Oluz Höyük’te 2 bin 500 yıllık saray yemeği bulundu
A+A-
Amasya’daki Oluz Höyük kazılarında Pers dönemine ait saray mutfağında 2 bin 500 yıllık toprak tencere ile içinde kemik parçaları ve tahıl taneleri bulundu.
Bilim adamlarını heyecanlandıran buluntular Anadolu’nun kadim yemeklerinden kemikli et ve tahıldan yapılan keşkeği işaret ediyor. Kazı başkanı Prof. Dr. Şevket Dönmez, “Anadolu’nun çok sevilen bir yemeği olan keşkeğe çok benziyor. Bugünkü keşkek kültürüyle bulduğumuz tencerenin şekli ile içindeki malzemeler çok benzeşiyor” dedi.
Anadolu aşı ya da keşkek benzeri yemek
17 yıldır süren kazılarda Pers sarayının anıtsal girişini ve mutfaklarıyla karşılaşmaları sonrası sürdürdükleri çalışmalarda çok sayıda hayvan kemiği, tahıl kalıntısı ve öğütme taşlarını bulduklarını hatırlatan İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dönmez, “Yeni bulduğumuz yemek pişirme kabının içinde koyunlara ait hayvan kemikleri ve tahıl kalıntılarıyla karşılaştık. Bunun Anadolu aşı ya da keşkek benzeri bir yemeğin kalıntıları olabileceğini değerlendiriyoruz” diye konuştu.
Pişmiş topraktan yapılmış 30 santim uzunluğundaki tencerenin yaklaşık 30 kişilik bir yemeği pişirecek ölçülerde olduğunu anlatan Prof. Dr. Dönmez, “Tencere bu alanın Pers sarayının mutfağı olduğu yönündeki tahminlerimizi güçlendiriyor. Sıradan ailelerin yemek pişirme kaplarına benzemiyor” şeklinde konuştu.
2 bin 500 yıllık Pers yolu, Anadolu’da ilk defa bulunan ateşgede ve çok sütunlu ibadethane gibi kompleksle karşılaştıkları kazıların heyecanla ilerlediğini vurgulayan Dönmez, kazı projesine destek veren Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile katkı sağlayan Türk Tarih Kurumu, Amasya Valiliği ve Amasya Belediyesi’ne teşekkür etti.
CUMHURİYET BAYRAMINDA CAMİLERİMİZDE NEDEN BAYRAĞIMIZ YOKTU ?
A+A-
30 Ekim 2024
1995 yılı Nisan ayında KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktı. Merhum Rauf R. Denktaş, Dr. Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı’nın da aday olduğu bu seçimde yedi isim yarışıyordu. O günlerde hem Kıbrıs davamızın büyük ismi Denktaş’ı ziyaret ederek Karabük Demir-Çelik Fabrikalarında bir arkadaşım tarafından yapılan 5 kg. ağırlığındaki döküm Atatürk büstünü takdim etmek hem de başarı dilemek için Lefkoşa’daydım.
LEFKOŞA SELİMİYE CAMİİNDE TÜRK BAYRAKLARI Barış Harekatı’nda birlikte olduğumuz bazı arkadaşlarımla akşam Girne’de buluşmamıza daha zaman vardı. Şehirde dolaşmaya çıkmıştım. Selimiye Camii önünden geçerken iki minare arasında dalgalanan bayraklarımızı gördüm. İçim titredi, duygulandım. Cami avlusuna girdim, bu muazzam ibadet mekanını etrafında dolanarak hayranlıkla seyrediyordum. O sırada ezan okunmaya başladı. İkindi vaktiydi. Abdestimi alarak içeri girdim. Birden minberde yan yana asılı bayraklarımızı görünce bir kez daha titredim. Şanlı bayrağımızla birlikte KKTC Bayrağı’nın bu mabet içindeki görüntüsü hem heyecan hem de gurur vericiydi.
Ankara’ya döndükten sonra haziran ayında Türkiye Sakatlar Konfederasyonu yönetimi olarak Rahmetli A. Faruk Öztimur’un başkanlığında Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Nuri Yılmaz’ı ziyaret ettik. Engellilerin ibadetlerini yapabilmelerini kolaylaştırmak için camilerde ve mezarlıklarda bazı düzenlemeler yapılması gerektiğini anlattık ve bu konuda yardımlarını istedik. Bu arada ben KKTC’de Selimiye Camii’nde gördüklerimi anlattım ve uygulamayı bizim camilerimizde de görmek istiyoruz dedim. Kıbrıs gibi vatanımızın da işgal gördüğünü, her noktasının şehit kanlarıyla sulandığını, kutsal ibadet mekanlarımızın kutsal bayrağımızla süslenmesinin çok anlamlı olacağını sözlerime ilave ettim. Dikkate alacağım diyen başkanın yanından ayrıldıktan bir süre sonra gerçekten camilerimizde hatta Kur’an Kurslarında bile bayraklarımız dalgalanmaya başladı.
Bu güzel uygulama 1998 yılında bir avukatın Kocatepe Camii minareleri arasına Türk Bayrağı asılmasını şikayet etmesi ve Ankara Valiliği’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderdiği; “ bayrak asılacak yerler bellidir, bu konuda yasa gereğinin yapılması…” şeklindeki yazısıyla son buldu. Ayrıca bazı yobazların, “ İslam dini dünya dinidir, yalnız Türklere ait değildir, camiye bayrak asmayı nereden çıkardınız, camiler Türkiye Cumhuriyeti’nden ve bayrağından önce de vardı “ şeklindeki söylemleri de bu sonuçta etkili oldu.
Camilerimizde şanlı bayrağımızın dalgalandığını görebilme arzum hiç azalmadı. 20-21 Aralık 2003 günleri Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığımız “ ÜLKEMİZDE ENGELLİLER GERÇEĞİ VE İSLAM “ sempozyumunda tebliğ sunanlardan biri de bendim. Bu etkinlik sırasında Başkan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’na da anlattım bu düşüncemi. Olumlu karşıladı. Daha sonra Emin Çölaşan’da 24 Ekim 2006’da Hürriyet Gazetesi’nde Sayın Bardakoğlu’ndan bu konuda istekte bulunduğunu ve birden çok minaresi ve mahyası bulunan camilere sahip ilk 15 ilde uygulamanın başlayacağı bilgisini aldığını açıklamıştı.
Cumhuriyetimizin 101 nci yılı, milyonların elinde, ev ve işyerlerinde bayraklarımız, yüreklerde Atatürk sevgisiyle görkemli etkinliklerle kutlanıyorken hatta kiliseler bile bayrağımızı asarken camilerimizin bayraksız olmasına içim yandı.
Hele, 42 ülkeyi gezen Diyanet İşleri Başkanı'nın Suudi Kralı gibi Anıtkabir'e gitmemesini de çok yadırgadım. Devlet protokolünden çıkarıldı mı yoksa ?