasında bir köprü olabilirim. Ancak, hocalık düşünmüyorum. Eğer güveneceğim insanlar varsa, yönetim tarafında köprü görevi yapabilirim" dedi.

"Trabzonspor bir kırgınlığım olamaz"
Trabzonspor’a karşı bir kırgınlığının olamayacağını vurgulayan Kıvrak, "Böyle bir kırgınlığım asla olamaz. Trabzonspor’u çalıştıranlar gelip geçicidir, baki olan Trabzonspor’dur. Ufak tefek kırgınlıklarım olabilir ama hayat gelip geçiyor, gönülleri almak önemlidir. Trabzonspor şampiyon olduğunda sanki o kupayı ben kaldırıyormuşum gibi hissettim. Çok mutlu oldum ve takımın başarısıyla gurur duydum" açıklamasında bulundu.

"Trabzonspor Türk kalecileri noktasında şanslı"
Trabzonspor’un kalecisi Uğurcan Çakır’ı çok beğendiğini söyleyen Onur Kıvrak, "Türk futbolunda yetenekli kaleciler var ama gelişimlerini sürdürmeleri ve düzenli oynamaları gerekiyor. Trabzonspor’un Türk kalecileri konusunda şanslı olduğunu düşünüyorum. Uğurcan’a, yurt dışında iyi bir teklif gelirse gitmesini tavsiye ederim. Trabzonspor büyük bir kulüp ama daha büyük bir kulübe gitmek, onun kariyeri için bir fırsat olabilir. Başarılı bir sezon geçiriyor ve bu, onun büyük başarılara imza atacağı anlamına geliyor" diye konuştu.

"En güzel anım kızımın Trabzon’da doğması"
"Trabzonspor’daki en güzel anım, kızım İlayda’nın Trabzon’da doğması" diyen Onur Kıvrak sözlerine şöyle devam etti:
"Trabzonspor’da futbol oynarken, hayatımı ve mesleğimi kızımın anlaması için Trabzon’da doğdu. Trabzonspor maçlarını kızım İlayda ile birlikte izliyoruz. Çok iyi bir Trabzonsporlu, kızımın Trabzonspor’la olan bu bağını görmek benim için çok değerli. Trabzon’a şampiyonluk kutlamalarına geldim. Çocuklarımın okul durumu nedeniyle pek sık gelemiyorum. Ancak, kızım İlayda’ya doğduğu yeri göstermek istiyorum. Yakın zamanda Trabzon’a gidip, doğduğu hastaneyi ve evi ona göstereceğim."

"Taraftarın sevgisi her zaman kalbimde"
Trabzonspor taraftarlarının çok özel insanlar olduğunu belirten Kıvrak, "Ekonomik olarak zorlu bir şehirde, ortak bir sevda olan Trabzonspor için büyük bir bağlılık gösteriyorlar. Benimle ilgili bazı kırgınlıklar olsa da, karşılıklı iyi anılar biriktirdik. Trabzonspor taraftarının sevgisi, her zaman kalbimde özel bir yere sahip olacak. Onlara olan sevgim ve saygım sonsuz" dedi.

"Jübile yapmak efsanelerin hakkı"
Türk futbolunda vefanın eksik kaldığını vurgulayan Onur Kıvrak, "Trabzonspor’da çok değerli abilerim ve hocalarım varken jübile yapmak benim için doğru olmaz. Onlar önce bu hakkı kazandı. Bu yönde Trabzonspor’dan herhangi bir beklentim olmadı. Türk futbolunda vefa genelde eksik kalıyor. Yerli futbolcular genellikle acımasızca değerlendirilirken, yabancı futbolculara daha fazla değer veriliyor. Eğer bir gün jübile yapılırsa, bu çok güzel olur ama öncelikli olarak efsanelerin hakkıdır" ifadelerini kullandı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
15 Ekim, 2025 16:52 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

“Doğru el yıkama hayat kurtarır”

DÜZCE (İHA) – Dr. Öğretim Üyesi Bekir Tunca, "El hijyenine dikkat edilmemesi, toplu hayat alanlarında enfeksiyonların süratle yayılmasına neden olur" dedi.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Kısmı Öğretim Üyesi ve Hastane El Hijyeni Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Bekir Tunca, 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü hasebiyle yaptığı açıklamada gerçek el yıkamanın birey ve toplum sıhhati için kıymetine dikkat çekti. El hijyeninin enfeksiyonların yayılmasını önlemede en kolay fakat en tesirli prosedür olduğunun altını çizen Tunca, "Günlük hayatta eller birçok yüzeyle temas eder ve bu sırada mikroorganizmalar basitçe bulaşabilir. Yanlışsız el yıkama, bu bulaş zincirini kırar ve hem şahsî hem de toplumsal seviyede enfeksiyon riskini kıymetli ölçüde azaltır" dedi.

"Temas, birçok enfeksiyonun etkenidir"
Grip, nezle, Covid-19, Hepatit A üzere birçok enfeksiyon etkeninin şahıstan bireye en sık temas yoluyla bulaştığını söz eden Dr. Tunca, "Günlük yaşamda ellerin sıkça temas ettiği kapı kolları, asansör düğmeleri ve toplu taşıma tutacakları üzere yüzeylerde virüsler ve bakteriler uzun müddet canlı kalabilir. Bu yüzeylere dokunduktan sonra ağız, burun yahut göz bölgesine temas edilmesi, mikroorganizmaların bedene girişini kolaylaştırır. Hastane ve sıhhat kuruluşlarında durum daha da kritiktir. Dirençli bakteriler çoklukla sıhhat çalışanlarının elleri aracılığıyla bir hastadan başkasına taşınabilir. Bu nedenle hastane enfeksiyonlarının (nozokomiyal enfeksiyonların) denetiminde el hijyeni en temel ve vazgeçilmez önlemdir" halinde konuştu.
Ellerin sabun ve suyla en az 20 saniye boyunca yıkanması gerektiğini belirten Tunca, "Avuç içleri, elin sırtı, parmak ortaları, tırnak tabanları ve bilekler sabunla uygunca ovulmalı, akabinde suyla durulanmalıdır. En sık yapılan kusurlar; sabun kullanmadan yıkamak, süreyi kısa tutmak, tırnak tabanlarını ihmal etmek ve eller yıkandıktan sonra tekrar kirli yüzeylere temas etmektir" tabirlerini kullandı.
Suya ve sabuna ulaşmak mümkünse öncelikli olarak klasik el yıkama usulünün tercih edilmesi gerektiğini lisana getiren Tunca, "Su bulunmayan ortamlarda ise en az yüzde 60 alkol içeren el antiseptikleri kullanılabilir. Lakin eller görünür formda kirliyse dezenfektan tesirli değildir, kesinlikle sabunla yıkanmalıdır" dedi.

"Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için önemli sıhhat riskleri oluşturur"
El hijyenine dikkat edilmemesinin toplum sıhhati açısından risklerine değinen Tunca, "El hijyenine dikkat edilmemesi, toplu hayat alanlarında enfeksiyonların süratle yayılmasına neden olur. Bilhassa okul, hastane ve toplu taşıma üzere ortamlarda mikroorganizmalar basitçe elden ele taşınır. Bu durum çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için önemli sıhhat riskleri oluşturur. Toplum genelinde el yıkama alışkanlığı kazandırıldığında bulaşıcı hastalıkların kıymetli bir kısmı önlenebilir" biçiminde konuştu.
Toplumun el yıkama farkındalığını artırmak için eğitim çalışmalarının gerekli olduğunun altını çizen Dr. Tunca, "Özellikle çocuklara küçük yaşta gerçek el yıkama alışkanlığı kazandırılmalı, okullarda ve sıhhat kurumlarında bu mevzu daima hatırlatılmalıdır. 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü bu şuuru tazelemek için kıymetli bir fırsattır" dedi.

Bizi sosyal medyadan takip edin